Akıl ile vahyi birbirinden ayıran ve güya vahyi hayat standartlarından dışlayarak aklı ön plana çıkartan pozitivist düşünce akımı sekülerizm ve buna bağlı olmak üzere diğer bütün izm’ler, insanların hiçbir sorununa çözüm bulamamakla kalmıyor, insanların sorunlarını çözmek şöyle dursun, sorun üzerine sorun koyuyorlar. Bir nevi buna sorunları çözüyormuş gibi yapıp, yeni sorunlar oluşturuyorlar da deyebiliriz.
2008 yılında Japonya da ortaya çıkan “Öfke odaları” Başta ABD olmak üzere Avrupa’da da yayılmaya başlamış. Çok yakında bizde de böyle odalar ortaya çıkarsa şaşırmamak gerekir. Öyle ya… Daha hala içimizde, bilim bilim diyerek ama bilimden bi-haber şekilde Batı’ya benzemeye ve Küçük ABD olmaya çalışan insanların varlığı yadsınamaz gerçekler arasında.
Dünya’da insanın ruhsal bunalımları dahil herşeyi “Hap yap para kap” anlayışıyla kullanan insanlar var maalesef. İnsanların zafiyetlerinde ve rahatsızlıklarında kendilerinin katkıları yokmuş gibi herşeyi paraya çevirme girişimleri tüm hızıyla devam ediyor.
Şimdi tüm bunlara yeni bir versiyon daha eklendi. Adına öfke odaları diyorlar. Parayı veriyorsunuz ve yarım saatliğine odayı kiralıyorsunuz. Odanın içinde kırıp dökeceğiniz şeyler size paket halinde veriliyor. Eğer ekstra bir şey isterseniz bu, ek fiyat olarak sizin cebinize yansıyor. Oda da seçtiğiniz mönü’ye göre kıracağınız boş şişe, tabak, bilgisayar ekranı, TV gibi malzemeleri, sizin istediğiniz keser, balyoz, sopa, demir, jop gibi aletler ile kırıyor ve güya öfkenizi atarak rahatlıyorsunuz. Bu işin mucidi(!)olan aklı evveller, söz konusu para kazanmak olunca her şeyi düşünmüşler. Siz eşyaları kırarak güya rahatlarken, istediğiniz bir fon müziği de kulaklarınıza çalınıyor. Hatta arzu ederseniz bu kırdığınız malzemelerin üzerine, çok kızdığınız ve sinir olduğunuz bir insanın veya siyasetçinin resmini de yapıştırıyorlar.
Sizin anlayacağınız tam bir dümen…
İşte bu öfke odalarına talep, pandemi sebebiyle artış göstermiş. Sizin anlayacağınız, birileri insanda varolan ve zaman zaman nüksedebilen öfke duygusunu lehlerine çevirerek değerlendirme yoluna gidiyor ve şiddetten para kazanmak için elinden gelen gayreti gösteriyor.
Oysa bu absürt durum pekte mazur görülemeyecek cinsten… Örneğin içeride kırıp dökmesine rağmen öfkesini yenemeyen biri, elinde balyoz ile dışarıya fırlar ve sirkten kaçmış ayı gibi sağa sola saldırırsa bunun vebalini kim üstlenecek?
Diğer taraftan böyle bir durumda, insanların öfke bağımlısı olma gibi bir tehlike de söz konusu. Bu eylem içine giren ve bu şekilde öfkesini yendiğini veya hafiflettiğini sanan kişilerin, bunu alışkanlık haline getirdiklerinde, eşi çoluk çocuğu dahil etrafındaki insanlara uygulamayacağını da kimse garanti edemez. Öyle ya öfkelenmeyi alışkanlık hatta tutku haline getiren biri gecenin bilmem kaçında kırize girerse, nereden bulacak öfke odasını, nereden bulacak öfke odasına verecek parayı? İnsan bu ya… Bu akşam da işimizi para vermeden elimizin altıdakiler ile görelim deyiverirse…
Kanımca öfke odalarının ortaya çıkması, manevi değerleri dikkate almayan modern psikolojinin çaresizliğinin bir göstergesidir. Modern Psikoloji günümüzde, insanların birçok sorununa da çare üretememektedir.
Ülkemiz dahil bütün dünyada insanların büyük çoğunluğu, öfkelerini kontrol edemediği için şiddete başvurmakta, bu şiddet neticesinde insanlarımız, kadınlarımız ve hatta çocuklarımız bir hiç uğruna hayatlarını kaybetmektedirler.
Gazete ve medya’ya baktığımızda bunun örneklerini fazlasıyla görmek mümkündür. Hatta bu konuda canlı program yayınları bile yapılmakta ve bu yayınlar çokta ilgi görmektedir. Bu yayınların insanımızı hangi yönde etkilediği ise ayrı bir araştırma ve makale konusudur.
