Dünya üzerinde, akıl almaz olaylar yaşanmaya devam ediyor. Aslında herkes eteğinde ki taşı döküyor ve gerçek yüzünü gösteriyor desekte yanlış olmaz. Gösterin bakalım vahşetinizi… Gösterin bakalım iki yüzlülüğünüzü…
Otuz yıldır Karabağ sorununu çözüme kavuşturmayan minsk grubu dediğimiz (ABD-Rusya-Fransa) şimdi sahada Azerbaycan kendini gösterince, ne yapacağını bilemiyorlar. Ateşkesi isteyen Ermenistan, ateşkesten sonra da sivil yerleşim yerlerini kahpece bombalamaya devam ediyor da insan hakları savunuculuğuna soyunmuş sahte kahramanlardan çıt çıkmıyor. Hâlbuki eskaza bir Ermeni sivil vurulmuş olsaydı, dünyanın ayağa kalkacağı konusunda hiç şüphemiz yoktu.
Tüm bu olanlara rağmen Azerbaycan, yapılan provokasyonlara gelmeyerek, Ermenistan askeri güçlerine zaiyat verdirmeye devam ediyor. Mertçe ve kahramanca yapıyor bunu. Hem de “Savaş ahlakının” kurallarını tüm dünyaya gösteriyor. Erkekçe ve mertçe…
Dünyada bütün dengelerin değiştiği, haritaların yeniden çizildiği, dünyayı sömüren makyavalist güçlerin sömürmek için yeni enerji kaynakları aradığı bir dönemde, Suudi Arabistan Türk mallarına amborgo koydu.
Dün, İngiliz oyunlarına gelen ve “Büyük Arap imparatorluğu” yalanına kanarak Osmanlı devletinden ayrılan bu ülke, “Aptal öküz kasabın bıçağını yalar” misali, dünyanın en büyük petrol şirketi olan ARAMCO’yu siyonistlere peşkeş çektikten ve PYD’ye de 100 milyon dolar yardım verdikten sonra, şimdi de Türk mallarına ambargo koydu. Yani kasabın bıçağını yalamaya devam ediyor, Suudi Arabistan yönetimi.
Bizim açımızdan Kutsal toprakları içinde barındıran Suudi Arabistan, yanlış yapmaya devam ediyor. Kaşıkçı cinayetiyle, Türkiye’yi tongaya düşürmeyi hedefleyen siyonist düşünce ve yardakçıları, bu girişimlerinde başarılı olamayınca, bu yollara tevessül etmelerine de şaşırmıyoruz.
Daha düne kadar, Osmanlı döneminde “Surre alayları” vasıtasıyla en değerli hediyelerin ve altınların gönderildiği kutsal topraklarımızın, bugün Vahhabi düşünce ve yönetimi tarafından işgal altında olduğu birkez daha gözler önüne serildi. 1917 yılına kadar bu yardımlara devam etmemize, mondoros Mütarekesine rağmen aylarca Peygamberimiz (sav) şehri olan Medine’yi müdafa etmemiz ve İngilizlere bırakmamamıza rağmen, vahhabi ve bunu destekleyen siyonist düşünce, ambargo koyarak, bugün tekrar bize vurmaya çalışıyor.
Ama unutmayın! Osmanlı devleti oralarda hakimiyeti elinde tuttuğu ve adalet ile hükmettiği dönemde o topraklarda üç şey vardı. Çöl sıcağı, deve ve hurma… Osmanlı devletini İngiliz oyunları ve altınlarıyla Kutsal topraklardan çıkardığınızda ise orada sizin için dünyanın en kıymetli şeyi vardı. Petrol…
Şunu hemen ifade edelim ki bizim için o topraklarda hala iki kıymetli şey var. Birincisi Allah’ın evi Kâbe, ikincisi ise Peygamberimiz (sav)’in kabri şerifleri bulunan Medine… Siz o çok sevdiğiniz petrollerinizi siyonizme peşkeş çekmeye devam edin. Biz yeri ve zamanı geldiğinde, kutsal emanetlerimize, ölümüne sahip çıkmaya devam edeceğiz.
Vahhabi Suud hükümeti, pandemi sebebiyle sınırlarını kapatmış ve hac dâhil Umre ziyaretlerini geçici bir süre askıya almıştı. Son yapılan açıklamalara göre Suud hükümeti, umre ziyaretlerine kapılarını tekrar açacaklarını duyurdu.
Diyanet işleri başkanlığı ise, umreci gönderip göndermeme konusunda, anladığım kadarıyla çekimser durumda ve açıklamalar da bu yönde.
Peygamberimiz’in (sav) “Biryerde salgın hastalık zuhur ettiğinde o beldede bulunanların dışarıya çıkmaması, o beldeye dışarıdan gireceklerin de girmemeleri” noktasında ki tavsiyesi, pandemi sürecinde hala geçerliliğini korurken, umre ziyaretleri kısıtlamasının birsüre daha devam etmesi yerinde olacaktır, kanaatindeyim.
Selam, saygı ve muhabbetlerimle…
Şaban DOĞAN