Geçen hafta Peygamber Efendimizin (s.a) güzel ahlâkını yansıtan bazı hadis-i şerifleri görmüştük. Bugün de Asr-ı Saadet neslinin Kur’ân-ı Kerim’i hayatlarına nasıl hâkim kıldıklarını görelim:
Abdullah İbnu Ömer’den (r.a) rivayet edildiğine göre, Rasûlüllah (s.a) şöyle buyurmuştur: “İki kişiye gıpta edilir: Biri, Allah’ın kendisine nasip ettiği Kur’ân-ı Kerim’i, gece gündüz ikâme eden kimse. İkincisi de Allah’ın kendisine verdiği malı gece gündüz hak yolda infak eden kimse.” (Buhârî, Fedâilu’l-Kur’ân 20, Tevhid 45; Müslim, Müsâfirîn 266; Tirmizî, Birr 24.)
Efendimiz (s.a) ve ashâbı Kur’an’ın “hayat veren/dirilten” (Enfal 8/24) ilkelerini ayakta tutmak için namazda ve namazın dışında gece gündüz onu okuyor, anlıyor ve buyruklarınca amel ediyorlardı.
Ashabın Kur’ân âşıklarından Abdullah İbnu Mes’ud (r.a) diyor ki: ‘Beş ayet vardır ki onları bütün dünya ve içindekilerle değişmem: 1. “Size yasak edilen büyük günahlardan kaçınırsanız, kusurlarınızı örter ve sizi şerefli bir yere yerleştiririz” (Nisa 4/31). 2. “Şüphesiz Allah zerre kadar haksızlık etmez; zerre kadar iyilik olsa onu kat kat artırır ve yapana büyük ecir verir” (Nisa 4/40). 3. “Biz her peygamberi ancak, Allah’ın izniyle, itaat olunması için gönderdik. Onlar, kendilerine yazık ettiklerinde, sana gelip Allah’tan mağfiret dileseler ve Peygamber de onlara mağfiret dileseydi, Allah’ın tövbeleri daima kabul ve merhamet eden olduğunu görürlerdi”(Nisa 4/64). 4. “Allah kendisine ortak koşmayı elbette bağışlamaz, bundan başkasını dilediğine bağışlar. Allah’a ortak koşan kimse, şüphesiz büyük bir günahla iftira etmiş olur” (Nisa 4/48). 5. “Kim kötülük işler veya kendine zulmeder de sonra Allah’tan bağışlanma dilerse, Allah’ı mağfiret ve merhamet sâhibi olarak bulur”(Nisa /110).’ (Rezîn tahric etmiştir.)
Amir İbnu Abdullah (r.a) şöyle demiştir: ‘Yüce Allah’ın kitabında üç ayet-i kerime okudum. Bunlar, içine düştüğüm durumda bana destek oldular. Bunların ilki şu ayet-i kerimedir: “Eğer Allah sana bir zarar dokundurursa, bu zararı kendisinden başka giderecek hiçbir güç yoktur. Eğer sana bir hayır dokundurursa (bil ki) O her şeye kadirdir.” (Enam 6/17) Bu ayeti okuduktan sonra kendi kendime şöyle dedim: ‘Eğer Allah bana zarar vermek istediyse hiç kimse bana yararlı bir şey yapamaz. Eğer O bana bir şey vermeyi istediyse hiçbir güç de buna engel olamaz.’ Ardından şu ayet-i kerimeyi okudum: “Beni anın ki, Ben de sizi anayım…” (Bakara 2/152) Bu ayeti okuyunca Allah’ı anarak başkalarını anma alışkanlığından kurtulmuş oldum. Sonra şu ayeti okudum: “Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah’a ait olmasın.” (Hud 11/6) Bu ayeti okuduktan sonra hiçbir zaman rızık tasasına düşmedim ve sürekli huzur içinde oldum.’ (Ebu Talib el-Mekki, Kûtü’l-Kulûb, İstanbul-1999, 3/26)
Bu tür örneklerin benzerlerine, “Kur’ân’ı Nasıl Okudular”, “Kur’ân’ı Nasıl Anladılar”, “Kur’ân’ı Nasıl Yaşadılar” başlıklı üç ciltlik seri çalışmamızda da yer verdik (Pınar Yay., İstanbul-2010, 2011).
Anlaşılan o ki, ashâb-ı kiram, Kur’ân âyetlerini gönüllerine ve hayatlarına taşıyarak teselli bulmuşlar.
Peki, bugün biz Müslümanlar, ayet-i kerimeleri günlük hayatımıza ne kadar yansıtabiliyoruz?
Geçen hafta İzmir depremi vesilesiyle gündemimize her zamankinden daha fazla giren ölüm vakıasına “Kendisinden kaçtığınız ölüm, muhakkak sizi bulacaktır” (Cuma 62/8) ayeti ile kendimizi hazırlayabildik mi?
Fransa’dan başlayarak Avrupa’ya yayılan İslâm düşmanlığına, “Ağızlarıyla Allah’ın nûrunu söndürmek istiyorlar. Oysa kâfirler öfkelenseler de Allah nûrunu tamamlayacaktır” (Saff 61/8) ayetiyle bakabildik mi?
Yeryüzündeki inkârcı zalimlerin mazlum Müslümanlara zulümleri karşısında, “Rabbimiz! Bizi kâfirlerin zulmüne (fitne) uğratma. Bizi bağışla ey Rabbimiz!..” (Mümtehine 60/5) duasıyla Rabbimize sığınabildik mi?
Fiili dualarımızı yapıp sefere çıkınca Allah’ın bize zafer nasip edeceği gerçeğini şu ayetle görebildik mi?
“Allah’a ve Rasûlüne düşmanlık edenler tepelenip helâk edileceklerdir; tıpkı kendilerinden öncekilerin tepelenip helâk edildikleri gibi…” (Mücadele 58/5)
İşin güzel tarafı da; Kur’ân-ı Kerim’i günlük olarak okumaya devam ettiğimizde, -ayetler sanki bugün nazil oluyormuşçasına- karşılaştığımız canlı sorunlara Kitabullah’tan canlı cevaplar alabilmemizdir.
Abdullah YILDIZ