islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4751
EURO
36,2672
ALTIN
2.955,33
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

Bir de Psikoloğuma Sorayım: Çocukların Davranışları Genetik Kökenli midir?

Bir de Psikoloğuma Sorayım: Çocukların Davranışları Genetik Kökenli midir?

Anne: Size bugün çocukların genetik özelliklerinin tutum ve davranışları üzerindeki etkileri hakkında bilgi edinmek için geldim. Çocuklarımızın tepkileri, biyolojik veya kalıtsal özelliklerine göre önceden belirlenmiş tepkiler mi?

Psikolog: Davranış genetiği ve kişilik üzerine çalışan uzmanlar, test neticelerinin bir kısmı bazen farklılık göstermesine rağmen genetik yapının kişilerin şahsiyeti üzerinde belirli bir dereceye kadar rol oynadığını tespit edebilmiştir. En dikkat çekici bulgular, ikiz doğanlar üzerine yapılan çalışmalarda görülmektedir. Ne var ki belirli genlerle karmaşık insan davranışları arasında her zaman anlamlı biyokimyasal bağlantılar kurmak mümkün değildir. Mesela tek yumurta ikizi olarak doğan iki kardeş, aynı genetik yapıya sahip olmasına rağmen doğumdan hemen sonra test amaçlı olarak başka ortamlarda büyüdüler. İkizler, belirli bir dönemden sonra bir araya geldiklerinde fizikî benzerlikleri bariz bir şekilde görülmekteydi ama karakterlerinde belirgin farklılıklar vardı. Mesela enteresan vakalardan birsinde ikizlerden birine şizofreni teşhisi konmuş, halbuki diğerinde herhangi bir zekâ sorunu görülmemiştir. Bu çok şaşırtıcı bir vakıa, çünkü şizofreninin genelde beyin biyolojisinden kaynaklandığına düşünülmektedir.

Anne: Yani genlerin davranışlarımızın üzerinde büyük bir etkisi olmadığını mı söylemek istiyorsunuz?

Psikolog: Hem evet, hem hayır. Çünkü birçok karakter özelliği, çok sayıda farklı genlerden etkilenmektedir. Mesela etki altında olan altı tane gen olduğunu düşünün, tek yumurta ikizlerinin her ikisi de bu altı tane gene sahip olduğu için, tutum ve davranışları da hemen hemen aynı olacaktır. Ancak bu genler, ayrı ayrı ele değerlendirildiğinde bunların davranış üzerinde hiçbir belirleyici etkisi olmayacaktır. İşte bundan dolayı ilahî hikmetin bir gereği olarak belirli genlerle karmaşık insan davranışları arasında anlamlı bir biyokimyasal nedensellik zincirinin kurulması henüz mümkün değildir. Diğer taraftan bir çocuğun davranışlarını basit biyokimyasal farklılıklarla açıklamak da bir o kadar yanlıştır. Sosyal çevre mesela önemli bir dış etkendir. Yani şahsiyet ve karakter, belirli bir dereceye kadar genetik bir miras olarak ele alınabilir ama bununla beraber başka etkenler de insanın şahsî özelliklerini etkiler.

Anne: Yani çevre demek istiyorsunuz. Hayatımızı yönlendiren daha çok dış faktörler midir?

Psikolog: Hayata veya insana dair bazen izah edemeyeceğimiz konuları çoğu zaman tabiata veya çevreye bağlıyoruz. Başımıza gelen olaylar, fırsatlar veya değişik olaylar, kendimizden kaynaklanan hatalardan kaynaklanabileceği zorunlu olarak kaderin de bir sonucu olabilir. Kader de külli idare bağlamında hem kişiliğimizi, hem hayatımızı, hem de geleceğimizi belirler. Biz bundan sorumlu değiliz. Çünkü kadere rıza göstermek, cüzi irademizle kendimize bilinçli bir yol haritası çizmek demektir. Bu bağlamda çevre kapsamına ebeveynler de girer ve dolayısıyla çocuk eğitimi ve terbiyesi de yol haritamızın önemli bir parçasıdır. Bize düşen görev, çocuklarımızı fıtratlarına uygun bir şekilde eğitmektir. Ne var ki her bir çocuğun fıtrat özelliği farklıdır ve dolayısıyla her bir çocuğumuza standart bir eğitim vermemiz mümkün değildir. Verseniz dahî bazen benzer sonuçlar elde edemezsiniz. İşte burada çocuğun farklı genetik yapısının önemi ortaya çıkmaktadır.

