Bu seneki “Mevlid-i Nebevî haftası”nın teması “Peygamberimiz ve Çocuk” olması hasebiyle, gündeme çam sakızı çoban armağanı küçük bir katkımız olsun diye, bundan önceki “Peygamberimizi Ne Kadar Tanıyoruz?” yazımızın mütemmimi olarak, başlığımızdaki konuyu seçtik. Baba ve dedelerin biraz daha dikkatli okumalarını tavsiye ederiz.
Yüce Allah, Hayat Kitabımızda örnek almamız gereken doğru adresi şöyle beyan ediyor: “Andolsun ki Resûlullah’da sizin için, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı zikredenler için mükemmel bir örnek vardır.” (33Ahzâb:21).
Gaye insan, Ufuk Peygamber Nebiyyi Muhterem (sav), devlet başkanı, ordu komutanı, kadı/hâkim, aile reisi konularında model olduğu gibi bir dede ve baba olarak da bizlere örnek teşkil eder.
Kur’an ifadesiyle çocuklarımız bizim “Göz aydınlığımızdır.” (25Furkan:74); “Dünya hayatınımızın süs ve ziynetidir.” (18Kehf:46). Hayatımıza anlam katan, âdeta ikinci bir yüreğimizi teşkil eden, ailede birlikteliğimizi daha da pekiştiren bir servettir. Huzur ve sevinç kaynağımız ve neslin devamında önemli bir konuma sahip çocuklarımız, bizler için gerçekten büyük ve anlamlı birer değerdir. Âdeta eşleri birbirine bağlayan tutkaldır.
Rahmet peygamberinin dünyasında, çocuklara yönelik sevgi, şefkat ve rahmet yüklü davranış biçimleri görürüz. Bir baba ve dede olarak sevgili Peygamberimiz, her şeyden önce çocuğun bir nimet olarak kabul edilmesi, ona değer verilmesi, ondan sevgi ve şefkatin esirgenmemesi yönünde insanlığa güzel örnekler sunmuş yüce bir şahsiyettir. Çünkü sevgi ve şefkat çocuk üzerinde vitamin etkisi yapar. Çocuk hem babasından hem de annesinden bu vitamini almalıdır.
Çocuk, şefkatle olgunlaşır, kemale erer ve hayatın anlamını yüreğinde hisseder. Başka bir deyişle sevgi, şefkat ve merhamet, çocukların âdeta hayat suyudur.
Unutmayalım ki aile ortamında sevgi, şefkat ve merhamet görerek yetişen çocuk, hayata atıldığında, okul ve iş hayatında da insanlara karşı sevgi, şefkat ve merhametle muamele edecektir.
Rasûlullah (sav), ümmetine; “Küçüğümüze merhamet etmeyen ve büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir.” (Tirmizî, Birr, 15) buyurarak, çocuklara merhametin gereğine vurgu yapmıştır. Yıllarca onun hizmetinde bulunan Enes b. Malik, “Ben ev halkına Hz. Peygamberden daha şefkatli olan birini görmedim” der. (Müslim, Kitabü’l-Mesâcid 267).
Rasûlullah’ın yakın çevresindeki çocuklara ilgisi, doğumdan itibaren başlardı. Doğan çocukların kulaklarına ezan okur, onlara isim takar, önceden kötü çağrışımlar yapan isim takılmışsa onları değiştirir, onlar için akika kurbanı keserdi.
Efendimizin çocuklara karşı şefkat ve merhamet dolu davranışları, bazı sahabilerce hayretle karşılanmış hatta yadırganmıştır. Nitekim bir gün torunlarından birini öperken Peygamberimizi gören Akra b. Hâbis hayret ederek “On çocuğum var hiçbirini öpmedim.” der. Rasûlullah da Akra’ya dönerek “Merhamet etmeyene, merhamet edilmez.” uyarısında bulunur. (Buhârî, Edeb, 18; Tirmizî, Birr, 12)
Rasulullah’ın yetim çocuklara şefkati daha bir farklı idi. “Bir kimse sırf Allah rızası için bir yetimin başını okşarsa, elinin dokunduğu her saç teline karşılık ona sevap vardır”. (Ahmed ibni Hanbel, Müsned, V, 250);
“Kendi yetimini veya başkasına ait bir yetimi himaye eden kimseyle ben, (başparmağı ile orta parmağını yan yana getirerek) işte cennette böyle yan yana bulunacağız.” (Müslim, Zühd 42) buyurmak suretiyle hayatında yetim çocuklara hem sahip çıkmış hem de ümmetine, yetimlere sahip çıkmalarını öğütlemiştir.
