islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4852
EURO
36,4080
ALTIN
2.960,47
BIST
9.359,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
11°C

Ali Rıza Demircan’ın yolsuzluğa karşı cihad çağrısı

Ali Rıza Demircan’ın yolsuzluğa karşı cihad çağrısı

Yolsuzluk, devleti imkanlarını sömürmek, halka ait olan paraları çalmak, makamını çıkarlarına kullanmak, kamu görevlilerini devlete ait olması gereken varlıkları paylaşmaya yöneltmek, insanlık tarihi boyunca İblis’in yeryüzünde fesat çıkararak Allah’ın kurduğu güzellikleri, iyiyi, doğruyu, güzeli bozmak için kurduğu tuzaklardan. 

Ne yazık ki her geçen gün ülkemizde ve dünyada yolsuzluğa bulaşan kamu görevlilerini duyuyor, bakanların, genel müdürlerin, belediye başkanlarının, rektörlerin, memurların, kendilerine ait olmayan, halkın olması gereken değerleri, gizli yollarla, akla hayale sığmayacak taktiklerle zimmetlerine geçirdiklerini, bir yandan halkın parasını çalarken bir yandan da ülkeye zarar verdiklerini duyuyoruz. Bir üçüncü şahsın kanıtlanmayan iftirasıyla insanlar hapislerde çürüyebilirken, bazı ülkelerde yolsuzluğa idam cezası bile olmasına rağmen, yolsuzluk çetelerinin ülkemizde adaletten yakasını sıyırabildiğini, bunun da toplumda devlete, millete hatta dine karşı şüpheler oluşturduğunu görebiliyoruz. 

Bu konuda yazarımız Ali Rıza Demircan’ın yıllar önce yaptığı önemli noktaları vurgulayan ve Müslüman’ın bırakın yolsuzluğa bulaşması, yolsuzluğa karşı CİHAD ilan etmesi gerektiğini anlatan bir konuşmasını Mirat Haber olarak yeniden yayınlıyoruz. İnşaAllah okunur ve dersler çıkarılır.

Yolsuzlukla Mücadele Cihadımızdır

Bismillahirrahmanirrahim

Rüşvet, faiz ve hırsızlık gibi yolsuzluk yollarınız bizlere haram kılan ve mücadeleyi de farz kılan Yüce Allah’ımıza hamd ederim. Yolsuzlukların cehenneme yol olduğunu açıklayan Aziz Peygamberimiz biricik hayat önderimiz Hazreti Muhammed’e salat ve selam ederim.

Sevgili kardeşlerim, Bilmemiz Gerekenler genel başlığı altındaki sohbetlerimize devam ediyoruz. Bu sohbetimizde “Yolsuzlukla Mücadele Cihad Olarak Farz Görevimizdir” konusunu işleyeceğiz. Hatırlayacaksınız daha önce yaptığımız sohbetlerimizde bu konuya yakın mevzuları el almıştık. Örneğin, “Faizi Onaylamak İslâm’a Savaş Açmaktır, Rüşvet Nefse ve Topluma Zulümdür ve Haklara Tecavüz Cehennemi Günahtır.” Evet, bu başlıklar altında da konu çevresinde bilgiler sunmuştuk tekrara düşmemeye çalışarak bugünkü sohbetimizi sunmaya çalışacağız.

Sevgili kardeşlerim internete girdiğiniz araştırma yaptığınızda yolsuzluğun şöylece tanımlandığını görebilirsiniz; yolsuzluk, kamu veya özel sektörde kişinin çıkar amacıyla görevini yasalara ve ahlaki ilkelere aykırı şekilde kötüye kullanılmasıdır. Verilen örnekler, rüşvet ve de genelde evrakta sahtecilik olarak verilmektedir. İslâm açısından yoksulluk konusuna baktığımızda yolsuzluk İslâm’ın batıl kıldığı yollarla çıkar sağlamaya çalışmaktır. Kamu sektöründe ve de özel sektörde böyledir. Bir ilave tanımda sosyal görevlere batıl yollarla gelme ve getirilmedir.

