islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4780
EURO
36,4367
ALTIN
2.954,01
BIST
9.294,64
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
11°C

Mecliste şeriat yanlışı

Mecliste şeriat yanlışı

Danıştay bütçe görüşmeleri sırasında AK Parti Aksaray Milletvekili Aydoğdu’nun sözlerine CHP Engin Özkoç’un müdahalesindeki hataları, yazarımız Ali Rıza Demircan’ın yıllar önce bu konuda benzer bir durumdaki cevabıyla düzeltmeye çalışıyoruz

Mirat Haber

Geçen hafta Danıştay bütçesi görüşmeleri sırasında AK Parti’den Aksaray Milletvekili Cengiz Aydoğdu, “şeriat bizim hukukumuzdur” ifadesini sarf etmiş ancak buna CHP’den Sakarya Milletvekili Engin Özkoç aşırı tepki göstermiştir. Emekli Vali Aydoğdu’nun “Şeriat bizim hukukumuzdur” sözlerine CHP Grup Başkanvekili Özkoç, “Laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nde şeriat hukuku değil; adaletli, medeni hukuk geçerlidir. Kendisini kınıyorum” diye bağırmak suretiyle karşılık verdi. Olaylar çıkarması, başörtülü milletvekillerine ters çıkışları ve polis bariyerlerine saldırmasıyla bilinen Sakarya milletvekili, sol kesimde yaygın olarak yapılan bir bilgi eksikliğini yinelemiştir.

Yazarımız Ali Rıza Demircan‘ın yıllar önce bu konuda benzer yanlış bir çıkışa cevaben kaleme aldığı yazısını bu vesileyle yeniden yayınlıyoruz.

ŞERİAT NEDİR?

Halkımızın bilinçsizliğinden yararlanan bazı çevreler Şerîat sözcüğünü kullanarak kültürel terör estirmektedirler. Müslüman aydınları sindirdikleri için kimse de sesini çıkartmamaktadır. İşin ilginç yanı Şerîat kavramını kullanarak İslam’a saldıranlar aslında İslâm’a değil kendi cehaletlerine tecavüz etmektedirler. İslâmî Îmanı zedeleyen bu konuya aşağıda sunduğumuz makalemizle açıklık getirmek gereğini duyduk.

Şerîatin Anlamı

Şeriat İslâmî bir kavram olup kaynaklarımızda şöylece tarif edilmektedir. Şeriat: Allah’ın insanlar için koyduğu ve elçisi Muhammed (s.a.) aracılığı ile duyurduğu Kurân yasaları bütünüdür. (Kurtûbi, El-Camiuli-Ahkâmil-Kur’ân, 16/163)

Bu şekildeki tanımıyla Şeriat İslâm’dır. Şeriat İnsanı, bu Yüce Şeriat’e bütün varlığıyla inanan ve onu yaşamak ve yaşatmak aşkını ruhunda taşıyan kişidir.

İslâm ve Şeriat, Mü’min ve Şeriat İnsanı eş manalıdır. Bu itibarla, İslâm Dini’ne iman eden bütün mü’minler şeriat insanıdır. İslâm anlamına Şeriat bizim Hayat Nizâmı’mızdır.

Mü’minlerin büyük çoğunluğu bu gerçeği bilmediği içindir ki, İslâm Dini’ne karşı inkârında şuurlu fertler ve gruplar, şeriat ve şeriatçı kelimelerini kalkan yaparak yüce dinimize saldırmaktadırlar. Bâtıllarla şartlanmış ilmî düşünceden yoksun kafalarında şekillendirdikleri irtica modelini ve gerici tipini bu mukaddes kelimelerle patentleyerek insanları yanıltmaktadırlar.

Küfür yobazlığı, devrimcilik taassubu, çağdaşlık özentisi adına ve örtülü çıkar-iktidar amacıyla yürütülen ve gerçekleri tahrif adına esasına dayanan bu çalışma, şüphesiz şeriat ve şeriat düş­manlığı oluşturmakta ve geliştirmektedir. Ancak ciddî bir inceleme yapıldığı zaman görülecektir ki, muarızlarımız (karşıtlarımız) durumuna düşürülen yarı aydın zümre aslında Yüce şeriatımıza ve gerçek şerîat insanına düşman değildirler. Ancak kendilerine şeriat ve şeriat insanı şeklinde takdim olunan, şerîatimizin de şiddetle reddettiği irtica modeline ve mutaassıp yobaz örneğine düşmandırlar.

