Zorunlu ve istisnai şartların bir gereği olarak ortaya çıkan özel cinsel eğitim anlayışı ve uygulaması, özel olarak korunması ve saygı gösterilmesi gereken mahremiyetin ve özel hayatın sınırlarını da zorlamaktadır. İşte bu sebepten dolayı da birçok ailenin yanında eğitimciler de, konunun gündeme getirilmesi durumunda tedirgin ve çekingen bir tavır takınmakta ve sorunun şu veya bu şekilde çözülebileceği ümidini taşımaktadırlar. Çocuğun, cinsel ihtiyaç ve istekleri ile ilgili konuları sosyal çevreden veya basın aracılığı ile öğrenebileceği ümidi, zihinsel engelli çocuklar için çoğu kez geçerli değildir.
Bunun ötesinde zihinsel engelli çocuk ve gençlerin kontrolsüz bir biçimde aile dışı kanallardan cinsel konuları öğrenmeye kalkışmaları durumunda arzu edilmeyen sonuçları da çoğu kez beraberinde getirmektedir. Batı’da cinsel istismarcılık alanında en çok engelli insanların sömürüldüğünü düşünecek olursak, bu yöntemin pek de sağlıklı olmadığını söyleyebiliriz.
Diğer taraftan kişinin cinsel tecrübe edinebilmesi veya cinsel doyuma – tatmine erişebilmesi yönünde tavsiye edilen evlilik dışı cinsel ilişkiler, dinimizce yasaklandığı gibi zannedildiği gibi kişinin cinsel mutluluğuna da katkı sağlamamaktadır. Değişik kişilerle cinsel ilişkiye girme anlamına gelebilecek bu yaklaşım tarzı, bedenî (nefsanî-şehvanî) ihtiyaçları geçici olarak karşılasa dahî uzun vadede kişinin psiko-sosyal sağlığını olumsuz yönde etkilemektedir.
Gayri meşru yollardan ve sınırsız bir şekilde cinsel ihtiyaçların karşılanması fikrine karşı psiko-sosyal ve ahlâkî anlamda üç delil bulunmaktadır:
Şunu da ayrıca belirtmekte fayda vardır ki, hangi gerekçe ile savunulursa savunulsun, evlilik öncesi veya sonrası için teşvik edilen özgürleştirilmiş cinsel hayat, hem toplumsal ahengi bozmakta, hem de fuhşun yayılmasına yol açmaktadır. Diğer taraftan cinselliği tahrik eden pornografik veya kendi kendine tatmin araçları da, insanlar üzerinde alışkanlık yapabileceğinden, aile hayatı içindeki gerçek cinsel ilişkileri de olumsuz yönde etkilemektedir.
Hâlbuki toplumun millî ve manevî değerlerini dikkate alan, ahlâkî ve sosyal sorumluluk ekseninde verilecek cinsel eğitimde zihinsel olan ve olmayan insanlar, şehvanî duygularını daha rahat kontrol altına alabilecek konuma getirilmektedir. Böylece cinsellikle ilgili olarak ortaya çıkabilecek tehlikelerden ve sapmalardan kişiler kendilerini daha iyi koruyabilmektedir. İslâm dini, her hususta ve özellikle zaruri durumlar için insanlara meşru zeminde kolaylıklar sunmaktadır. Yeter ki bunlar ortaya çıkartılsın, kabul görsün ve tatbik edilsin. İnşallah gelecek yazımda zihinsel engellilerin cinsel sorunlarına nasıl bir çare bulunacağında dair bazı önerilerde bulunacağım, vesselâm.
Prof. Dr. Ali SEYYAR