islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4852
EURO
36,4080
ALTIN
2.960,47
BIST
9.359,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
11°C
İman Dili

Fertten topluma, insanların kalbinde olanı değiştirmek istiyorsanız, öncelikle dilini değiştireceksiniz. Bu değiştirme girişimi, rızaya dayalı olmaktan öte, despotik karaktere sahiptir. İnsanların dili üslup ve ifade olarak gündelik hayatlarında hangi karakterde ise, toplumda dilin ortaya koyduğu karaktere tabi olur. Zira insanın öncelikleri, ilk olarak kalbinde zuhur ederken, görünür şeklini dilinde alır.

 Kalpte gizli olanı Allah’tan başkasının bilme ihtimali yoktur. Allah kitabında buyurduğu gibi, kişi ile kalbi arasına girer. (Enfal Suresi/24. Ayet) İnsan diliyle neyi zikrederse, emeli ve ameli o yönde olur. Münafıklara Müslüman muamelesi yapılmasının nedeni, kalpleriyle iman etmeseler de, dilleriyle zikrettiklerine itibar edilmesidir.

Yaşadığımız dönemde, avamı bir kenara bırakacak olursa, okumuş yazmış entelektüel tayfanın da, gerek yazı gerekse sözlü beyanlarında Müslümana ait olması gereken özgün dilin çok aktif olmadığı görülmektedir. Özellikle medya programlarında çokça boy gösteren (istisnalar varsa dışarıda tutuyorum) Müslüman aydınların, Müslümanca bir dil kullanmadıkları görülmektedir. Mesela programa başlarken hiçbirisi (istisnaları dışarıda tutarak) sözlerine besmele ile başlamıyor. Yorum ve yaklaşımlarında, Allah’ın kudretini gündeme hiç getirmiyorlar.

Son dönemde yaşanan birçok olağanüstü hadiselerde, Allah’ın müdahilliğini hiç gündem etmiyorlar. Salgın hastalık sürecinde ekranlarda boy gösteren akademik camiaya ait Müslüman entelektüeller, küresel çapta insanlığı maskenin ardına gizleyen hastalığın, Allah’ın insanlara karşı bir uyarısı da olabileceğini hiç zikretmiyorlar.

Yaşanan onca doğal felaketlerin, depremlerin, sellerin, yangınların, insanlığın genel gidişatına razı olmayan Allah’ın bir ikazı olabileceğini dile getirmiyorlar. Depremleri fay hattına, selleri dere yataklarına, salgını mikroplara, yangınları insanların şuursuzluğuna bağlayıp, işin içinden çıkıyorlar. Elbette doğruluk payları var. Elbette insanların başına gelenler kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzündendir. Fakat işin atlanan yanın, bu başımıza gelenlerin, insanlığın genel gidişatından razı olmayan Allah’ın bir imtihanı da olabileceğidir.

Farkında olmadan, Yaratıcının kâinata müdahil olduğu ve imana tekabül eden kitabi kabul, gözlerden uzak tutuluyor. Dünyayı kasıp kavuran, insanları evlerine hapseden salgın hastalık, salt bir mikroba bağlanabilir mi? Ekranlarda boy gösteren Müslüman aydınlar, neden Allah’tan bağımsız yorumlarda bulunuyor? Nasıl bulunabiliyor?

Bir deprem gerçekleştiğinde, günlerce ekranlara çıkanlar, sürekli fay hattının ilahlığını savunup dururken, birisinin aklına da Allah’ın sonsuz kudreti neden gelmiyor? Elbette depreme dayanıklı evler yapmalı… Lakin Ad Kavminin kayalar içindeki helaki de unutulmamalıdır. Kimse Allah’ın rızasına uygun bir hayat yaşanmadığına ve bu hayat tarzının Allah’ın gazabını üzerlerine çektiğine dair yorumlarda bulunmuyor.

Depremler, seller, salgın hastalıklar, fırtınalar, yangınlar, dünyanın dört bir yanını kasıp kavururken, bütün sebepleri dünyevi eksikliklere bağlamak, hangi zihnin ürünüdür? Kur’an’da helak edilen kavimlerin malumatı verilirken, hangi dünyevi eksikliklerinden bahsedilir? Tam aksine, dünyevi yönden, kuvvet ve kudrette, güç ve ihtişamda, maddi refahta güçlerinin zirvesinde olduğu malumatı verilir. Bir sel, bir fırtına, bir deprem, bir ses, bir kum bulutu, kuraklık, bütün ihtişamlarına, dünyevi tamlıklarına rağmen onları yeryüzünden kaldırmaya yetmiştir. Ve bu yok oluşun kalıntıları, yeryüzü insanlığı ibret alsın diye dünyadaki varlığını sürdürmektedir.

İman dili, Müslümanların kullanacağı tek dildir. Müslümanlar gerek yazılı gerekse sözlü beyanlarında her işin, her oluş ve bozuluşun, her değişim ve dönüşümün, yapıp ettiklerinin, yapıp edeceklerinin, velhasıl her şeyin ucunu Allah’a bağlamasını bilmelidir.

Yakup DÖĞER

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.