Ali Rıza Demircan
Önce bir gün önce yayınlanan 19 Mart tarihli yazımda geçen iki paragrafı aktarayım:
{ Gavurlara ve daha da önemlisi gavurlaşmaya da tavır koyalım. Çünkü Rabbimizin açıkladığı üzere gavurlar mallarını yalnızca sömürüleri ve İstanbul Sözleşmesi gibi metinlerle insanlık değerlerini tahrip için kullanırlar ki sonu Cehennemdir:
“ Hiç şüphesiz gavurlar mallarını, insanları Allah yolunun değerlerinden alıkoymak için harcıyorlar. Daha da harcayacaklar. Ama sonunda bu, onlara yürek acısı olacak ve en sonunda mağlûp olacaklardır. Gavurlukta ısrar edenler ise Cehennem’de toplanacaklardır” (Enfal 8/36) }
Erkeklik ve kadınlık fıtratını red eden, zinacılar ve eşcinsellerle fıtratlarını koruyan iffetli insanları eşitleyen, iddiaların aksine kadını erkek aleyhine kıyama kaldırarak şiddet yolunu açan ve kadın mağduriyetini artıran ve aileyi parçalayan, özetlersek bir tür gavurluk türü olan İstanbul Sözleşmesi aleyhine bir çok yazı yazdım ve Cumhurbaşkanımıza çağrılarım oldu.
Görev Yapılırsa Sonuç Alınır
Müslüman fertlerin ve İslâm bağlısı toplumun ana niteliği Emir bi’l-Marûf ve Nehy-i ani’l- Münker’dir. ( Al-İ İmran 3/104,110) Yani yüce dinimizin, ortak aklın ve ilmin gerekleri olan Marûf’a çağırmak ve insanlık değerlerini tahrip eden İstanbul Sözleşmesi gibi din ve akıl- ilim dışılık olan Münker’den sakındırmaktır.
İslami bilgi ve bilinçsizliğimiz sebebiyle biz bu ana görevimizi terk eder ve özellikle yöneticilerimize yönelik olarak yap(a)maz olduk. Ne var ki bunun bir istisnası İstanbul Sözleşmesi aleyhine tavrımız oldu. Samimi bir gayret gösterildi, Cumhurbaşkanımıza çağrılar yapıldı ve ilgililere siyasi bedel ödetileceği uyarısında bulunuldu.
Görevimizi yaptığımız için de bereket hasıl oldu ve kamu oyu desteği verilen Cumhurbaşkanımız yapılan hatayı idrakle gerekeni yaparak İstanbul Sözleşmesi’ni çöpe attı. Sıra 6284 numaralı yasada.
Hiç Değilse Bundan Sonra
İstanbul Sözleşmesi aleyhine olduğu gibi baskıcı, dışlayıcı ve ötekileştirici zalim jakoben laiklik aleyhine de çalışmalar yapılabilseydi Müslüman milletimiz lehine niye hayırlar ve başarılar elde edilebilirdi.
Hiç değilse bundan sonra, İslâmî yapılanmalara da alan açacak özgürlükçü bir anayasa için akıllıca çalışmalar yapabilirsek hatalarımızı bir ölçüde gidermiş, hayırlara yol açmış oluruz. Unutmayalım Rabbimizin şu emri günümüzde yürürlüktedir:
“Mümin erkekler ve kadınlar birbirlerinin Evliya’sıdır: Onlar birbirlerini temsil edebilir ve birbirleri adına tasarrufta bulunabilirler.
Onlar Ma’ruf olanı emredip gerçekleştirmeye çalışırlar, Müker’den de (güçleri ölçüsünde sözlü ve fiilî olarak) sakındırırlar.
Namazı birliktelik içinde kılar ve zekâtı verirler.
(Hayatı düzenleyici emirleri ve yasaklarında) Allah’a ve Resûlü’ne itâat ederler. Onlar Allah’ın kendilerini merhametiyle kuşatacağı insanlardır. Hiç şüphesiz Allah, karşı koyulamayacak güç sahibidir ve neylerse güzel eyleyendir.” (Tevbe, 9/71)