Somut ve soyut her çeşit nimetin oluşması, en az iki varlığın birbirine yaklaşıp, yaklaşmaması veya uzaklaşıp, uzaklaşmaması denklemine bağlı olarak meydana gelir. Bu denklemi, herhangi bir nimetin ortaya çıkışını anlamak için tefekkür edersek, o nimetin, herşeyi bilen mülkün gerçek sahibinden bir nimet olduğuna tahkiki imanımız artar.
İnsan atomlardan oluşan bir varlıktır. İnsanı hasta eden bakteri ve virüs gibi mikroplar da, insanı iyileştiren ilaçlar da atomlardan oluşur. Rabbimiz, atomlardan oluşan bu aleminin sahibidir. Mülkün gerçek sahibi, mülkündeki atomların birbirine yaklaşıp, uzaklaşması hususunda mutlak manada tasarruf hakkına sahiptir. Somut ve soyut her türlü nimet, bu sayede oluşur.
Bir mikropla bir insanın, birbiriyle temasa geçecek kadar yakınlaşıp, bireyin hasta olması da, çeşitli koşullarla birbirlerinden uzaklaşarak bireyin hasta olmaması da Yaratan’ın izniyledir.
İnsanın bir ilaçla temasa geçip iyileşmesi ya da birbirleri arasındaki mesafenin çeşitli sebeplerle açılıp, yollarının kesişmemesi de, bir olan Tasarruf Sahibi’nin izniyledir. İnsanoğlu her konuda iradesini kullanır lakin, her iradenin sonucunu bir olan Tasarruf Sahibi yaratır.
İnsan vücuduna girip, insanı hasta eden mikrobun aklı, şuuru, ilmi, iradesi yoktur. Buna rağmen insan vücuduna nasıl girebiliyor? İnsan vücuduna girip, hasta edebileceği yere kadar giderek, insanı hasta etmeyi nasıl becerebiliyor?
İlaç, insan vücuduna girip, iyileştireceği yere giden yolu nerden biliyor, o yoldan nasıl sapmadan gidiyor? İlaç, kendisi için belirlenmiş olan bir yoldan gidip, iyileştireceği noktalarla temasa geçerek, iyileşme sürecine katkıda bulunmayı nasıl bilebilir ki?
İnsanoğlu, atomlarla geçirdiği tüm bu süreçler boyunca; aklı, şuuru, ilmi ve iradesi olduğu halde, nelerle karşılaştığını/karşılaşabileceğini mutlak olarak bilemiyor. Evliliğinin gerçekleşmesi veya gerçekleşmemesi sürecini de mutlak olarak bilemiyor. İnsanın, atomlarla olan ilişkisiyle ortaya çıkan tüm nimetlerde görülen sünnetullah ve biiznillah süreci, karşı cinsle ortaya çıkabilecek bir evlilik nimeti gündeme gelince iptal olmaz. Evlilik konusu gündeme gelince, insan ve hayatın tabiatı da değişmiyor. Bunların aksini söylemek, Yaratıcı için bir noksanlık isnad etmektir.
Mülkün gerçek sahibi ve mülkünde her türlü tasarrufa sahip olan ancak, her şeyi Yaratan’dır.
Nasıl ki bu gökyüzünde, iki yıldızın birbirine yaklaşması veya uzaklaşması, mülkünde her türlü tasarrufa sahip olan Yaratan’ın izniyledir, yeryüzünde iki insanın birbirine yaklaşıp evlenmesi veya birbirinden uzaklaşıp evlenememesi de, mülkünde her türlü tasarrufa sahip olanın, herşeyi Yaratan’ın izniyledir. Bu durum, insan iradesine mühür vurma değildir. Rabbimizin, evlilikle ilgili olan insan iradesini yok saymadan, dilediği sünnettullah koşulları içerisinde kendi izniyle bir sonuç yaratmasıdır.
Her türlü rızık, nimet Allah’tandır. Hasta olduktan sonra iyileşmek gibi, evlilik de bir nimettir. Nasıl ki ekmek nimetinin bize ulaşması, bizim çalışmamıza bağlı olarak Allah’ın koşulları yönetmesiyle oluyorsa, milyonlarca insan arasından çeşitli vesilelerle birinin karşımıza çıkıp, onunla evlenebilecek şartların oluşabilmesi sayesinde evlilik nimetiyle buluşmamızda böyledir.