Sevgili kardeşlerim İslâm açısından yolsuzluk konusu daha bir geneldir. Dikkatlerinizi çektiyse batıl yollarla kamu veya özel sektörde batıl yollarla görevi kötüye kullanarak çıkar sağlamak veya batıl yollarla sosyal görevlere gelmek veya getirilmektedir diyerek batıl yollar ifadesiyle dikkatlerinizi önemli noktaya çekmeye çalışmıştık. Sevgili kardeşlerim yolsuzluk açısından batıl yolları şöylece tanımlayabiliriz; Onlar İslâm’da haram kılınan kazanç yollarıdır. Faiz, rüşvet, karaborsa, emeği sömürü, içki, kumar, fuhuş işletmeciliği, hırsızlık, devlet malını zimmete geçirme, dolandırıcılık, ihale entrikaları, eksik tartı, ölçme, resmi belgede sahtekârlık, borsa oyunları, suçu aklama vs. İslâm dininde haram kılınan mallarla ve görevlerle ilgili olarak haram kılınan işlerin yapılması yolsuzluktur. Yolsuzluğun ta kendisidir. Görülüyor ki altını bir daha çizelim. İslâm açısından yolsuzluk daha bir kapsamlıdır daha bir geniştir.

Sevgili kardeşlerim değineceğiz, yolsuzlukla mücadele, bize namaz gibi oruç gibi zekât gibi farz kılınmış bir ibadet olduğu için konuyu ayrıntılarıyla kavramak gibi bir görevimiz var.

Yolsuzluk İslâm’a göre suçtur ve de günahtır. Suçtur, dünyevi cezası vardır. Yani değindiğimiz yollardan biriyle zimmete çıkar aktarmak veya batıl yollardan biriyle sosyal görevlerden birine gelmek suçtur. Bu suçun, İslâm’da zararı tazmin etmek, para cezası, görevden men, hapis ve eğer hırsızlık türünden ise el kesimi gibi cezaları vardır. Yolsuzluk suçtur ve de büyük bir günahtır. Eğer tövbe edilmez, nefis ıslah edilmez ve de hak helâlliği  alınmazsa Kıyamet gününde kişinin sevaplarından alınarak hak sahiplerine verilir veya hak sahiplerinin günahlarından alınarak yolsuzluk yapan kişiye yükletilir ve sonuç ahiret iflası ve Cehennem olur. Rabbim bizleri muhafaza buyursun.

Sevgili kardeşlerim, burada önemli bir noktaya daha dikkat çekelim. Yolsuzluğun büyüğü küçüğü olmaz. Büyüğü de yolsuzluktur küçüğü de… Misaller verelim:

Aziz Peygamberimiz kamu mallarının zimmete geçirmenin vebalini açıklarken bir konuşmalarında; “Kişinin yaptığı yolsuzlukla edindiği mallar, Kıyamet gününde boynuna yükletilmiş olarak Rabbimizin huzuruna  gelecektir,” buyururlar. Bir zat ayağa kalkar sorar:  Ya Resulallah yolsuzlukla zimmete geçirilen mal basit bir şey ise ne buyurulur? Peygamberimiz, “Misvak ağacından bir dal parçası olsa dahi…” cevabını verir.

Aziz Peygamberimiz bir siyahi sahabiyi, devlet görevlerinden birine tayin buyurur ama onun devlet malını yolsuzlukla zimmete geçirme konusunda yaptığı uyarıları sebebiyle o kişi  şöyle der: Ya Resulallah ben bu ağır yükü taşıyamayacağım, bana verdiğiniz görevi benden alınız.

 Müslüman hassasiyeti böyle olur. Öyle devlet malını ihale entrikaları ile ve benzeri yollarla zimmete geçirip de vicdanları sızlamayan insanları, biz asla bizdendir diyerek mazur göremeyiz. Rabbimizin Peygamberimizin güzel örnek örnek sunduğunu biliyoruz.. Böylesi örnek yüce bir şahsiyetin yolsuzluk yapabileceği tasavvur olunabilir mi? Böyle iken, Rabbimiz Al-i İmran sûresinin  161. âyetiyle Peygamberimiz üzerinden bir örnek vererek şöyle  buyuruyor:

“Hiçbir Peygamberin devletin malından zimmetine hak  geçirmesi asla uygun değildir. Çünkü devletin/toplumun malından zimmetine hak  geçirenler Kıyamet gününde zimmetlerine  geçirdiği mallarla getirilirler. Sonra herkes kazandığının cezasını veya mükafatını bulur. Ama hiç kimseye en ufak bir zulüm, haksızlık yapılmaz.”

