islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4944
EURO
36,3655
ALTIN
2.965,81
BIST
9.221,38
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Az Bulutlu
9°C
Pazar Az Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
11°C

12 Eylül Darbesi ve Siyasî İhtiras

12 Eylül Darbesi ve Siyasî İhtiras

Bundan tam 40 yıl önce Türkiye’de, 12 Eylül 1980 Cuma günü, başını Kenan Evrenin çektiği beş kişilik cunta, silah gücüyle yönetime el koydu. Kendilerince bu el koymanın meşru gerekçesi de askeri iç hizmet kanunundaki “cumhuriyeti koruyup kollama” görevinin kendilerine verilmiş olmasıydı. Hâlbuki kazın ayağı hiç de öyle değildi. Dış güçlerle iç işbirlikçilerin ortak hareketiyle, sabah sağcıların, öğleden sonra da solcuların eline aynı silahı vererek, Türkiye’yi her gün en az 20 üniversiteli gencin öldürüldüğü bir ülke haline getirerek kaosa sürüklemek ve böylece darbeye zemin hazırlamaktı. Nihayet öyle de oldu. O günlerde üniversite son sınıfta idik ve her gün okula ölüm korkusuyla gidip geliyorduk. Mahalleler, il ve ilçelerin birçoğu ideolojik gruplarca kurtarılmış bölge ilan edilmişti.

12 Eylül Cuma günü askerî darbenin olduğu gece, ABD Güvenlik Konseyi’nin Türkiye masası şefi, ABD Başkanı Carter’a “Damdaki Kemancı” filmini izlerken, “Senin çocuklar işi bitirdi” demişti. Bu ifade de ortaya koyuyor ki uluslararası emperyalist güçlerin en önde geleni ABD, yerli uşaklarıyla Türkiye’de bu işi beraberce olgunlaştırıp sonunda darbeyi gerçekleştirmişlerdir. Darbe öncesi yurdun anarşi çıkarılan birçok yerinde sıkıyönetim mevcut idi. Sıkıyönetim komutanları her türlü yetkiye sahipti, siyasi irade onların icraatlarına karışamazdı. İsteselerdi o bölgelerde kuş uçurtmazlar ve teröre meydan vermezlerdi. Ne olduysa darbe olduktan hemen sonra bir gün içinde terör durdu. Asker aynı asker, silahlar aynı silahtı. Ne oldu da bir gün önce oluk oluk kan akan Türkiye, bir gün içinde terörden el çekti?  

Bu sorunun cevabı şudur: Sıkıyönetim komutanları yetkilerini kullanmıyorlardı. Bütün yurtta yönetime el koyabilmenin şartları olgunlaşsın diye olaylara göz yumuyor, seyrediyordu. Çünkü Amerikan babaları öyle istiyordu.

Peki, 12 Eylül 1980 darbesi ne gibi sonuçlar doğurdu?  

650 bin kişi gözaltına alındı, 1 milyon 683 bin kişi fişlendi, 30 bin kişi siyasî mülteci olarak yurt dışına kaçtı, 14 bin kişi vatandaşlıktan çıkarıldı, 14 kişi açlık grevinde öldü, 171 kişi işkenceler sonucu öldü, 517 kişiye idam cezası verildi, 50 kişi idam edildi. 39 ton gazete, dergi ve kitap yakıldı, 927 basın ve yayına yasak konuldu. Türkiye en az 20-30 yıl geriye gitti.

İktidar olmayı, hizmette rol almak olarak değil de, makam ve mevki kapma, insanlara hükmetme HIRSI olarak algılayanların yarışı böyle olmaktadır.  Dolayısıyla politikada liyakatli insanlardan çok, iftira ve yalan üretenler daha fazla sahne almaktadırlar. İktidarı yerinden etmek için alternatif projelerini ortaya koyma yerine, yalan ve iftira dolu haberler üreterek çamur atıp yıpratma yolunu seçmektedirler.  

Maalesef hilafetten saltanata geçiş başlangıcı olan Emeviler döneminden beri iktidar olma işi, genellikle “insanlara hükmetme” hırsının tatmin aracı olarak kullanılmıştır. Sıffin ve Kerbela savaşları, padişahlı dönemlerde “devletin âli menfaatleri”ni koruma adına, “Padişahı devirir de yerine geçer” muhtemel kaygısıyla şehzadelerin katledilmeleri, hep bu iktidar olmayı “hırs/tutku” haline getirenlerin kanla yazdıkları utanç vesikalarıdır. Bunlar için aslolan, hizmetten ziyade, iktidarda kalmak ve insanlara hükmetmektir.

Günümüzde demokratik yollardan iktidara gelmek için siyasî cinayetler pek işlenmiyor ama şeref ve haysiyet cellâtlığı yapılıyor, kara propagandalarla, yalan ve iftiralarla insanların namus ve şerefleri katlediliyor, Güneş Moteller ihdas edilerek milletvekilleri pazarlanıyor.

Normal zemininden çıkararak hükmetmek ve ideolojisini topluma dayatmak için millete rağmen silahla veya Bizans oyunlarıyla, iktidar mevkiine gelme çalışmasını  “hırsa/tutkuya” dönüştürenlerin durumunu Rasulullah (sav) çarpıcı bir benzetmeyle şöyle anlatıyor: “Bir koyun sürüsünün içine salıverilmiş iki aç kurdun o sürüye verdiği zarar, mala ve mevkiye düşkün bir adamın dinine verdiği zarardan daha büyük değildir.” (Tirmizî, Zühd 43).

Bilindiği gibi kurt, zaten tabiatı icabı çok hırslı ve yırtıcı bir hayvandır. Bir de aç olunca, hırsının ve yırtıcılığının ne ölçüde artacağı ve ne kadar zararlı olacağı tahmin edilebilir. Bu nitelikte iki kurt, bütün sürüyü parçalayıp perişan eder. Mala, mülke, servete ve zenginliğe, dünyalık mevki ve makama düşkün ve hırslı olan, bunları elde edebilmek ve onlara kavuşmak için her çareye başvurmayı göze alan bir insanın, hiçbir mânevî ve ahlâkî değer ölçüsü tanımayacağı ortadadır. Böyle bir kimse gözünü hırs bürüyen en yırtıcı bir hayvandan daha zararlı hale gelebilir. Çünkü hayvan, aklı ve idraki ile değil, içgüdüleriyle hareket eder. Gözünü “iktidar olma hırsı” kaplamış, gönlüne bunun sevgisi hâkim olmuş bir kimse, sanki birtakım insânî niteliklerinden soyutlanmış gibidir. 12 Eylül cuntacılarının yaptıkları da işte böyle bir kurt dalışıydı.  

Bu sebeple İslâm âlimleri, mal ve mevki hırsını, bütün kötü huyların kaynağı kabul ederler.

İşte 12 Eylül’ün manzarası, iktidar mevkiini, insanlara hizmet etme yeri olarak değil de “ikbal” ve “tahakküm” makamı olarak görüp, siyaset sanatından soyutlanarak, diktatörlük batağına batmış olanların, nasıl “kurt”luk yaptıklarının resmidir. Ahlakî değer tanımayan politika hastalığından kurtulup, “millete hizmet sanatı” olan siyaset ahlakına sahip olana kadar bu “kurt dalışları” olacak demektir. Allah, dürüst siyaset yapanları başımızdan eksik etmesin.                                                         

Musab SEYİTHAN

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.