islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4751
EURO
36,2672
ALTIN
2.955,33
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

Körler Alfabesini İcat Eden Genç Yetenek: Louıs Braılle

Körler Alfabesini İcat Eden Genç Yetenek: Louıs Braılle

Bugün görme engelli Müslüman kardeşlerimiz, kabartma yani Braille Alfabesi ile yazılmış Kur’ân-ı Kerim okuyabilmektedir. Peki, hiç merak ettiniz mi? Nedir bu Braille Alfabesi ve bunu kim icat etmiştir? Gelin hep birlikte bunun kaynağını bir araştıralım…. 19. yüzyılın ilk yıllarına Fransa’ya bir yolculuk yapalım…

Üç yaşından beri hiç göremeyen Louis Braille (1809–1852), ne pahasına olursa olsun okumak istiyordu. Peki Louis, neden ve nasıl görme engelli olmuştu? Louis, 1809’da Paris yakınlarında küçük bir köyde dünyaya gelir. Babası, deri malzemeleri yapıp diğer köylere satan ve bu işi yaparken de sıklıkla keskin aletler kullanan biriydi. Sivri, keskin olan tığ bunlardan bir tanesiydi. Louis, daha üç yaşındayken meraktan babasının atölyesine gider ve deri makasıyla oynarken, bunu kazara gözüne batırır.

Hemen olay yerine getirilen doktor, iki gözünü de bir bezle bağlar ve bir süre bu şekilde kapalı kalması gerektiğini söyler. Gözleri açıldığında yara iyileşmeye başlar fakat mikroplar gözüne bulaştığında pek ciddi gibi görünmeyen durumu gittikçe kötüleşir. Bir gözü iyice iltihaplanır. Ellerinden diğer gözüne de bulaşan mikroplar, en sonunda her iki gözünü de köreltir. Artık kör olarak hayatın geri kalanını yaşamak durumunda kalır.

Eğitime Önem Vermesi

1816’da kasabanın öğretmeni, Louis ile ilgilenir. İki yıl boyunca diğer çocuklarla birlikte hiçbir ayrımcılığa tâbi tutulmaksızın eğitim alır. Ancak Louis, öğreneceği şeylerin sınırlı olduğunu anlar. Onun için eğitiminin hem devam etmesini, hem de daha iyi bir okulda olmasını ister. Ebeveyni buna razı olur ve on yaşına geldiğinde Paris’te bulunan ve dünyada ilklerden sayılan kör erkek öğrenciler için eğitim veren bir okula gönderilir.

Louis, müdürle tanıştırılır ve derhal coğrafya dersine alınır. Haftalar birbirini kovalar, Louis okulun fizikî özelliklerini ve eğitim sistemini hemen kavrar. Bütün öğretmenleri tanır. Okuldaki disiplin ve kurallar oldukça sıkı, bina nemli ve ortam sağlıksızdır. Başarısız çocuklar dövülür, odalara kilitlenir, ayrıca bayat ekmek ve kirli su verilir. Buradaki hayat hemen herkes için çekilmezdir.

Üstün zekâsıyla Louis, çok kısa zamanda sınıfın en başarılı talebesi olur. Öğretmenler, daha çok sözlü olarak eğitim verir. Ara sıra çok önemli konuların çözümü için kitaplara da müracaat edilir. Okulda körlerin okuma yazmalarını sağlayacak kitapların sayısı üstelik çok azdır. Resmî okuma yöntemi olarak da Valentin Haüy’in geliştirdiği sistem kullanılır. Buna göre harfler, plastik materyallerden şekillendirilmekte ve bu şekilde meydana getirilen küçük bir kitabın hacmi bile yedi sekiz cilttir.

Louis, vaktinin çoğunu harcadığı kütüphanede kitaplardaki harflerin her birini hissetmeye çalışıyor ama bir cümleyi dahi okuyabilmesi çok vakit alıyordu. Ona göre körler için de sayfa üzerinde kelimeyi hissettirecek ve diğer insanlar kadar hızlı okumalarını sağlayacak bir yol olmalıydı.

Körlerin Okumasını Kolaylaştırıcı İcadı ve Mücadelesi

28 Haziran 1819 tarihinde Bilimler Akademisi, topçu Yüzbaşı Charles Barbier tarafından ilginç bir mektup alır. Barbier, burada ışığın olmadığı zamanlarda ve özellikle karanlıkta da parmak uçlarıyla okunabilmesi mümkün olan bir yazı geliştirdiğinden bahseder. “Gece yazısı” adı verilen ve askerlerin savaş alanında geceleri verilen talimatları, konuşma olmadan iletmede kullanılan bir alfabe türüdür. Dikgen bir sistemde değişik bir biçimde yerleştirilmiş olan noktalar, yazı niteliği (sonografi) taşır. Üzerinde on iki ayrı nokta (kod anlamına gelen noktalar) bulunan ve her biri ayrı bir sesi temsil eden bu alfabenin kullanımındaki zorluk ve iletişimdeki yetersizlikten dolayı ordu tarafından kullanılması pek uygun görülmez.