Sevgili kardeşlerim yolsuzluk suçtur, günahtır dedik ve Kıyamet günü yolsuzluk yapanın sevaplarından alınırak hak sahiplerine aktarılır veya hak sahiplerinin günahları yolsuzluk yapan kişilerin üstüne boca edileceğini, duyurduk. Yani yolsuzluğun haram olduğunu açıkladık. Şimdi de bu haramlığın delillerini ortaya koyalım.

  1. Nisa sûresi âyet 29’da şöyle buyurulur:

“Ey iman edenler, aranızda mallarınızı batıl yollarla yemeyin. Ama karşılıklı rızaya dayalı ticaret yoluyla yiyebilirsiniz. Sakın ha birbirinizin canlarınıza da kıymayın.Hiç şüphesiz Allah sizler için merhemet kaynağıdır.”

Aziz kardeşlerim, “malların batıl yollarla yenilmemesi emrinden sonra birbirlerinizin canlarına kıymayınız” buyrulması, malları batıl yollarla zimmete geçirme yolsuzluğunun, insanların canına kıymak kadar ağır bir mesuliyeti gerektirmesi sebebiyledir.

  • Bakara sûresi ayet 188’de, rüşvet türü yolsuzluğa dikkatllerimiz çekilerek şöyle buyrulur:

“Mallarınızı aranızda batıl yollarla yemeyiniz. İnsanların bir kısmının mallarını günah olan yollarla bile bile yiyebilmek için yöneticilere/ hakimlere menfaat rüşvet vermeyin/ rüşvet türü hediyeler sunmayın.”

Sevgili kardeşlerim Kur’an’ın ayetlerinin her bir kelimesi bir mucizedir. Kur’an’da günah sözler, davranışları ve işler anlamına kullanılan kelimelerden birisi  İSM sözcüğüdür. Peygamberimize İSM’in anlamı nedir  ya Resulallah diye sorulduğunda şöyle buyurmuştur:

  • İSM,  içini kemiren uygulamadır ve  insanların bilmesini istemediğin  sözler, işler ve davranışlardır.

Sevgili kardeşlerim, haramlığı açık olmayan şüpheli durumlarda yaptığınız işin haram olup olmadığını kavramak istiyorsanız, kalbinize bakın, orada bir tatminsizlik var ve yaptığınız işin  insanlar tarafından bilinmesini istemiyorsanız, o işi, kaçınılması gereken haram bir olarak görebilirsiniz.

Sevgili kardeşlerim batıl yollarla kazanç sağlamak olan yolsuzluğun haramlığının delillerini verdik.

3Yolsuzluğu“batıl yollarla sosyal görevlere gelmek ve getirilmek,” olarak yaptığımız tarifimizi hatırlayınız.

  • Toplum için, daha layık ve faydalı olabilecek insanlar varken liyakatsiz insanları göreve getirmek insanlara zulümdür. Bu zulmü rüşvet almak  veya hatır belasıyla yapmak arasında fark yoktur. Böylesi bir işlem Rabbimizin emirlerine de aykırılıktır. Bakınız, Nisa sûresi 58’de ne buyuruluyor:

“Allah size, sosyal görevler olan emanetleri liyakatli / ehil olanlara vermenizi emreder. Allah görevlendirmek için insanlar arasında hüküm verirken de adaletli olmanızı ister.”

Biliyorsunuz, Ülkemizde nice nice sosyal görevlerin liyakatsiz yandaşlara aktarıldığına çokça tanık olduk. Çok daha verimli olacak insanlar varken liyakatsiz olanları göreve getirenleri Peygamberimiz de şöylece uyarmaktadır:

 Sevgili kardeşlerim,   yolsuzluğun haram olduğunu açıkladık. Çünkü yolsuzluk topluma zulümdür ve cehenneme yoldur. Kamu sektöründe  veya özel  kişiler veya  kurumlar arası ilşişkilerde yolsuzlük türleri olan haram yolları işleterek çıkar sağlamak zulümdür.