Şerîat’ten Anlamak istedikleri

Onların şeriat kavramından anladıkları ve çağrışım yaptıkları düzen modelini şöylece çizebiliriz: «İlim ve tekniğe karşı tutucu ve karanlık fikirler, babadan oğula geçen fert ve zümre istibdadı, kadına hak ve hürriyet tanımayan katı doğmalar, sömürücü kişi ve dü­zenlere karşı sabrı ve kanaati öneren öğütler, yakan-yıkan-fikri prangaya vuran ve hürriyeti kısıtlayan cihad ülküsü, ilkel ceza yasaları, sıkıcı ve bunaltıcı dînî merasimler, yaşama arzularını körelten felçli emirler ve yasaklar…»

Evet, ürkülen, kaçınılan, suçlanan, yasaklanan, mahkûm edilmek için karşısında saf tutulan ve adına da şeriat dedirtilen düzenin muhtevası budur.

İnsan fıtratı(doğası) ve hayatın gerçekleri ile çatışan bu tür olumsuz bir düzen anlayışının İslâm Şerıati ile ne alâkası vardır? Bir ilgisi olmak şöyle dursun şerîatimiz, bu ve bu gibi insan doğasıyla çatışan hayat felsefeleri ve tatbikatını yürürlükten düşürmek için Rabbimiz tarafından gönderilmiş bir nizamdır.

Örneklerle Şerîatin Anlamı

Şerîatimiz, imanî, iktisadî, içtimaî(sosyal) hukukî ve ahlâkî yapısıyla bir bütün olarak incelendiği zaman açıkça görülecektir ki;

a – Şerîatımızda ilim ve tekniğe karşı çıkan karanlık bir tutuculuk yoktur. İlmi, İslâm’ın hayatı, mü’minin sevgilisi kılan mutlak bir gelişim anlayışı ve yarışı vardır.

b – Şerîatimizde babadan oğula intikal eden ferd ve zümre istibdadı yoktur. Mutlak hakimiyeti Allah’da ve elçisi Hz. Muhammed’de, kayıtlı/şartlı egemenliği de insanlarda gören, yönetimi adalet, liyakat ve şûra(seçim)yöntemiyle seçilecek ve halkı, halk adına yönetecek ve halka karşı sorumlu olacak kişilere veren bir siyasî düzen vardır.

c – Şerîatimizde kadına hak ve hürriyet tanımayan katı doğmalar yoktur. Onu, kız çocuğu, eş ve ana olarak yücelten, bir cemiyet mimarı olarak değerlendiren, rûhî ve fizikî yapısındaki zerafetten ötürü de özel bir ilgi ve şefkate lâyık gören düsturlar vardır.

Şeraitimizde kadını zevcelik ve analık görevinden koparmak, büroda, fabrikada ve reklâm işlerinde sömürmek, şehvetperestlere peşkeş çekmek ve çıkarlara âlet etmek isteyen zâlim fertlere, gerici ve geriletici düzenlere karşı onu ev merkezli toplum hayatı ile koruyan kurallar vardır. Özel şartları içinde kocaya, kadına ve de yargıya boşama hakkı veren insan onuruna saygılı boşama/boşanma yasaları vardır.

d – Şerîatimizde emperyalistlerin ve mutlu azınlığın iktisadî sömürülerine boyun eğdirici sabrı ve kanaati öğütleyen yasalar yoktur. Zulüm ve sömürü karşısında ibadet aşkıyla kükremeyi, İslâmî muhtevasıyla sosyal adaleti fiilen gerçekleştirmeyi, ferd olarak da meşru kazançlarla yetinmeyi emreden değişmez kurallar vardır.

e – Şerîatimizde yakan-yıkan cihad ülküsü yoktur. İnançlara ve yaşama baskı yoktur. İnsan doğasıyla örtüşen İslâma çağrı, kültürel etkinliklerle sekülerizmden sakındırma vardır. Yalnızca haklar ve hürriyetlere karşı silah kullananlara, emperyalist işgalcilere ve kullandıkları terörist örgütlere kaşı silahı öneren cihad görevi vardır.

f – Şerîatimizde insani erdemlerle çelişen ceza yasaları yoktur. Şahıs ve toplum haklarını, ferdî güveni ve sosyal düzeni anarşist, zalim ve ahlâksız fert emellerine yağmalatmayan, suçun cinsine göre cezayı içeren ve bütünüyle adalet olan kurallar vardır.

g – Şerîatimizde donuk dinî merasimler yoktur. Aklın, kalbin ve bedenin iştirak ettiği, huzur veren, maddî hayatın yeknesaklığını gideren, aşk ve vecd yüklü sosyal faydaları büyük ibâdetler vardır.

h – Şerîatimizde hayatın canlılığını gideren ve geleceğe dönük emelleri körelten felçli hayat telakkileri, güç ve girift emirler ve yasaklar yoktur. Hayatı sevdiren, yaşama arzularını kuvvetlendiren, var olma aşkını âhirete imanla ebedileştiren bir inanç sistemi ve fıtratla kaynaşan sade, sevimli, kolay, makul ve lüzumlu vecibeler vardır.

