Kadın kaynaklı problemlerden biri de kadının cinselliğidir. Evlilik yoluyla hukûkî ve ahlâkî görevler üstlenmeksizin kadın cinselliğinin sömürülmesidir. Bir diğer anlatımla Fıtrat ve İslâm dışı uygulamalardır. Biz şimdi seküler/laik dünyada problem oluşturan kadın cinselliğini, Fıtrat düzeni olan İslâm’ın çizgileriyle sunmaya çalışacağız.
İslâm, kadın cinselliği üzerinde gerçekçidir. Onun cinsel duygularını varlığı gibi tabîi görür. Cinselliği utanma duygusu ile örtülü olduğu, bu sebeple arzularını gereğince açığa vuramayacağı için de, onun cinsel haklarını erkeğinkinden daha açık ve ayrıntılı bir şekilde belirlemiştir.
Şanı yüce olan Allah, kadını câzibeli yaratmış ve sevdirmiştir. Onun bütün organları cinsel bakımdan çekici ve cinsel çağrışım yaptırıcı olduğu içindir ki; İslâm Dîni’nde kadın, evlenebileceği erkeklere karşı eller, yüz ve ayaklar dışındaki bütün vücût organlarını örtmekle emrolunmuştur.
Her sözü ve davranışı ile cinsel mesajlar dağıtabilecek özellikte olan kadının bizzat kendisinin de cinsel duygularla dolu olabileceği gerçeği, hem aklî bir zarûret, hem de naklî (Kur’ân ve Sünnet’le belirlenmiş) bir gerçektir. Kadında cinsel haz merkezi olan klitorisin yaratılmış olması da bunun kanıtıdır.
-Salât ve selâm üzerine olsun/ Allah şanını ve bağlılarını artırsın- Allah’ın Resûlü’nün ifadesiyle, erkeklerin benzerleri olan kadınların erkekler gibi, hattâ onları aşabilen bir cinselliğe sâhip olmalarının bir sebebi, yaratılış özellikleri olduğu gibi, bir diğer sebebi de sürekli olarak arzulanmalarıdır. Arzulanmanın cinsel arzuları uyaracağı ve kamçılayacağı bir gerçektir.
Cinselliği olan ve kendisine has duyguları ve eylemleri bulunan bir varlık olduğu içindir ki kadın, yaratılış düzeni olan İslâm Dîni’nin genel ve özel vasıflı cinsel emirleri ve yasakları ile de mükellef kılınmıştır.
Yüce Allah ve O’nun Peygamberi; kadınlara, şehvetli bakışlarla bakmamalarını, vücût güzelliklerini açığa vurmamalarını, zinadan korunmalarını, sevicilikten sakınmalarını, kocalarına karşı evlilik akdinin gereği olan kadınlık görevlerini yapmalarını ve daha nicelerini emir buyurmuştur.
İslâm Dîni’nde kadına yüklenen bu cinsel nitelikli görevler, pek tabîidir ki onun cinselliğinin gerçekçi bir yaklaşımla değerlendirildiğini belgelemektedir.
İslâm Dîni, cinsel vasıflı emirler ve yasaklarla yükümlü kıldığı kadının kadınlığını koruyucu ve geliştirici yasaları da koymuştur.
Bu yasalar da İslâm’ın kadın cinselliği üzerindeki gerçekçiliğinin belgesidir.
A- Büllûğ/Ergenlik Öncesi Dönemi
a- Cinsellik bakımından gelişmiş bir kişiliğin olabilmesi için İslâm Dîni; kadının kılık-kıyafette, davranışta ve konuşma şeklinde erkekleşmesini, böyle bir görünüm arzetmesini yasaklamıştır. Büyüklere yönelik bu kutsal yasak, pek tabîidir ki küçük kız çocuklarını da kapsamına almaktadır. Ne var ki onlar sorumlu olmadıklarından, çocukluk dönemleri boyunca kadınlık çizgisi üzerinde yetiştirilmeleri, ana-babalarının görevidir.
b- İslâm Dîni -nihaî sınır olarak on yaşına varan kız çocuklarının değil erkek kardeşleriyle, kız kardeşleri ile bile bir yatakta yatırılmamalarını emir buyurmuştur.[1]
Bu ilahî buyruğun amacı, hiç şüphesiz kız çocuğunun dişiliğini, sevicilik gibi cinsel sapma eğilimi ve ortamından korumaktır.
c- İslâm gerçekçiliğinin ergenlik öncesi kadın cinselliğine yönelik bir düstûru da, onun geleceği ile ilgili sünnet işlemidir.