Bu zulümden kendimiz kaçmalıyız ve de bu zulmü yapan zalimlerden uzak durmalıyız. Bizim partiden, bizim cemaatten, bizim akrabadan anlayışı batıldır, zulümdür. Hud Suresi’nin 113. ayetinde Rabbimiz bizi yolsuzluk yapan zalimlere arka çıkan zalimlere eğilim göstermemizi şöylece emir buyurmaktadır:

“Zalimlere meyletmeyin, yoksa ateş size de dokunur. Allah’ın huzurunda dostlar / yardımcılar bulamaz,  yardımda göremezseniz.”

Sevgili kardeşlerim yolsuzluk öylesi bir toplumsal zulümdür ki bu suça/günaha hiçbir amel kefaret olmaz, olamaz. Hak sahiplerine haklar verilemedikçe bağışlanması da yoktur.

Düşünelim -Allah korusun-  devlette/toplumsal bir kurumda  bir ihale yolsuzluğuna karıştınız, fesat karıştırdınız,  hak sahipleri pek çok olduğuna göre, onları bulup  tek tek nasıl helallik alabilirsiniz? Üstelik yolsuzluğun günahını en büyük ameller olan hac da gidermez, şehitlik de yok edemez. Çünkü peygamberimiz bir hadislerinde Kur’an çizgisinde Haccın, hac öncesi yapılan günahları bağışlatacağını ifade buyurmuş, ama yolsuzluk müstesnadır. O, şehitlik bütün günahları gidereceğini müjdelenmiş, ama kul hakları istisne a edilmiştir.

-Allah korusun- yolsuzluğun en basit şekli dahi vücudu/ruhumuzu morfinler, haramlara yaklaştırır, haramlar da cehenneme düşürür. Bir misal vereyim. Hayber savaşı sonrasında, Peygamberimizin bulunduğu meclise birkaç kişi gelir, müjdelercesine falanca şehid oldu, derler. Peygamberimiz ise, “Hayır, ben onu devletimize ait ganimet malından zimmete geçirdiği bir elbise sebebiyle ateşte görüyorum, buyurur.”

Bir elbise sebebiyle yolsuzluk Cehenneme yol olursa, devleti/toplumsal kurumları, kandi çıkarları için milyonlarca, milyarlarca zarara uğratan insanların zalimliğini varın siz tasavvur edin. Peygamberimiz şöyle buyuruyorlar:

“Her kimin üzerinde bir kardeşinin ırzı, namusu veya malı ile ilgili bir hakkı varsa, altın veya gümüş gibi değerlerin bulunmayacağı Kıyamet günü gelmeden hak helalliği alsın. Yoksa o  gün kişinin zimmetine hak geçirmiş kişinin sevaplarından alınır hak sahiplerine verilir veya hak sahiplerinin günahlarından alınır zimmet geçirmiş yolsuzluk yapan kişilerin sırtına yüklenir.”

Peygamberimizin beyan buyurduğu bir diğer hadislerine göre, bu durum  ahiretin iflasına sebep olur ve Cehennem’e yol açılır.

Sevgili kardeşlerim, yolsuzluktan korunmak yetmez. İslâm’da bir şey haramsa ondan öncelikle kaçınılmalı ama o harama karşı mücadele de verilmelidir.

 Yolsuzluğun her bir türü Kur’an dilinde Münker’dir. Münker nedir? Münker, dinimizin, olgun ve ortak aklın, çirkin bulduğu ve mücadele edilmesi emrettiği sözler, davranışlar ve işlerdir. Mesela Tevbe sûresinin 71. Âyetinde şöyle buyrulur:

“Mü’min erkekler ve kadınlar birbirlerinin velileridir / birbirlerini hukuken temsil edebilir konumdadırlar. Onlar dinin ve aklın gerektirdiği Marûf’u emreder, sakındırdırdığı yani Münker’den men ederler…”

Sevgili kardeşlerim Peygamberimiz efendimiz de bu özelliğimizi açığa vururken şöyle buyurur:

Sizden biriniz  Münker olan yolsuzluğun herhangi bir türünü gördüğünde ona bizzat engel olsun. Eğer buna güç yetiremiyorsa dilini/kalemini kullansın. “

Peygamberimizin bu emri çizgisinde her zaman, her yerde ve her şekilde yolsuzlukla mücadele etmek görevimizdir. İnsanlar yolsuzluk yapıyorlar, yolsuzluk yapılmasına göz yumuyorlarsa biz de böyle yapamayız.

