Avrupa Birliği, Türkiye ile 18 Mart 2016’da yaptığı sığınmacı mutabakatındaki vize serbestisi, mali yardım, katılım müzakerelerinin canlandırılması ve Gümrük Birliği’nin güncellenmesi gibi alanlardaki çeşitli taahhütlerine uymadı.
AA – Taraflar arasında 18 Mart 2016’da yapılan sığınmacı mutabakatı ile Türkiye, Avrupa‘yı krize sokan sığınmacı akınının durmasını sağladı. Mutabakat öncesinde sınırlarını kapatan ve Schengen’i askıya alan AB ülkeleri, Türkiye’nin iş birliği sayesinde nefes alabildi.
Bu mutabakat sonrası Türkiye’den Avrupa’ya geçişler tamamen durma noktasına gelirken, AB kısa zaman içerisinde dağılmasına neden olabilecek boyutta bir krizi atlatmış oldu.
Mutabakat kapsamında AB, Türkiye’ye vize muafiyetinin öne çekilmesi, 6 milyar avroluk mali yardım sağlanması, Gümrük Birliği’nin güncellenmesi, katılım müzakerelerine ivme sağlanması başta olmak üzere daha sonra “unutacağı” pek çok konuda sözler verdi.
Mutabakat kapsamında AB, Türkiye’ye Haziran 2016 sonuna kadar vize serbestisi sağlanmasını taahhüt etmesine rağmen bunu sağlamadı.
“Tüm beklentilerin karşılanması kaydıyla en geç Haziran 2016 sonuna kadar Türk vatandaşlarına yönelik vize gerekliliklerinin kaldırılması amacıyla Vize Serbestisi Yol Haritası’nın katılan tüm üye devletler bakımından yerine getirilmesine hız verilecektir.” ifadesi yer alan mutabakat maddesi yerine getirilmedi.
Vize Serbestisi Yol Haritası’nda karşılanması beklenen 72 kriter sıralanırken bu çerçevede Türkiye’den vize serbestisi için terörle mücadele mevzuatı, kişisel verilerin korunması, cezai konularda adli iş birliği, Europol ile anlaşma, yolsuzlukla mücadele ve geri kabul anlaşması olmak üzere 6 kriteri yerine getirmesi istendi.
Kriterler içinde taraflar arasında en çok tartışmaya neden olan madde ise terörle mücadele mevzuatında değişiklik olarak öne çıktı.
Mutabakatın imzalanmasından kısa süre sonra 15 Temmuz darbe girişimini atlatan ve çeşitli terör örgütleriyle devamlı mücadele eden Türkiye, bu konuda AB’nin daha esnek davranmasını beklerken umduğunu bulamadı.
AB, milyonlarca sığınmacıya kapılarını açan Türkiye’ye katkı sağlamak için toplam 6 milyar avroluk mali destek sözü de vermişti.
Bu fonların, Türkiye’deki Suriyelilerin sağlık, eğitim, gıda, altyapı ve diğer ihtiyaçları için geliştirilecek projelere harcanması karara bağlanmıştı.
AB, söz konusu mali yardımda çok yavaş davrandı. Türkiye’deki sığınmacılar için mali yardım programı kapsamında ödenmesi öngörülen fonların tamamının “sözleşmelere bağlanması” 2020 sonunu buldu.
AB üzerinden 5 yıl geçmesine rağmen halen 6 milyar avronun yaklaşık 2 milyar avroluk kısmını da göndermedi.
Sığınmacılara ev sahipliği dolayısıyla harcamaları söz konusu rakamın çok üzerinde olan Türkiye, AB’nin kaynağı yavaş harekete geçirmesinden rahatsızlığını sıklıkla dile getirmesine rağmen sorun çözülemedi.
Mutabakatta, “AB ve AB’ye üye devletler, özellikle Türkiye sınırına yakın belirli alanlarda Suriye içindeki insani koşulların iyileştirilmesine yönelik olarak ve yerel nüfus ile mültecilerin daha güvenli olacak alanlarda yaşamasını sağlamak üzere Türkiye ile her türlü ortak çabayı gösterecektir.” ifadelerine yer verilse de bu konuda da AB, somut adımlardan kaçındı.
AB, Türkiye’nin bu konudaki girişimlerine herhangi bir katkı sağlamadı.
AB ve Türkiye, 18 Mart’ta yeni fasılların açılmasına yönelik hazırlık çalışmalarının hızlandırılarak devam edilmesi üzerinde de uzlaşmıştı.
Mutabakatta, “Diğer fasılların açılmasına yönelik hazırlık çalışmaları, mevcut kurallar çerçevesinde üye devletlerin tutumlarına halel getirmeksizin hız kazandırılmış şekilde devam edecektir.” ifadesi yer aldı.
Buna rağmen, AB ile üyelik müzakerelerinde 30 Haziran 2016’dan bu yana yeni fasıl açılmamakla birlikte son yıllarda AB-Türkiye üyelik müzakereleri neredeyse donma noktasına geldi.
Taraflar arasında üyelik müzakereleri sadece hız kesmekle kalmadı, AB, Doğu Akdeniz’deki anlaşmazlıkları bahane ederek üst düzeyli görüşmeleri de uzun bir süre askıya aldı.
AB ile Türkiye arasında 1996 yılında yürürlüğe giren Gümrük Birliği’nin üzerinden 25 yıl geçti. Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği öncesinde geçiş dönemi düzenlemesi olarak yürürlüğe konulan Gümrük Birliği, özellikle Türkiye açısından sistemik sorunlar içeren bir ticari ortaklık ilişkisine dönüştü.
Sığınmacı mutabakatı, Türkiye ve AB’nin Gümrük Birliği’nin güncellenmesi konusunda çalışacaklarına da vurgu yaptı. Türkiye ve AB sığınmacı mutabakatı uyarınca, Gümrük Birliği’nin güncellenmesi için resmi müzakerelerin başlaması bekleniyordu.
Gümrük Birliği’nin güncellenmesine ilişkin resmi müzakerelerin AB Komisyonunun Konseyden yetki almasının ardından başlaması gerekiyordu ancak Brüksel bu konuda istekli davranmadı.
AB Komisyonu, AB Konseyinden Türkiye ile Gümrük Birliği’ni güncelleme konusunda müzakerelere başlama yetkisini Aralık 2016’da istedi. Fakat bazı üye ülkelerle yaşanan sıkıntılar ve gerginlikler nedeniyle, Gümrük Birliği güncellenmesi müzakere yetkisi siyaseten rehin alındı ve bu alanda da sözler tutulmadı.
Mutabakatının ardından özellikle Ege Denizi’nde düzensiz göç büyük ölçüde kontrol altında tutulurken ölümler de azaldı.
Ege’den göçmen geçişlerinde büyük ölçüde düşüş yaşanırken, Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre, Avrupa’ya göçmen akınının zirve yaptığı 2015’te Ege adaları üzerinden 856 bin 723 kişi geçiş yaparken, bu sayı 2020’de 9 bin 714’e kadar geriledi.