“Fatiha suresinin mesajları” diye bir konu açtık, çok önemli bilgiler vermeyi hedefledik. Konunun çok önemli ve çok kapsamlı olduğunu biliyordum. Fakat işin içine girmek çok farklıymış, bir daha yaşayarak anladım. Uçsuz bucaksız okyanusta dümeni kilitlenmiş gemi kaptanı durumuna düştüm. Amma yine de delillerden sapmadan anlatacağım.
Çünkü peygamber Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem “Yaşayan Kur’an” olduğu için Onu anlatmak, ancak Kur’an-ı Kerimi baştan sonuna kadar şuur düzeyinde anlayıp, yine şuur düzeyinde tebliğ, tebyîn ve telkin etmekle mümkün olabilir. Ayrıca Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yıllarca mağarada ve dağ başında tefekkür etmeye çeken sebepler vardı. Gece karanlıklarında ıssız, ışıksız ve kimsesiz bir ortamda inziva yapma arzu ve dirayetini anlamak kolay değildir. Dünyaya gelmeden önce babasız kalan, altı yaşında annesini kaybeden, hemen hemen hiçbir sosyal desteği, ekonomik potansiyeli ve askeri gücü olmayan bir kişi olarak İslam gibi büyük bir davayı tüm dünyaya tebliğ etmesini düşünmek bile insanı derinden ilgilendirmekte ve kalbî duygularla merakını uyandırmaktadır.
Hele vahyi meleği Cebrail Aleyhisselâm’ın ufukları kaplarcasına gelip çok sorumlu ve çok ağır bir görevi Ona yüklemesi sıradan bir olay değildir. Vahyi gibi ağır bir sorumluluk normal hayatın çok ötelerinde yüce ve taşınması tahammül meselesidir. Çünkü Cenab-ı Hak Onu Kur’an hakkında uyarıyor ve buyuruyor ki; Şüphesiz ki biz, sana taşınması ağır bir söz yükleyeceğiz. (Müzzemmil:73/5) Ayeti kerimede verilen mesaj çok uyarıcı ve oldukça ilginçtir. Hikmetinden sual edilmez, Allah Celle Celaluh, hem Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’e risâlet görevi verecek ve hem de yetmezmiş gibi “biz, sana taşınması ağır bir söz yükleyeceğiz.” Buyurarak Ona sorumluluk üstüne sorumluluk yükleyecektir.
Bunun dahası vardır; eğer o Peygamber, bazı sözler uydurup bize isnat etmeğe kalkışsaydı, Elbette ki onu sağ tarafından yakalardık. Sonra O›ndan şah damarını keserdik. (Hakka: 69/44-46) Azîz ve Celîl Allah, “Âlemlere rahmet olarak gönderdiği” ve inse ve cinne peygamber olarak görevlendirdiği, seçip ve sevip değer yüklediği Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’i böylesi bir abluka altına almasında nice mesaj yer almaktadır. Cenab-ı Hak, Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’i bütün kullarına her alanda örnek yapmış, Onun her hali, insanlığa huzur kaynağı durumuna getirilmişken Ona bunca sorumluluk yüklemesi elbette sıradan bir icraat değildir. Tahammülü, zorun zorudur.
Rabbimiz Allah Teâlâ’nın Ona ilk gönderdiği vahyin verdiği bilgi ve mesajlar, akıllı insanın iç âlemini, en yüksek şiddette silkeleyecek dozdadır; Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku! Rabbin sonsuz kerem sahibidir. O kalemle yazmayı öğretendir. İnsana bilmediğini O öğretti. (Alak:96/1-5) Birkaç asırdır ümmetinin pek okuma taraftarı olmadığını düşündükçe Ona verilen “oku” emri muhteşem mesajlardan biridir. Medeniyetlerin temel taşlarındandır. Bilgilenmenin olmazsa olmazıdır. Atasözlerinden biri; “Okuyan dağları aşmış gidiyor, cahiller düz yolda şaşmış gidiyor”dur. Evet, müslümanlar bu dağlar kadar büyük mesajı idrak etme sıkıntısı yaşadıkları için Batı âlemi kültürel ve ekonomik kalkınma hamlelerine kalkıştığı zaman, İslam âleminde hiçbir değer ifade etmeyen tartışmalar başlatılmıştı. “Batı medeniyeti sayesinde kalkınacaklardı.” Bu iddia batıl idi.
Çünkü peygamberlerin, sıddıkların, şehitlerin ve salihlerin tevhid medeniyeti kusurlu bir sistem değildir. Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem her alanı ilgilendiren bir hadisi şerifinde, “Kimin iki günü birbirine eşit olursa o hüsrandadır” buyurmaktadır. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem Mekke’den Medine’ye hicret edince her alanda kalkınma planlarını yürürlüğe koydu. Bu kalkınma planları başında eğitim vardı. Ağaçlandırma harekâtı bile başlatmıştı. Şehir içi ağaçlandırmada daha çok meyveli ağaçlar ön planda idi. Şehir dışındaki ağaçlandırma genelde orman ağaçları idi. Kalkınma planlarından bir de savunma ve fetih planları vardı. Bunun için askerî alanlarda yoğun çalışmalar yapardı.
Her alanda “kendilerine nimet verilmiş olanların” yolu mükemmel bir sistemdir.
Bu mükemmel sistem, sistemlerin zirvesidir. Esselamu aleykum.
İlhan ORAL