Hayır. Engel olacağız, dilimizi, kalemimizi, devreye sokacağız. Buna da güç yetiremiyorsak, kalben tavır koyacağız. Böylesi tavı İslâmî  imanın en zayıf noktasıdır. Sevgili kardeşlerim mücadeleye bizzat kendimizden ve  kendimizle başlamalıyız. İslâm dışı yaklaşımlarımız var. Yolsuzlukla mücadeleyi hükümet yapacak, kaymakamlık yapacak, belediye yapacak. Hep birileri yapacak ama biz yapmayacağız, bu yanlayış İslâm’a aykırıdır.

Bizim atılım yapmadığımız iş,  yapılmayacak demektir. Müslüman böylesine duyarlı olmalıdır. Eğer sen kendinden başlamazsan etkili de olamazsın. Rabbimiz ne buyuruyor:

“Ey iman edenler niye yapmadıklarınızı söylüyorsunuz? Yapmadıklarınızı söylemek Rabbinizin katında büyük bir günahtır.”

Yolsuzluklarla mücadele ilk biz biz hocalara düşer, öğretmenlere düşer, siyasilere düşer, eli kalem tutanlara düşer, hukukçulara, yazarlara düşer, sosyal medyayı kullanabilenlere düşer ve herkese gücü ölçüsünde düşer. İsrailoğulları’nda yolsuzluk yaygınlaştığında ilim ve din adamları, yapılan yolsuzluklara duyarsız kaldılar. Rabbimiz, onları bizim de örnek almamız için Maide Sûresi’nin 63. âyetinde şedit bir dille şöylece yermiştir:

Bilginlerin ve ibadetli kulların  İsrailoğullarını günah sözlerden, yolsuzlukla kazanılan haram malları yemekten men etmeleri gerekmez miydi? Bunların yaptığı bu duyarsızlık ne kötü oldu. “

İzlediği yolsuzluğa ilgisiz ve seyirci kalan da yolsuzdur. Oda yolsuzluğun bir parçasıdır.

Hayretime mucip oluyor sevgili kardeşlerim, bizleri tanımayan insanlar yönettiğimiz sosyal medya sayfalarımıza girip “Niye yolsuzlukla mücadele etmiyorsunuz?” diyerek  bize sitem ediyorlar. Bilmiyorlar ki bütün gücümüzle mücadeleyi imanı bir görev olarak yapıyoruz. Mesela Türkiye’de asıl büyük yolsuzluk olan faiz ve rüşvet ile mücadeleyi Müslümanların büyük çoğunluğu  terk etti. Hocaların, öğretmenlerin önemli bir kısmı da yandaşı oldu.  Mücadele ediyoruz ama  birkaç kişinin mücadelesi yetmiyor.

Bakın faiz kurumları, milli piyango, at yarışları, iddia, ihale yolsuzlukları, zararlı gıdalar, genleriyle oynanan gıdalar ve faydası ilaçları çevreyi, kirleten atıklar… yolsuzluğun bu türleri o kadar çok yaygınlaştı ki ve kadar sistematik hale geldik ki toplumsal mücadele gerekli. Yolsuzluk türleri  için özel sivil örgütler oluşturmakla yükümlüyüz. Değinmiştik, sivil örgütler oluşturmak biz Müslümanlara farz görevidir. Merak ediyorsanız, Al-i İmran suresinin 104. ayetine müracaat edebilirsiniz.

Sevgili kardeşlerim mücadele etmek için amaçlar gibi araçlar da meşru olmalıdır.

Amaç Meşru Olmalı

Amacımız, toplumda hukuki ve sosyal adaleti sağlamak, güveni ve düzeni korumak olmalıdır. Ama insanları itibar kaybına uğratmak, görevinden etmek, iktidara karşı çıkmış olmak için yolsuzlukla mücadele edilmez.