Gerçi , kız çocuklarının sünnet edilmesi ile alâkalı olarak Peygamberimize atfen söylenilen geleneği onaylayıcı ifadeleri, İslâm bilginlerinin çoğunluğu, onun tarafından söylenilmiş sözler olarak kabul etmemektedirler. Kabul edenler de doğru bir tesbitle vâcib kılıcı/görev yükleyici nitelikte bulmamaktadırlar. Kadınların haz merkezi olan kilitoriste erkek sünnetinin benzeri bir işlemi içeren ve her kız çocuğunda gerekmediği açıklanan bu sünnet ameliyesinin mevzûumuz açısından önemi kadının cinsel doyumluluğunu amaçlayan yönüdür. Orgazm problemi yaşayan kadınların bu problemini gidermek için modern tıpta uygulanan klotorapeksinin sünnet işleminin benzeri olduğunu hatırlatalım.[2]
B- Bülûğ / Ergenlik Dönemi
Ergenlik döneminde kadını kuşatan İslâm gerçekçiliğinin en belirgin yönü Peygamberimiz tarafından evlendirilmesi husûsuna verilen büyük önemdir.
Allah’ın Resûlü, Hz. Ali’nin şahsında her bir sorumlu kız velîsi mü’mine şöyle emir buyurmuştur:
“Ya Ali! Dengini bulduğunda velîsi olduğun kızı-kadını evlendirmeyi erteleme..” [3]
Açıkça anlaşılacağı üzere bu Peygamberî emir, ergenlik dönemi kadın cinselliğinin önemsenmesini ve bu dönemin gereksiz olarak uzatılmamasını öğretmekte ve öğütlemektedir.
Âdet hali ile başlayan bu dönem, cinsel duyguların gelişeceği ve cinsel problemlerin oluşabileceği bir dönemdir.
Kız çocuğunun bizzat kendisi tarafından da onaylanan kişilik sâhibi bir tâlip ortaya çıktığında, ergenlik döneminin uzatılmaması en gerçekçi yoldur.
Ergin kız çocuğunun evliliği engellenemez
İslâm, ergenlik çağına eren kız çocuğunu evlendirmeye teşvik buyurduğu gibi, evlenmesini engellemeyi de yasaklamıştır.
Eğer, benzerlerinin aldığı mehiri verebilen bir dengi çıkar, kız da kabul ve arzu ederse, ergin kızın evlendirilmesi gerekir. Babanın veya diğer velîlerin engelleme hakkı yoktur. Dinî ölçülerimize göre kız lehine mazûr görülebilecek bir sebebe dayanmaksızın ergin kızın geleceğini olumsuz yönde etkileyecek engelleme zulümdür.
Bu durumda ergin kız çocuğu, İslâm Toplum Düzeni’nde mahkemeye baş vurarak, üzerindeki haksızlığı kaldırabilir.[4]
Kaldı ki Kur’ân, 1400 yıl önce kadının nikâh akdi yapabilirliğini onayladığı için (Bakara 230,232) bülûğa ermiş (doğruları kavrayabilir ergin) kız, baba dâhil velî onayını almaksızın da dengi ile evlenebilir.
İslâm, ergin kızın evlenmesini engellemeyi yasakladığı gibi, dul kadının evlenmesini engellemeyi de yasaklamıştır.
Dul kadının evliliği de engellenemez
Bu yasak Allah’ındır ve BakaraSûresi’nin ikiyüz otuz ikinci âyeti ile konulmuştur.
C Evlilik Dönemi
İslâm, evli kadının cinselliği üzerinde de gerçekçidir. Bu gerçekçiliği sebebiyledir ki ona cinsel haklar vermiştir.
Kadının Cinsel Hakları
a-Kadının baş cinsel hakkı, sevişilmeksizin kendisiyle cinsel ilişkide bulunulmasının yasaklanmış olmasıdır.
Kadın tatminsizliğinin ana sebeplerinden biri olduğu içindir ki Allah’ın Resûlü, sevişmeyi ısrarla emir buyurmuştur. Bu Peygamberî emir çizgisinde İslâm bilginleri şu yorumu yapmaktadırlar:
“Cinsî münâsebetten önce sevişip fısıldaşma, öpme, dil ve dudakları emme Müekked Sünnet’tir. (Yapılması sevap sağlayıcı uygulamadır.) Aksine davranış Mekrûh’tur (Harama yakın günahtır.)”[5]
b-Evlilik içinde kadının cinsel haklarından biri de, onayı alınmaksızın kocanın çocuk oluşumunu engelleyici korunma tedbirlerine başvurmasının haram kılınmış olmasıdır.