Bunun üzerine Yüzbaşı, 1820’de buluşunu, körler okulu müdürü Guillié Beye anlatır. Müdür, beklenilenin aksine büyük bir heyecan beslemez yeni buluşuna. Ayrıca oluşturduğu sistemde haklı olarak birçok eksiklik tespit eder. Üzerinde daha fazla çalışılması gerektiğine söyleyen müdür, özellikle birbirinden çok kopuk olan büyük nokta sistemlerinin yeniden gözden geçirilmesini tavsiye eder. Bu olay, okul içinde büyük yankı yapar. Louis, bundan çok etkilenir, derhal girişimlerde bulunur ve sonografiyi geliştirir. Çok zaman geçmez çalışkan öğrenci, geliştirdiği yeni yazı biçimini müdüre takdim eder. O da derhal Barbier ile buluşmasını sağlar.

Barbier, yazı sisteminde yapılan bazı değişiklerdeki avantajları her ne kadar gördü ise de gururu bunları kabul etmeye müsaade etmez. Louis, bunun üzerine körler için çok farklı bir yazı stilini oluşturmaya karar verir. Genç Louis, zamanla hızlı bir şekilde alfabenin ne kadar faydalı olabileceğini ve bunu en basite nasıl indirgeyebileceğini düşünmeye devam eder. Geride bıraktığı uzun süre zarfında alfabeyi daha ideal ve kullanışlı bir hale getirme çalışmalarında bulunur. İki yıl süreyle kodları matematik ve müzik uyumu içinde geliştirme ve ayrıştırma çalışmaları yapar.

Bir kere tatildeyken evinde yine bu meseleye kafa yorarken, birden babasının deri dükkânında kullandığı ve hayatının geri kalanını karanlıkta geçirmesine sebep olan kunduracı bizi (tığ) aklına gelir. Dükkâna gidip, bunlardan kör bir tanesini alır ve alfabe üzerinde on iki olan noktaları bununla törpüleyerek altıya indirir. Artık soldan sağa okuyabilir ve artık her şey anlamlıdır. Bu şekilde 1827’de Braille (breyl) alfabesi oluşur. Altı gruptan oluşan noktalar zincirinde altmış üç bileşim mevcuttur. Bu altmış üç resimle bütün harfler, sıfırdan dokuza kadar olan sayılar ve bütün matematik işlem işaretleri yansıtılabilmektedir.

Bu oluşum, ilk önce pek de gündem oluşturmadı, çünkü görebilen insanlar, breyl’in nasıl faydalı olacağını anlamaz, hatta okulda da bu alfabenin kullanımı yasaklanır. Henüz on beş yaşında olan Louis, mücadelesinden kolay kolay vazgeçmez ve en sonunda okula yeni müdür olarak tayin edilen Pegnier’i ikna eder. Yeni müdür, çalışmalarından dolayı onu tebrik eder ve yeni eğitim sistemini hemen okulda uygulamaya koyar. Öğrenciler çok süratli bir biçimde yeni yazıyı öğrenir.

Bundan sonra Louis, öğrenci olduğu halde okulunda cebir, coğrafya ve gramer dersleri vermesine müsaade verilir. 1828 yılında özel eğitmen olarak resmen kabul edilir. Bu arada körler alfabesini müzik notalarına uygun hale getirir ve bu alanda ilk kitabını yazar. 1844’de Braille-Alfabesi, okulun resmî eğitim programının bir parçası olur. 1850’de altı noktalı alfabe sistemi, Paris Eğitim Akademisi tarafından da körler alfabesi olarak resmen kabul edilir. Bundan sonra yeni açılacak körler okullarında görme engelliler için en ideal yazı biçimi olarak Braille-Alfabesi okutulur.

Ölümü ve Sonrası

Çocuk yaşlarında başlayan çetin mücadelelerden yorgun düşen Braille, en sonunda vereme yakalanır. Hastalığı sinsice sürekli olarak ilerler ve en sonunda 1852’de 43 yaşına geldiğinde hayata veda eder. Ölümünden 21 yıl sonra Viyana’da ilk kez yapılan Kör Öğretmenler Kongresinde Braille-Yazısı, körlerin alfabesi olarak kabul edilir ve bundan böyle Almanca konuşulan coğrafyada da uygulanmaya konulur. Bir asır sonra Fransa hükümeti, devrim niteliğindeki çalışmalarını onore etmek için, cesedini 1952’de Fransız ulusal kahramanlarının defnedildiği Paris’teki Pantleon Mezarlığına nakleder. (1)

Prof. Dr. Ali SEYYAR

  • Bu yazı, “Geçmişten Günümüze İz Bırakan Meşhur Engelliler” kitabından esinlenerek, özet hâlinde hazırlanmıştır.
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.