Anne: Böyle bir tespit yapmanız bizler için niçin önemlidir?

Psikolog: Çünkü bazı aileler, çocuklarının eğitimine o kadar çok önem vermelerine rağmen çocuklarının karakterini değiştiremediklerini gördüklerinde üzülüyor. Hatta bazen çocuğun psikolojik bir rahatsızlığından dolayı kendilerini sorumlu tutuyorlar. Geçmişte mesela çocuğun şizofren olması, annenin ihmaline bağlanıyordu. Halbuki aynı ortamda büyüyen bir diğer kardeşin mesela neden üstün zekâlı olduğunu kimse merak etmiyordu. Bugün ise biz biliyoruz ki şizofreni, genetik kökenlidir. Annelere bu konuda gereksiz yere yanlış bilgi verilmiş ve onların vicdan azabı çekmelerine sebebiyet verilmiştir. Bugün de mesela çocukların şişman olmasından aileler sorumlu tutulmaktadır. Halbuki vücut kitle indeksi, yüzde 70 civarında kalıtsaldır. Bu gerçeği en çok evlat edinmelerde görmek mümkündür. Üvey kardeşlerle birlikte aynı ortamda büyüdükleri halde bu çocuklar, genelde biyolojik annelerinin kilolarına yaklaşır. Bunun sebebi sadece metabolizma değildir, ebeveyn genetiğine bağlı yemek yeme davranışlardaki farklılıklar da etkilidir.

Anne: Peki okuma merakı, araştırma isteği ve espri yapma gibi diğer karakter özellikleri de mi genetiktir?

Psikolog: Şöyle genel bir kanaat vardır. Evde ne kadar çok kitap okunursa çocuklar da o derece ilmî konulara meraklı olur. Veya tam tersine evde kütüphane yoksa çocuklar da kitap okuma alışkanlığı olmaz. Ama şu bir gerçek ki evde tek bir kitap bulunmasa dahî bazı çocuklar, kütüphaneden çıkmaz veya evde binlerce kitap olsa dahî bazı çocuklar tek bir kitabın kapağını bile açmaz. Bazı ailelerde bir çocuk, okumaya sever, eğitim hayatında başarılı olur ve lisansüstü eğitim bile alır. Ama aynı ailede büyüyen başka bir çocuk ise ev ödevlerini bile kendi başına yapamaz ve eğitim hayatında zorlanır. İşte bazı çocuklar, aile desteği aldığı halde okumakta zorlanabilirken, aynı ailenin başka bir çocuğu kendi gayretiyle yani kendi başına bir dâhi olabilmektedir. Aslında üstün zekâlılık veya dâhilik, sadece aklî veya ilmî çalışma ile olmuyor aileden gelen genin yardımıyla da ortaya çıkıyor.

Anne: Peki, bilimsel olarak zekâ, empati veya cesaret gibi her bir karakter özelliğinin ayrı bir geni olduğunu söyleyebilir miyiz?