Şimdi düşünüyor ve soruyoruz: Gerçek muhtevası ve güzelliği içerisinde tanıdıktan sonra hangi aklı ba­şında düşünebilen insan şeriatimize karşı çıkabilir?

Şeriatimize karşı çıkmak fıtrata ve tekâmüle karşı durmaktır. Şeriatimizi yermek lüzumluyu, olumluyu ve saygıdeğeri yermektir…

Gerçek Şerîat İnsanı

Gerçek şerîat insanı nasıl benimsenmez ve sevilmez ki o, üstün insan örneğidir. Çünkü;

– Şeriat insanı Hak’dan yanadır.

– Şeriat insanı ilimden ve tekâmülden (gelişimden) yanadır. Şeriat insanı güzel ahlâktan, sevgiden, adaletten, merhametten, aftan ve sulhtan yanadır.

– Şeriat insanı sosyal adaletten yanadır.

– Öz ifadeyle, Şeriat insanı Mukaddes İslâm Şeriat’tinden yanadır.

Şeriat, bu kadar yüce, şeriat insanı bu derece saygıdeğerdir de niçin ve neden anlaşılamıyor, kabul edilemiyoruz. İman ve ahlâk buhranı içerisinde kıvranan nesillerimiz en verimsiz hatta en zararlı düzenlerin ardına düşebiliyor da büyük çoğunluğu ile Mukaddes Şerîat’a niçin sîne açamıyor, rahmet kaynağı şeriat insanına neden yar olamıyor?

Gerçeğin bilgisinden yoksun yetiştirildikleri, devamlı ve düzenli bir şekilde aldatıldıkları için inançta ve gayede şeriatla, yaşantıda şeriat insanı ile kaynaşamayan zümreler bir derece mazurdurlar. Ancak, bu uğurda asgarî arzu ve atılımı göstermedikleri için de şüphesiz birinci derecede mesuldürler. Fakat şeriatlarını tanıtamayan ve gerçek bir şeriat insanı olmanın örneğini veremeyenler sorumlu değil midir? Pek tabiidir ki sorumludur. Ancak bu mesuliyeti rûhunda duyan, omuzlarında taşıyan hakikî şeriat insanı nerede?

Yalnız Hakk’a yar olan, güzele sevdalanan, doğruyu arzulayan şeriat insanı nerede?

Karşıtlarına şefkatle bakan, yardımla yanaşan ve onlara yüce fikirlerine ve muhteşem eserlerin sahibi olarak üstün olan şeriat insanı nerede?

Erişilmez üstünlükle hayat yasalarını ihtiva eden Aziz Şerîat’ı, Kur’ân ve Sünnet bilgisinden yoksun cahil kişi nasıl tanıtabilir?

Pek güzel olan Şeriat’ı, O’nun güzellikleriyle donanamayan çirkin şeriat insanları nasıl temsil edebilir?

Şeriat İslâm’dır, Şeriat insanı Mümindir. Şeraitimiz en mükemmel hayat nizamıdır. Çünkü O, âlemlerin Rabbinin nizâmıdır. Artık isteyen inanır, ister inanmaz.

Biz şeriatımızı öğrenelim. O’nu yaşayalım. Çevremize örnek olalım.

Yazımızı mü’mini «Hakk’a esir insan» (Mantahabü Kenzül-Ummal, c. 1, s. 91) olarak tarif eden Peygamberimizin şahsında, bütün inananları İslâm Şerîati’ne uymaya çağıran âyetlerle bitiriyorum:

«Seni din insanlarını yönetimi konusunda bir şerîatle görevlendirdik. Artık ona uy. Onu bilmezlerin arzularına uyma.» (Casiye 18)

«Allah ve Peygamberi ile yönetimler arasına kesin sınırlar koyarak çatışmaya girenler aşağılık olanların ta kendileridir…» (Mücadele 20)

Ali Rıza Demircan
Yazarın diğer yazılarını aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.