islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4838
EURO
36,2362
ALTIN
2.960,88
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
19°C
Cumartesi Az Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

Ölüm Üzerine

Ölüm Üzerine

Son günlerde yakınlarımızdan ve arkadaşlarımızdan birçok değerli insanı kaybettik. Yapacak bir şey yok. Ölüm, hayatın bir gerçeğidir. Şair Cahit Sıtkı Tarancı’nın ifadesiyle:

Neylersin ölüm herkesin başında.

Uyudun uyanamadın olacak.

Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında?

Bir namazlık saltanatın olacak,

Taht misali o musalla taşında.

Hayatla ölüm arasındaki mesafe, gözün siyahı ile beyazı arasındaki mesafe kadardır.Yani hayatla ölüm iç içedir. Biraz önce oturup yiyip içtiğimiz, espri yaptığımız, ağlayıp güldüğümüz bir yakınımızın, arkadaşımızın, tanıdığımızın ölüm haberini alınca “Vay be, daha bu akşam beraberdik, oturduk, muhabbet yaptık. Demek o da mı aramızdan ayrıldı” diyerek hayretimizi gizleyemeyiz.

Ölümle iç içe olmamıza rağmen, en yakınımızın ocağına düşünceye kadar ölümü pek aklımıza getirmeyiz. Onu anmayı erken buluruz. “Şimdi onu düşünmenin zamanı değil” deriz. Hâlbuki gaye insan, ufuk peygamber bu konuda şöyle buyurmuştur:

Aslında sizler ölümü çok sık hatırlamış olsaydınız şu gördüğüm vaziyette olmazdınız. Öyleyse ağzınızın tadını bozan ölümü çok hatırlayın.” (Tirmizî, Sıfatü’l Kıyâme, 26).

Herkes de biliyor ki ölümden kaçış ve kurtuluş yoktur. Bu gerçeği Yüce Rabbimiz şöyle buyurur: “De ki: Kaçıp durduğunuz ölüm, muhakkak sizi bulacaktır.” (62Cuma:8)

Nerede olursanız olun, sağlam ve güçlendirilmiş kaleler içinde bulunsanız bile ölüm size ulaşacaktır.” (en-Nisâ, 4/78)

Her canlı ölümü tadacaktır.” (29Ankebût:57)

Ayrıca “Muhakkak Sen de öleceksin, onlar da ölecekler.” (39Zümer:30) buyurarak âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimizin bile ölümden uzak olamayacağını bildirmiştir.

Merhum Necip Fazıl bu konuda şöyle der:

Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber

Hiç güzel olmasaydı, ölür müydü Peygamber?

Ölüm bu kadar net olduğuna göre akıllı insan, ölümü unutan değil, onu tefekkür edendir.  Bir gün sahabeden biri Efendimiz’e gelerek:

Mü’minlerin hangileri daha akıllıdır?” diye sordu. Sevgili Peygamberimiz (sav) de o kişiye şöyle cevap verdi; “Ölümü en çok hatırlayanları ve ölüm sonrası için en güzel şekilde hazırlananları,  onların en akıllı olanlarıdır.” (İbn-i Mâce, Zühd, 31)

Meşhur Osmanlı ulemasından Molla Cami’ye; “Üstadım! Ölüm anıldığında insanlar neden soğuk soğuk terler, renkleri atar” diye sorulduğunda şu anlamlı cevabı verir; “İnsanlar imar ettikleri yerden imha ettikleri yere gitmek istemezler de ondan evlat.

Hâlbuki Yüce Allah; “Allah’ın sana verdiğinden ahiret yurdunu ara ama dünyadan da nasibini unutma.”(28Kasas:77) buyurmak suretiyle asıl yatırımın ahiret için yapılmasını, dünyadan da el etek çekilmeden oradan da nasibimizi almamızı istemektedir.

Sanki çoğu insanımız bu ayeti tersinden uyguluyor. Allah ne verdiyse dünyası için yatırımda bulunuyor, cumalara giderek, kandil gecelerinde camileri doldurarak, Kur’an’ı hayattan koparıp Perşembe geceleri, ölülerin kırkıncı, elli ikinci geceleri ve açılış törenlerinde okutarak, birazcık da sadaka vererek ahiretten nasibini unutmamaktadır. Ahiret bilinciyle yaşayan Müslüman; İslam’ı bir hayat nizamı olarak algılayıp Allah; para mı verdi, ilim mi verdi, boş zaman mı verdi, sosyal statü mü verdi… ne verdiyse bütün bunları ahiret yurdunu kazanmak için kullanır. Dünyasını imar ederken bile ahiretini imar etmeyi amaçlar. Ahiret için ne gönderdiğine bakar. Yüce Allah bu konuda da şöyle buyurur;  “Ey iman edenler; Allah’tan korkun ve herkes, yarın için önden ne göndermiş olduğuna baksın. Hem Allah’tan korkun; çünkü Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.” (59Haşr:18)

 “İnsanoğlu malım malım der. Hâlbuki âdemoğlunun yiyip tükettiği, giyip eskittiği ve sağlığında Allah’ın “ver” dediği yere vererek önceden gönderdiğinden başka kendisinin olan neyi var? Gerisini ölümle terk eder ve insanlara bırakır.” (Müslim, Zühd 3, 4, (2958); Tirmizî, Tefsîr, Tekâsür, (3351).

Durum bu kadar net olduğuna göre, ölüm gelmeden evvel, bizi ahirette karşılayacak olan önceden göndermemiz gerekenleri çoğaltmalıyız. Fırsat eldeyken, malımızın tasarrufu bizde iken bu gönderileri ihmal edersek sonunda biz pişman olacağız. Rabbimiz bu ihmalimizin sonunda duyduğumuz pişmanlığı şöyle dile getirmektedir: “Herhangi birinize ölüm gelip de, ‘Rabbim! Beni yakın bir süreye kadar geciktirsen de “ver” dediğin yere verip iyilerden olsam!’ demesinden önce, size verdiğimiz rızıktan infak edin/Allah yolunda harcayın.” (63Münafukûn:10). 

Evet, öyleyse Allah’ın verdiği nimetleri, Allah’ın rızası doğrultusunda kullanmalıyız. Nimete, şükürle muamele etmeliyiz. Nimetin şükrü de, kendi cinsinden olur. Mal nimeti mi, İlim nimeti mi, boş zaman mı hangi nimete sahipsek onları Allah yolunda kullanmak suretiyle şükrünü yerine getirmeliyiz. Unutmayalım ki ahiret sonsuz, dünya sonlu olduğu için, ahiret dünyadan değerlidir. Yüce Allah bu gerçeği şöyle ifade eder;  “Siz dünya hayatını tercih ediyorsunuz. Oysa ahiret daha hayırlı ve süreklidir.” (87Ala:16-17).

Muhakkak ki ahiret, senin için dünyadan daha hayırlıdır.” (93Duha:4).

İşte sınırlı ömür sermayesinde Allah’ın verdiği nimetleri ahiret yurdunu arayarak akıllılar safında yerimizi almalıyız. Rasulullah’ın; “Akıllı insan nefsine hâkim olan ve ölüm sonrası için çalışandır” (Tirmizi, Kıyame 25; İbn-i Mâce, Zühd 31) sözüne kulak vererek, dünyada yaşarken ahiret endişesi taşımalı, sahip olduğumuz nimetlerle ahiret yurdunu aramalı ve dünyadan da nasibimizi unutmamalıyız. Var mı başka izahı?!

Musab SEYİTHAN

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.