Rabbimiz, bazı evliliklerin oluşmasını o kadar kolaylaştırıyor ki, gerçekleşmesi çok düşük ihtimalli olan bazı durumlar gerçekleşerek, evlilik oluyor. Bazen de evliliklerin oluşması o kadar zorlaşıyor ki, vuku bulması çok düşük ihtimal olan bazı durumlar vuku bularak, evlilik gerçekleşmiyor. Allah herşeyi bildiğinden, olası evliliğin hayır mı şer mi olduğunu da bildiğinden, eş adaylarının fiillerine de bağlı olarak, koşulları yönetme hususunda evlilik sürecine “ustaca” müdahil olduğunu, gözlemlemiş oluyoruz.
Tabii ki bu evlilik süreçlerinde dua yapılmasının, bu süreçlerin evlilikle sonuçlanması ya da evliliğin olmamasına etkisi yadsınamaz bir gerçektir.
Küfür üzere olan ya da olmayan kişiler, evlilik yapabilmeleri için dua etmemiş olsalar dahi; yapacakları evliliğin hayır mı şer mi olacağına bağlı olarak, Allah’ın rahmetiyle müdahil olması sonucu, rahmetiyle evliliğin olup, olmamasına “katkıda” bulunduğunu bazen gözlemleyebiliyoruz.
Evlenmeyi düşünen bir insanın güzel olması veya güzel olmaması, doğuştan zengin veya fakir olması da, evlilik yapacağı kişinin kim olacağını belirleyen ve etkileyen bazı faktörlerden olabiliyor. Bireyin, evliliğini kiminle yapacağını etkileyen bu gibi doğuştan gelen faktörlerin etkisiyle, hangi şahısla dünya evine girileceğini Rabbimiz bildiği halde, bile bile doğuştan gelen bu etken faktörleri iptal etmeyip, izin vererek dünya evine girme sonucunu yarattığına göre, evlilik sadece ve sadece kişinin tercihlerine bağlı olarak gerçekleşir diyebilir miyiz?
Mesela, zorla evlendirilen küçük kız çocukları için, “sadece ve sadece kendi tercihleri sonucu evlendiler” diyebilir miyiz?
Evlenecek birinin; anne ve babasının kimler olduğu, sağlıklı olarak dünyaya gelebilmesi, kalıcı bir hastalıkla dünyaya gelebilmesi, özürlü olarak dünyaya gelebilmesi, doğuştan gelen zeka düzeyi, doğduğu semtin ve memleketinin artıları ve eksileri, yetiştiği çevre, yaşı gibi etkenler, evliliğinin kiminle olup, olamayacağı hususunda belirleyici olabiliyor.
Zeki, rasyonelist, tedbirli bireylerin dahi mutlak olarak sebeplere hükmedememeleri sonucu ortaya çıkan; okudukları okul, çalıştıkları yer, sağlık durumları, hastalıkları, karşılaştıkları bela veya müsibetler, göç etmek zorunda kalmaları, karşı karşıya kaldıkları ekonomik kriz, maruz kaldıkları savaş veya çeşitli zorluklar, toplumun dini ve sosyolojik durumu gibi pek çok konu da, bireylerin evleneceği kişinin belirlenmesinde rol alabilen çok önemli faktörlerdir.
Biz mümin kullar, her işte olduğu gibi, evliliğin gerçekleşmesi için de gereken iradeyi gösteririz. Sonucu yaratacak olan Allah’a tevekkül ederiz. Çünkü gösterilen iradenin akabinde, evliliğin gerçekleşmesi veya gerçekleşmemesi gibi bir sonucu Allah yaratır. Evlilik yalnız bizim tercihlerimizin sonucunda gerçekleşir diye inanırsak, evlenebilmek için haşa tevekküle bir ihtiyacımız kalmaz.
Evlilik nimeti, insan için ilahi bir iyiliktir. Nisa suresi 79. ayette ki, “Sana gelen her iyilik Allah’tandır” ifadesi, insan için iyilik olan herşey gibi evlilik nimetinin de ortaya çıkmasında, Allah’ın müdahil olduğunu bize öğretmiş olur. Buradan, evlilik nimetine ve diğer nimetlere ulaşabilmek için gösterdiğimiz iradenin, hükümsüz olduğu anlamı çıkarılmamalıdır. Fakat, Rabbimizin izni olmadan yaprak bile kımıldamayacağını da unutmamalıyız.
Kader konusuna girmesi kolay, çıkması zordur. Kişi, Kader’in ilmî derinliğinde kaybolabilir. Kader meselesi, hakikaten çok ince bir iş…
Suat Altınbaşak