Bir televizyon programda entellektüel bir katılımcı bana ‘aydının görevi, siyasi iktidarlara muhalif olmaktır’ dedi. Hayır, böyle bir görev yok. Biz hak adamıyız yolsuzluk nerede varsa, karşı çıkmalıyız. İktidarda varsa iktidara,  muhalefette varsa muhalefete ve ailemizde varsa ailemize yüklenmek zorundayız. Neden? Çünkü babamız da oğlumuz da, yolsuzluk yapmış, kendisine ve toplumumuza zulmetmiş olabilir. Bu durumda yolsuzluğuna engel olarak ona ve toplumumuza yardımcı olmalıyız.

Araçlar da Meşru Olmalıdır

Değindik ama konuyu açalım. Şimdilerde  sosyal medyayı kullandığımız için görüyoruz. Suizan, gıybet ve iftira gibi haramlar alabildiğine işleniyor. Açıkça falanca yolsuzluk yaptı,  filancı da hırsızlık yapıyor, şeklinde yazılıp konuşuluyor. Zannın bazısı haramken, kesin delillere dayanmaksızın böylesi  konuşmanın/yazmanın kendisi de bir tür yolsuzluk değil midir ? Evet mücadele araçları da meşru olmalıdır.

Resmi görevli kişiler olarak yolsuzlukla mücadele ederken de yasal çerçeve kullanılmalıdır. Mücadele, düşmanlık veya ideolojik taraftarlık için kılınamaz.

Berât-i  Zimmet Asıldır

Sevgili kardeşlerim, yolsuzlukla mücadelenin yolsuzlukla meşru amaçlı ve araçlı olması için gözetilmesi gereken bazı ölçüler var. Bunlardan biri Osmanlıca ifadesiyle “Beraet i zimmet asıldır.” ölçüsüdür. Ne demek? İnsan günahsız olarak doğar. Günahsız olması, suçtan beri olması asıldır. Bir insana suç/günahkar muamelesi yapabilmek için onun suç/günah işlemesi ve bunu da kasıtlı olarak işlendiğinin kanıtlanması  lazımdır. Herkese suçlu muamelesi yapılamaz. İlkesel olarak siyasiler suçludur, sanatçılar-sanakârlar suçludur, hocalar-öğretmenler suçludur, denilemez. Kim suçu işler, günaha bulaşırsa onun beraati kalkar. Ona ceza verilir.

Ortada gerektirecek bir durum yokken, yolsuzlukla mücadele için araştırmaya kalkma gibi bir görevimiz yoktur. Çünkü Allah “ Vela tecessesû” buyurarak nnsanların hatalarını araştırmayı yasaklıyor. Mücadele edebilmemiz için kesin ve belge gerekir. Çok açık bir şüphe olmaksızın hata araştırması yoluna gididilemez.

Üzücü ve Korkutucu Olunmamalıdır

 Yolsuzlukta mücadelede gözetilmesi gereken bir diğer ölçü de, “üzücü ve korkutucu” olmamaktır. Üzücü davranışlar, manevi işkencedir. Rabbimiz Ahzab sûresinin 58. âyetinde, “Mümin erkekler ve kadınlara yapmadıkları suçları sebebiyle ıstırap verenler,  iftira etmiş ve  açık bir günah üstlenmişlerdir,” buyrulur. Peygamberimiz de; “Müslümanın Müslümanı korkutması helal olmadığını” duyurur.  

Sevgili kardeşlerim böylece sohbetimizin sonuna geldik. Unutmayınız yolsuzluk zulümdür, dünyada aşağılıktır, ahirette sebeb-i azaptır. Görevimiz kaçınmak ve yolsuzlukla farz görevimiz olduğu bilinci ile mücadele etmektir.  Sohbetimizi Peygamberimizin “Canlarınız, mallarınızı ve şahsiyetinizi oluşturan ırzınız birbirinize haram kılınmıştır,” şeklindeki açıklaması ve Rabbimizin Zilzal suresindeki şu beyanları ile bitirelim.  

“ Kıyamet Günü:

 Herkes yaptığı en küçücük hayrın karşılığını görüp mükâfatını alacaktır. Her şahıs da yaptığı  en küçücük şerrin karşılığını görüp cezasını bulacaktır Hepinize hayırlar bereketler dolu ömürler niyaz ediyorum aziz kardeşlerim.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.