“Çocuğu olan çocuklaşsın” (Deylemî, Müsned, II, 136 b) buyuran Efendimiz, büyükle büyük, çocukla çocuk olmuştur. Çocuklara yaptığı şaka ve latifelerle ilgili olarak şu örnekleri verebiliriz. Bir defasında, Mahmud b. Rebî, beş yaşlarında iken Hz. Peygamber ağzına su doldurup, yüzüne püskürterek şakalaşmıştır. (Buhârî, İlim, 18; Müslim, Mesâcid, 265).
Enes b. Malik anlatıyor: “Benim Ebu Umeyr adında küçük bir kardeşim vardı. Peygamber Efendimiz bizim eve gelerek onu gördüğünde, Ebu Umeyr’i üzgün görüyorum, sebebi nedir?` “Babam, Ey Allah’ın Rasulü, oynadığı nugayr kuşu öldü” dedi. (Nugayr, serçeye benzeyen kırmızı gagalı bir kuştur.) Bundan sonra Peygamber Efendimiz, Ebu Umeyr’i her gördüğünde “Ebu Umeyr ne oldu senin nugayr?” diye latife yaparak, ona takılırdı.” (Buhari, Edeb, 81, 112; Müslim, Edeb, 5).
Onun çocuklara olan şefkat ve merhameti, bazen dinin direği durumunda olan namazı bile kısa kesmesine sebep olmuştur ve “Uzun kılmak niyetiyle namaza dururum, derken bir çocuk ağlaması işitir, annesine meşakkat vermemek için namazı kısa keserim” diyebuyurdukları olmuştur. (Buhârî, Ezan, 61, 163; Ebu Davud, Salat, 123).
Bazen Hz. Peygamber namazda secdeye gidince Hasan ve Hüseyin gelip sırtına binerlerdi. Hz. Peygamber secdeden kalkarken onları yumuşak bir şekilde alıp yere bırakırdı. Secdeye gidince onlar yine sırtına binerlerdi, bu durum, namaz bitene kadar böyle devam ederdi. Namaz bitince ise Hz. Peygamber onları, hiç kızmaksızın alıp dizlerine oturturdu. (Müsned, II, 513).
Rasûlullah (sav), çocuklarına kibar ve nazik davranırdı. Kızı Fatıma (r.a)gelince ayağa kalkar, kucaklar, alnından öper ve ona oturması için yer gösterirdi.
Torunları Hasan ve Hüseyin hakkında şöyle buyurmuştur: “Allah’ım ben o ikisini seviyorum, Sen de sev, onları seveni de sev.” (Buharî, Libas 60; Müslim, Fedâilü’s-Sahabe, 57-59).
“Hasan ve Hüseyin’i seven beni sevmiş, onlara kin tutan bana kin tutmuş olur.” (Ahmed, II, 288, 531)
“Onlar benim dünyada öpüp kokladığım iki reyhanımdır.” (Buharî, Fedailü’s-Sahabe, 22, Edeb 18; Tirmizî, Menakıb, 30)
Hz. Peygamber (sav) torunları Hz. Hasan ve Hüseyin’in yüzlerinden, ağzından, göbeğinden ve hatta “üzümcüğüne” varıncaya kadar her yerinden öpmüş, kız torunu Ümame’yi omuzunda taşımıştır. (İ.Canan, Hz. Peygamber’in Sünnetinde Terbiye, S. 152-154).
Sonuç olarak deriz ki; çağımızda toplumlar büyük problemlerle karşı karşıyadır. Sevgi, şefkat ve merhamet yüklü sözcüklere hasret kalan insanların sayısı azımsanamayacak kadar çoktur. Parçalanan ailelerde, şefkat, saygı ve sevgi ortamından mahrum yavruların sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Bu problemlerin aşılmasında Allah’ın en güzel örnek olarak takdim ettiği Rasûlullah’ın, bir aile reisi, bir baba ve dede olarak hayatını süsleyen erdem, fazilet, sevgi, saygı ve rahmet dolu değerlerin örnek alınması ve hayata geçirilmesi kaçınılmazdır.
Musab SEYİTHAN