Konu başlığımıza dönersek öfke, tasvip edilmeyen ama insanda da varolan bir duygudur. Dolayısıyla bizler, öfke kontrolü konusunda vahyi dışlayan pozitivist düşüncede çözüm aramak yerine ki zaten çözüm bulamamaktadır, akıl ile vahyi ikiz kardeş gibi gören gerçek ilimin ve bilim’in verilerine bakmamız gerekir. Yani Kur’an ve Sünnete…
Hadi gelin hep birlikte bakalım…
Birgün, iki kişi Peygamberimiz’in (sav) yanında öfkelerine yenik düşerek kavga etmişlerdi. Muaz B. Cebel’in (r.a) rivayet ettiği bu hadisi şerifte Peygamberimiz, gözlerinde öfke gördüğü bu kişilere şöyle buyurdular:
“Ben bir kelime biliyorum, eğer onu söyleyecek olsa, kendinde zuhur eden öfke giderdi: Eûzu billahi mineşşeytanirracim”
Demek ki insanda var olan öfke duygusu şeytandandır ve insanın öfkenediği zaman bu duygudan arınabilmesi için gönülden bir şekilde “Kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım” demesi, öfkelenen kişinin peygamber tavsiyesiyle öfkesini yenmesine yardımcı olacaktır.
Öfke konusunda İki cihan güneşi Peygamberimiz (sav) başka bir hadisi şerifinde mükemmel bir benzetme yapmış ve şöyle buyurmuşlardır:
“Gerçek babayiğit güreşte rakibini yenen değil, öfkelendiği zaman nefsine hâkim olan kişidir”
Peygamberimiz (sav) gerçek babayiğiti “Öfkesini yenen” insan olarak tarif ediyorsa, o’na gönülden bağlı Müslümanların, öfkesini yenmesi için günümüzde ki öfke odalarına ihtiyacı olamaz. Bu durum olsa olsa kendini modern zanneden ve İslami kriterlerden habersiz birtakım insanların, “Bak ne de güzel! İnsanların öfkesini yenmesi için güzel bir buluş(!) olmuş” diyerek, yönelecekleri bir iştir. Ancak bu öfke odaları gelişen seküler hayat şartlarından dolayı oluşan psikolojik rahatsızlıklara, modern psikolojinin çözüm bulamama acziyetini ortaya koymaktadır. Böyle bilim dışı bir uygulamaya da Müslümanların itibar etmemesi gerkmektedir.
Keşke bunun yerine, öfke kontrolü noktasında İslami argümanlar kullanılarak insanlara yardım etme cihetine gidilse de toplumda istemediğimiz şiddet görüntülerini birdaha hiç görmesek.
İnsanda, çeşitli olaylar karşısında haklı veya haksız olarak zaman zaman zühur eden öfke dugusunu, peygamberimiz (sav) hem neden kaynaklandığını hem de nasıl izole edilebilecğini bakın nasıl tavsiye buyurmuş:
“Öfke şeytandandır, şeytan da ateşten yaratılmıştır, ateş ise su ile söndürülmektedir; öyleyse biriniz öfkelenince hemen kalkıp abdest alsın.”
Öfke kontrolünün sağlanabilmesi için Peygamberimizden bir altın tavsiyedir bu… Öfkeyle kalkanın zararla oturacağını ve keskin sirkenin küpüne zarar vereceğini bilerek, öfkenin ateşten yaratılmış şeytanının vesvesesi olduğu bilinciyle kalkıp abdest almak, öfkemizi yenmenin en keskin çözümüdür. O halde Müslüman’ın öfke odaları gibi saçma bir oyunun içine girmesine ve bu alanda para kazanma arzusuyla yanıp tutuşanlara fırsat vermesine gerek yoktur. Müslüman akıllı insandır. Bu aklı da müspet manada kullanmasını bilmelidir. Aynı, yüce Rabbimizin aşağıda ki ayeti celilede buyurduğu gibi…
“O takvâ sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever.” (A’li İmran3/134)
Selam, saygı ve muhabbetlerimle…
Şaban DOĞAN
TAZİYE: Üç dönem arka arkaya İstanbul Büyükşehir Şehremeni seçilen Sayın Kadir Topbaş’ın vefatı, hepimiz derinden üzmüştür.
Kadir Topbaş’ın hem ilahiyat hem de mühendislik okuması, merhuma hayatı boyunca ilim ile Bilimi birleştiren bir özellik katmış, İstanbul gibi bir metropolde başarılı projelere imza atmasına vesile olmuştur.
Merhuma Allah’tan rahmet, yakınlarına, İstanbul halkına ve bütün Türkiye’ye başsağlığı dileklerimi iletiyorum.