15 Temmuz hain darbe girişiminin ardından, bizim dost ve müttefik olarak bildiğimiz Amerika’nın, tekrar sorgulanması gereği hâsıl olmuştur. Kendisini dünyanın jandarması olarak gören ve girdiği her bölgeyi, kan ve gözyaşına boğan ABD, acaba neyin peşindedir?
Bir kere şunu kesin bir dil ile ifade etmek gerekir ki, ABD müttefikimiz olmakla birlikte bize ve İslam âlemine dost bir ülke değildir. ABD’nin bize ve İslam âlemine dost olmadığı 15 Temmuz gecesi yaşadıklarımızla iyice tescillenmiştir. Geçmişten bir örnek vermemiz gerekirse, Kıbrıs adasına barış ve huzur götürmek adına 1974 yılında yapılan çıkarmada ABD bize ambargo koymuş, Türkiye’nin elini ve kolunu bağlamak istemiştir. 15 Temmuz akşamı ise, adeta bizim aklımızla dalga geçmek istercesine, olayları “bilgisayar oyunu” zannettikleri açıklamasında bulunmaktan da çekinmemişlerdir. Daha sonra ki günlerde ise, güneydoğu sınırlarımızı tehdit eden pkk’nın Suriye kolu olan PYD’ye binlerce tır silah vermekten de geri durmamıştır. İşte bütün bunları sorguladığımızda, Siyonistlerin güdümünde ki ABD’nin Müslümanlara dost olmadığını, yapmış olduğu faaliyetlerin perde arkasında Müslümanlara karşı düşmanlık beslediklerini görmekte zorlanmayız. Türkiye ile ABD arasında gerçekleşen bu soğuk rüzgarların diplomasi yoluyla çözülemeyeceği anlaşılmış olmalı ki, “Zeytin dalı operasyonuyla” Mehmetçiğimiz Afrin ve çevresine barış ve huzur götürmeyi başarmıştır.
Her şeye rağmen, ABD’nin ülkemiz üzerinde beslediği gizli emeller bitmemiş ve bitmeyecektir. Zira Amerika, “gece kurtlarla bir olup koyun sürüsüne dalan, sabah olduğunda ise çobanın yanına gelip ağlayan” ikiyüzlü bir politika yürütmektedir. Siyonizm’in emellerini gerçekleştirmek adına ABD, bu gidişle nifak üreten politikalarına devam edecek gibi de görünmektedir.
Amerika’nın ve hizmet ettiği Siyonist düşüncenin aslında tek bir hedefi vardır. Dünya üzerinde yer alan enerji kaynaklarına sahip olabilmek. Petrol için Müslümanların kanını dökmekten çekinmeyen ABD, yeni kaynak arayışlarına girmiştir. Yapılan son araştırmalar, petrolün yerini bor ve toryum madenlerinin alacağını göstermektedir. Dünya da bor rezervlerinin %70’i, toryum[1] rezervlerinin ise %50’si ülkemiz topraklarında bulunmaktadır. Bu sebepledir ki, 15 Temmuz akşamı ülkemizde gerçekleşen darbe girişimini, ABD’li yetkililer oyun zannetmişlerdir. Bu konuda haksız da sayılmazlar. Zira böyle büyük bir oyunu, onlar Fetö denen haini kullanarak kurgulamışlardır.
Girdiği her bölgeyi kan ve gözyaşına boğan ABD’nin, gizli emellerini deşifre edebilmek adına, örnek vermeye devam edelim. Dünya üzerinde altın rezervlerinin 90bin ton olduğu tahmin edilmektedir. Bu altın rezervinin 2500-3000 tonu ise Anadolu topraklarımızda yer almaktadır. ABD bütün dünyaya kabul ettirdiği karşılıksız sanal parası dolar için, petrolden sonra başka bir karşılık bulmak zorundadır. Senet hükmünde ki karşılığı olmayan dolara, en iyi kaynağın altın olduğu da yadsınamaz bir gerçektir. Bu konu hakkında, emperyalist Amerika’ya, katlettiği Kızılderililerin bir sözüyle cevap verelim.
“Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde; beyaz adam paranın yenilmeyen bir şey olduğunu anlayacak”
Hiç şüphesiz ABD ile birlikte hareket eden Siyonist düşüncenin, ülkemiz üzerinde ki gizli emelleri yukarıda saymaya çalıştığımız konularla da sınırlı değildir. Yaşlı dünyamız küresel ısınma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bilim adamlarının açıklamalarına göre, küresel ısınmadan en az etkilenecek bölge Anadolu toprakları, en çok etkilenecek ülkeler ise ABD, Kanada ve İngiltere’nin olduğu coğrafyadır. Hal böyle olunca ABD, Irak’ta petrol rezervlerini eline geçirmenin planlarını yapıp kan akıtırken; orta doğunun tahıl ambarı konumunda ki Suriye’de farklı bir amaç için insanları katletmektedir. Suriye’den sonra ise, küresel ısınmadan en az etkilenecek Türkiye’nin tarımsal açıdan verimli topraklarına ve su kaynaklarına göz dikilmiş, 15Temmuz darbe girişimiyle ülkemiz parçalanmak istenmiştir.
Şayet 15 Temmuz darbe girişimi başarıya ulaşmış olsaydı, ülkemiz de bulunan yer altı ve yer üstü kaynakları, Siyonistlerin karşılıksız olarak bastığı dolarlar için, mükemmel bir karşılık olacaktı.
İslam dinini ve mensubu olan Müslümanları düşman olarak kabul eden Siyonist düşüncenin, temelde tek bir hedefi vardır. Bütün planları da bu temel prensip üzerinde şekillenmektedir. Yahudi mistizmi Kabbala da Edom ülkesi olarak kabul edilen Nil ile Fırat arası bölge Arzı Mevut yani Vaat edilmiş topraklara ulaşmak, Kudüs de bulunan Siyon dağında (Zeytin dağı) Hz. Sülayman mabedini tekrar inşa ederek bütün dünyayı buradan yönetmek, her Siyonistin hayalidir. İslam’a ve Müslümanlara düşman olan Siyonist düşünce ve bunların hizmetkarı konumunda ki masonlar ve Evangelistler, tüm planlarını vaat edilmiş topraklara ulaşmak adına yapmakta ve hayata geçirmektedirler. Dolayısıyla da mason localarına üye olduğu ortaya çıkan Fetö’nün, 15 Temmuz darbe girişiminde başrollerde oynaması, yukarıda açıklamaya çalıştığımız gerçekleri düşündüğümüzde, tesadüf değildir.
Bizler Müslüman bir millet olarak tarihin akışı içinde, hiçbir millete sırtımızı dönmüş değiliz. 1492 yılında, İspanya da başlayan oradan da Avrupa ve Rusya’ya sıçrayan Yahudi katliamlarında, zulüm gören bu insanlara kapısını açan Osmanlı devleti olmuştur. Her daim mazlumun yanında olan ecdadımız, Avrupa da bütün ülkeler, Yahudileri ülkelerinden kovarken veya katlederken, Osmanlı devletinin bu civanmertliği tarihe altın harfler ile yazılmıştır.
1915 Çanakkale savaşlarında ise Yahudiler, ecdadımızın bu civanmertliğini unutmuşlar, küçük bir katır birliği ile İngiltere’nin yanında yer almışlardır.
Milletimiz, asırlarca İslam’a ve Müslümanlara hatta tüm insanlığa hizmeti, kendine düstur edinmiş bir millettir. Bu düşüncenin karşısında durmak ise, tarihi gerçekler ile bağdaşmayan bir durumdur.
Selam, saygı ve muhabbetlerimle…
Şaban DOĞAN
(Devam edecek)
[1] 2007 yılında, Isparta da düşen yolcu uçağında altı atom mühendisinin Toryum madeni üzerinde çalıştığını, siz değerli okuyucularımıza hatırlamakta fayda var.
[1] 2007 yılında, Isparta da düşen yolcu uçağında altı atom mühendisinin Toryum madeni üzerinde çalıştığını, siz değerli okuyucularımıza hatırlamakta fayda var.