Atlas okyanusu kıyısındaki Müslüman Kuzey Afrika ülkesi Fas’ın en büyük insan hakları derneği olan Fas İnsan Hakları Derneği (AMDH), cuma günü Berberilerin Yeni Yılının resmi tatil olarak tanınmasını talep etti. Ülkede eski Osmanlı döneminden kalma Türkçe çoğul ekiyle adlandırılan Berberiler, yeni yılı “Ocak Gecesi” olarak 13 Ocak’ta kutluyorlar. Fas Başbakanı Sadettin el-Osmani’ye yazdığı bir mektupta AMDH, talebinin Berberi kültürü ve kimliğinin mirasını etkileyen adaletsizlik ve ayrımcılığın kaldırılması için geldiğini söyledi. Mektupta, Fas halkının Berberilerin kültürel kimliğinin tanınması için sembolik bir girişim olarak, Gregoryen ve Hicri takvimlerine benzer şekilde tatilin onaylanması için çağrıda bulundu. AMDH, Berberilerin Yeni Yılı kutlamalarının Kuzey Afrika’daki tüm Berberiler için tarihi bir miras ve Berberilerin bulunduğu tüm bölgelerde bir kültür sembolü olarak kabul edildiğine dikkat çekti.
Berberilerin İslamsızlaşması çabaları
Berberiler, doğuda Mısır’ın batısındaki Siva Vahasından, batıda Atlantik Okyanusu’na ve kuzeyde Akdeniz’den güneyde Sahra çölüne kadar uzanan bölgede yaşayan Müslüman yerli halklar. Berberi halkının geleneksel topraklarına Berberi dilinde “Tamazgha” denir. Pek çok Berberi, kendilerine Imazighen diyor, bu da muhtemelen “özgür insanlar” veya “özgür ve asil insanlar” anlamına geliyor. Bölge sakinlerinin çoğunun Berberi ataları var, ancak yüzyıllardır süren Arapça hakimiyetinden sonra kültürel ve dil miraslarını kaybettikleri, yani Müslümanlaştıkları iddia edilmekte.
Dünya nizamının Türklere karşı Şamanlık Kürtlere karşı Zerdüştlük tarzı yapılan klasik İslamsızlaştırma propagandaları dahilinde Berberilerin geleneksel eski İslam öncesi Berberi dinine de atıfta bulunuyor. Birçok eski Berberi inancı yerel olarak geliştirilirken, diğerleri zaman içinde geleneksel Afrika dinleri ve eski Mısır dininden etkilenmiş. Bugün Berberilerin eski dinlerindeki inançlarından bazılarınının hala Berberi popüler kültürü ve geleneği ile sürdüğü iddia edilmekte.
Dünya sisteminde bir toplumlar bazında insanlığın önce kültürel hakların savunulması, ardından ulusal kimlik ve buna paralel silahlı mücadeleler, ardından eski dine dönme bahanesiyle ilahi dinden koparma ve en son da pastanın kreması olarak homoseksüelliğin benimsetilmesi aşamaları uygulanmakta. Başta masum ve insancıl görünümlü adımlarla başlayan ve bütün dünyada sistematik olarak uygulanmakta olan bu ifsad sürecinin en sonunda toplumları yaşanmaz anarşik unsurlara dönüştürmekte olduğu Müslüman fikir adamları tarafından savunulagelmekte.