İnsan olmaları bakımından eşit olan erkekle kadın rûhî ve biyolojik yönden farklıdır. Kur’ân’ın yukarıda değinilen sunumuna göre onların her biri Zevc’dir; birbirlerinin eşi ve bir bütünün biri diğerini tamamlayan parçalarıdır. Yüce Allah onları bu şekilde yarattığı için onlara yönelik yasalar da eşitliği ve farklılığı yansıtıcı niteliktedir.
Meselâ: İslâm Dîni’nin îman esaslarına inanmada; can, mal ve özel hayat dokunulmazlığı gibi haklara sahip olmada; namaz, zekat ve adalet gibi görevleri yapmada; zulüm, faiz ve zina gibi yasaklardan sakınmada; insan öldürme, zina ve hırsızlık gibi suçların cezalarında eşittirler. Yaptıkları iradeli işlere göre de Âhiret hayatlarında eşit şartlarda sorgulanacak, azaplandırılacak ve mükâfatlandırılacaklardır. Onların birbirlerine üstünlüğü, yalınızca(İslâmî) îmanları ve îmanları doğrultusundaki erdemli yaşayışlarıyladır.
Onlar, rûhsal ve biyolojik yönden eşitsizlikleri sebebiyle bazı görevler ve bu görevlere bağlı haklarda farklıdırlar. Örneğin kadınlar âdet görmeleri sebebiyle adetli dönemlerinde evlilikte kadınlık görevleriyle mükellef tutulmamışladır.[1] Daha kolay iftira edilebilir oldukları için namuslu kadınlara zina iftira edenler cezalandırılmışlardır.[2] Doğum, emzirme ve temyiz çağına kadar büyütme onlara has/özgü kılındığı için nafaka kazanımı ile yükümlü kılınmamışlardır.[3] Tâciz ve tecavüzden korunabilmeleri için, nitelikleri belirlenmiş örtünme ile görevlendirilmişlerdir.[4] Kadınlar için ev merkezli toplum hayatı önerildiği söylenebilirse de aşağıda açıklanacağı üzere yönetim hakları da korunmuştur.
Erkekler evlilikte mehir ve nafaka ile, boşamada tazminatla ve fakir ana babalarının bakımı ile görevli kılındıklarından evlad olarak vâris olurlarken iki katı mîras alırlar.[5] Boşamada doğrudan yetkilidirler. Kadınlar ise mahkeme/yargı yoluyla boşanabilirler.[6] Bedenen daha güçlü kılındıkları için de meşrû silahlı savaşta öncelikli olarak görevlidirler. Farklılıkları sebebiyle erkeklere sınırlı çok eşlilik izni de verilmiştir.[7]
Burada amacımız tam bir kıyas yapmak olmadığı için verilen misalleri yeterli buluyoruz.
Eşitlik ve farklılık yönlerine değinilen erkekle kadının doğal çizgilerini koruyabilmeleri ve ilişkilerini âdil bir zemine oturtabilmeleri için fıtratları çizgisinde yetiştirilmeleri ve yaşatılmaları gerekir.
Bunun içindir ki Fıtrat dîni olan İslâm:
Erkek çocuğunun erkek , kız çocuğunun da kız çocuğu olarak yetiştirilmesini emretmiş ve bunu Peygamberimiz aracılığıyla fiilen örneklendirmiştir.[8]
Giyimde – kuşamda, sözde ve davranışta ve hatta üstlenilecek görevlerde erkeklerin kadınlara, kadınların erkeklere benzemeye çalışmasını lâneti içeren bir dille yasaklamıştır.[9]
Cinselliğin de kendi cinsiyetleri doğrultusunda yaşanmasını emretmiştir. Bunun içindir ki karşı cinsler arasında evlilik meşrûlaştırılmış, livata/homoseksüellik ve lezbiyenlik yasaklanmıştır.[10]
Yukarıda özetlediğimiz eşitlikler ve farklılıklar gözetilerek görevlerin ve hakların belirlenip üstlenilmemesi, yetiştirmeyi de içine alan benzeşme şekillerinden kaçınılmaması ve şiddet içermedikçe homosüksüelliğin ve lezbiyenliğin temel haklardan görülmesi, kadın erkek ilişkilerini tabîi mecrasından saptırmıştır. Ailede ve sosyal hayatta görev değişiklileri ve dönüşümlerine neden olmuştur.
Bu nedenle çözüm özetlenen Fıtrat-İslâm çizgisindedir.
II Çalışma Alanındaki Zorluklar
Çalışma alanı erkekler için de kadınlar için de zorlukları içermekle ve bu zorluklar bir ölçüde tabîi olmakla birlikte kadınların bu alandaki problemleri daha çok ve daha boyutludur.
Hayatî ihtiyaçları için – özel hallerinde bile – evlerinin dışında çalışma mecbûriyetleri, adaletli ücret alamamaları, gereğince hak arayamayışları, çalışma hayatında cinsel tâcizlere ve tecavüzlere uğramaları, çalışma sebebiyle evliliğe yönelememeleri, evlilik hayatında cinselliklerini gereğince yaşayamamaları; sürekli koruyucu önlemlere başvurdukları için sağlıklarını risk etmeleri, eşleri dışındaki partnerlere eğilim duymaları ve duyulmaları, çalışma hayatı dışında ev işlerini üstlenmek zorunda kalışları başlıca problemlerini oluşturmaktadır. Doğurdukları çocuklarını çocuk yuvalarında ve bakıcılar elinde ana ilgisi ve şefkâtinden yoksun bırakarak büyütmeleri ise rûhsal yönden daha da yıpratıcı problemlerini oluşturmaktadır.
Kadının ev dışında çalıştırılması toplum için de problem oluşturmaktadır. Çünkü kadının çalışması genel işsizliği artırarak işsizlik problemini daha da karmaşıklaştırmakta ve çözümsüzleştirmektedir. Üstelik çalışan gelirli kadınla işsiz erkeğin oluşturduğu ailelerde, görev değişimleri, bunaltıcı ve kavgaları tetikleyici psikolojik sorunlara da sebebiyet vermektedir.
Çalışma alanındaki bütün bu problemler, Fıtrat’a ve İslâm’a uygun geleneksel görev bölüşümünden sapılarak kadının ev dışında çalıştırılması ana sebebine dayanmaktadır. Kadını asalak görmek, ucuz iş gücü olarak kullanmak, cinselliklerini sömürmek, tekstil ve kozmetik sanâyiinde tüketici kılmak vs. bu ana sebebi oluşturucu unsurlardır.
Bize göre çare, Fıtrat ve İslâm çizgisinde kadını yalnızca ihtiyaç duyulabilecek alanlar için yetiştirmek, başta eşlik ve analık olmak üzere ev içi çalışmalarına sevketmek ve toplumun yaralanacağı kültürel aktivitelere ve sivil örgüt çalışmalarına yönlendirmektir.
Ali Rıza DEMİRCAN
Devam Edecek
[1] Bakara 222:Mâide 6,Nisâ 43
[2] Nûr 4
[3] Bakara 233:Nisâ 34
[4] Ahzab 59;Nûr 31
[5] Nisâ 11
[6] Talâk 1-2;Bakara 229
[7] Nisâ 3,129.Bu konuda İslâm’a Göre Cinsel Hayat isimli eserimize bakılabilir.
[8] Ebû Davûd Salât 26.Hatem 8;Müsned 2/180
[9] Ebû Davûd Libas 30-31
[10] Nisâ 15-16