Psikolog: Bilim insanları, kişilik özelliklerimizi ortaya koyan sadece tek bir gene değil bütün gen gruplarını incelemektedir. Bu bağlamda DNA yani açık adıyla Deoksiribo Nükleik Asitin önemi büyüktür. DNA, genetik kodu içeren uzun bir moleküldür ve kimyasal, canlı genomlardan oluşur. Genom ise bir organizmanın genetik yönergelerinin bütünüdür. İste tıp uzmanları, DNA’daki hangi genetik verilerin insan karakterinin hangi özelliğini temsil ettiğini araştırmaktadır. Bir zaman gelecek işte genomun karakteristik haritası çıkarılabilecek ve moleküler biyolojik delillerle genin insan üzerindeki etkisi ortaya konulabilecektir. Daha şimdiden az da olsa bu yolla gen takımlarının bir kısmının insan karakteri ile ilişkili olduğu ispatlanabilmiştir. Diğer taraftan bugün dahî yeni doğan çocukların DNA’sından yola çıkılarak, hangi genetik hastalıklara sahip olabilecekleri yönünde bilgiler elde edilmekte ve erken tedavi yöntemleriyle birçok hastalığın önüne geçilebilmektedir.

Anne: Ağır organik veya fizikî hastalıklar için bu anlamlı ve önemli tabiî ki. Ama ileride meydana gelebilecek psikolojik rahatsızlıkları da doğuştan hemen sonra belirlemek şimdilik mümkün müdür?

Psikolog: Mümkün olması için çalışmalıyız. Koruyucu hekimlik, peygamberimizin (sav) de tavsiye ettiği ideal bir yaşama modelidir. Bir düşününüz! Modern gen teknolojisi sayesinde bizler yeni doğan çocuklarımızın özel sıhhî durumlarını, bireysel ve hedef odaklı olarak çok önceden belirleyebilirsek, o zaman gerekli tedbirlerimizi de önceden alabiliriz ve doğabilecek hastalıkların veya psikolojik rahatsızlıkların önüne geçebiliriz. Bakınız, bugün depresyon tedavisine semptomları ortaya çıkınca başlıyoruz veya bir çocuğumuz okulda okuma yazma problemi yaşadığında kendisine pedagojik destek veriyoruz. Halbuki her çocuğa gereksiz yere özel destek vermek yerine gen teknolojisi sayesinde erken teşhisle okuma zorluğu yaşayacağını bildiğimiz bir çocuğa çok erken safhada özel olarak eğitim yardımı yapabiliriz. Çocuğumuzun genetik yapısının şişmanlığa yatkın olduğunu genetik testlerle ne kadar erken safhada öğrenirsek gecikmeksizin beslenmesine de dikkat edebiliriz ve çocuğumuza o yönde telkinde bulunarak daha bilinçli olmasını sağlayabiliriz. Böylece gen, cüzi irademizle çocuğun mutlak kaderi olmaktan çıkar.

Anne: Gen teknolojisinden elde edilen bilgiler, aile çocuk ilişkilerine veya genel anlamda topluma başka ne gibi faydaları olabilir?

Psikolog: İnsanların çocukluklarından beri bazı değişmeyen şahsî zaafları veya fizikî rahatsızlıkları olabilir. Görüldüğü gibi bunların önemli bir kısmı gen kaynaklı olabilir. Çocuğumuz, dünyaya engelli geldi diye bunu ilâhî bir ceza olarak algılamak veya bundan dolayı bir günah keçisi aramak, dinimizce uygun olmadığı gibi artık gen bilimine de ters düşmektedir. Böyle durumlarda gerek doğan çocuğa, gerekse onu doğuran anneye saygı ve anlayış göstermeliyiz. Çünkü bunların hiçbirinin suçu veya günahı yoktur. Kaldı ki buna zahiren sebep olan genin de bir suçu yoktur. Sonuçta her birimiz, ne kadar bilgi sahibi olursak olalım, Allah’ın ilmi karşısında aciz varlıklarız. Belirli noktadan sonra bunu idrak etmeliyiz ve O’nun ilmi karşısında bilinçli teslimiyet anlayışı ile kadere rıza göstermeliyiz, vesselâm. (1)

Prof. Dr. Ali SEYYAR

(1) Bu yazı, Amerikalı bir psikolog ve genetikçi olan Psikolog Robert Plomin’in “Blueprint: How DNA Make Us Who We Are” kitabından ilham alınarak hazırlanmıştır.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.