Kadını cinsel hazza erdiren ana vesîlelerden biri, hiç şüphesiz kocasının kendisinde sükûnet bulduğunu hissetmesidir. Kadını cinsel hazdan yoksun bırakmak haksızlık olacağı içindir ki, “Allah’ın Resûlü Hz. Muhammed, onayı alınmaksızın hür kadına azil yapılmasını (Rahimin dışına boşanılmasını) yasakladı.”[6]
c–Cinsel yoksulluğa mahkûm edilmemesi de, kadının cinsel haklarındandır.
Bir kadın için evlilik içinde cinsel bakımdan alâka duyulmaz bir durumda bırakılmaktan daha büyük bir haksızlık olamaz. Bu durum onun için yalnız bedenî bir tatminsizlik değildir. Aynı zamanda rûhî bir yıkımdır. Bunun içindir ki yarattığı kadını en iyi bilen Mevlâmız, kadın lehine her bir mü’min erkeğe şöyle emir buyurmuştur:
“Eşleriniz olan kadınlar arasında adâletli olmayı ne kadar arzu etseniz de buna asla güç yetiremezsiniz. Bari birine büsbütün meyledip de diğerini kocalı–kocasız bir durumda askılı gibi bırakmayın…”[7]
Allah’ın Resûlü de evlilik içinde cinsel hayattan çekilmeyi mü’min erkeklere yasaklamıştır.
Kadınların cinselliğine yönelik bir zulüm olacağı için, dindarlıkta gelişmek dâhil, hangi amaçla olursa olsun Allah’n Resûlü cinsel hayattan çekilmeyi yasaklamıştır.[8]
d- Kadının korunma altına alınmış cinsel haklarından biri de, gelecek ümidi olmayan bir cinsel yoksulluğa mahkûm edilemeyişidir. Çünkü İslâm; boşamayı üç boşama ile, yemin ederek cinsel hayattan çekilmeyi de dört ayla sınırlamıştır. Kocasının giderilemeyecek ve tedâvi edilemeyecek cinsel iktidarsızlığı veya deliliği halinde, kadının evliliği sona erdirme davası açabilmesine de izin vermiştir.[9]
e-İslâm Dîni’nin kadın cinselliği üzerinde hak sağlayıcı bir gerçekçiliği de kadının iddetini belirli bir zaman kesiti içine almasıdır.
Kadın, boşanması halinde üç âdet veya üç temizlik dönemini doldurduğunda, kocanın ölmesi halinde dört ay on günü beklediğinde, hâmileliğinde boşanması halinde ise çocuğunu doğurduğunda evlenebilir. Evlenmesine mâni olunamaz. [10]
Burada bir misal vererek, bu meseledeki İslâm gerçekçiliğini örneklendirelim.
• Sübey’a isimli kadın, kocasının ölümünden yirmi üç gün sonra doğum yaptı. Evlenmek istedi. Evlenmek istemesi sebebiyle kınanınca ve kendisine evlenemeyeceği söylenince, durum Allah’ın Resûlü’ne arz olundu.
–Salât ve selâm üzerine olsun-O da şöyle buyurdu:
–Evlenmek isterse (evlenebilir.) Zira doğumla iddeti dolmuştur.[11]
Ali Rıza DEMİRCAN
Devam Edecek
[1] K. Hafâ Hn. 2286, Ebû Davud Salât 26, Müsned 2/180.
[2] Ayrıntılı ve ilmî bilgi için BakAli Rıza Demircan İslâm’a Göre Cinsel Hayat Erkek ve Kız Sünneti Bölümü
[3] Tirmizî Cenaiz 73 (Hn. 1075)
[4] H. İ. ve I. F. Kamûsu 2/48, 57
[5] Feyzül-Kadir 5/90
[6] İ.Mace Nikâh 30 (Hn. 1928). Bazı fıkıhçılar, hanımının iznini almayı ihmal eden kişiye ceza bile öngörmüşlerdir.
[7] Nisa 129
[8] Buharî-Müslim el-Lü’lüü vel-Mercân Hadî no.885
[9] Bakara 230,236;örnek olarak bak.(OsmanlıHukûk-u Aile Kararnamesi Madde 122
[10] Bakara 228, 234, Talak 4.
[11] İ.Mace Hn.2027;et-Tac 2/361