Camii Sancaklar Vakfı’nın isteği ile Emre Arolat tarafından 2011-2013 yıllarında İstanbul, Büyükçekmece’de inşa edilmiştir.
Bir caminin önceden tanımlanmış bir forma sahip olmamasına ve herhangi temiz yerin bir mescit olabileceğine bağlı olarak proje, form tartışmalarından uzaklaşarak sadece dini bir mekanın “özüne” odaklanmıştır. Tasarım, tüm kültürel yüklerden arınmış, birincil bir iç dünya gibi, ışığın ve maddenin en saf biçimlerini temsil etmeyi amaçlamaktadır. Yapının sitenin yamacında kaybolması, sanki hep oradaymış gibi yere demirlenmesi ile zamansal ve kültürel tüm uğraşlardan kurtulmak amaçlanmıştır.
Proje, çevredeki kapalı site konumundaki yapılardan hayli yoğun kullanımı olan bir otoyol ile ayrılan, kırsal bir alanda yer almaktadır. Caminin üst avlusundaki parkın etrafını çevreleyen yüksek duvarlar, dışardaki karmaşık dünya ile kamusal parkın huzurlu atmosferi arasındaki belirgin sınırı vurgulamaktadır. Parktan dışarı uzanan uzun saçak ve buranın bir “mekan” olduğunu tasvir eden dikey prizmatik bir taş kütlesi (minare) ise dışardan algılanan mimari unsurlar olarak belirmektedirler. Bu saçağın altında yer alan yapıya parkın içinden geçen üst avludaki bir yol ile erişilebilmektedir. Arazide ilerleyip, tepeden aşağıya inerek duvarlar arasından camiye girince, dışarıdaki dünya tamamen geride bırakılmakta ve yapı bütünüyle topografya ile hemhal olmaktadır.
Basit bir mağarayı andıran camii, dua etmek ve Allah ile yalnız kalmak için hayli dramatik ve huşu uyandıran bir iç mekana sahiptir. Kıble duvarı boyunca yer alan yarıklar, ibadet alanının yönelimini güçlendirirken, güneş ışınlarının da iç mekana süzülmesini sağlamaktadır. Tek süs günün saatine göre değişen kıble duvarına sızan gün ışığıdır.
Sürekli olarak doğal olan ile insan üretimi arasındaki gerilimden ivmelenen projede, arazinin doğal eğimini takip eden doğal taş merdivenler ile 6 metre yükseklikte uzanarak saçağı oluşturan ince betonarme tavan arasındaki zıtlık, bu ikili ilişkiyi güçlendiren unsurlardan biri olarak öne çıkmaktadır.
Caminin hemen karşısındaki çay evi, ortak kullanım alanı ve kütüphane açık alanın toplanma özelliğini zenginleştirmektedir. İç kısımda malzemeler; fazlalık olmadan kendilerini olduğu gibi ortaya koymaktadırlar. Duvarlar ve tavan, arınma ve alçakgönüllülük hissini güçlendirmektedir. Bu duvardaki yarıklar ve çatlaklar ibadet alanının yönlülüğünü artırır. Kadınlar kısmı salonun yükseltilmiş ve ayrılmış bir bölümüne yerleştirilmiştir. Külliye; abdest salonları, tuvaletler ve imamın doğrudan salona ulaşabileceği evi içermektedir.
Su altında kalma özelliği ve yeşil çatı, ısı kaybına ve kazanımına karşı doğal bir yalıtım sağlar. Peyzaj malzemeleri çoğunlukla bakıma ihtiyaç duymayan ve çevredeki çayırlarla birleşen kırsal bitkilerdendir. Tüm bu özellikler yapıda ekstra enerji ve su kullanımını engellemektedir.
Günün Terimi:
Mahfil: Cami içindeki ayrılmış mekanlardır.
İslâm mâbedlerinde halifelerin, hükümdarların veya devlet başkanlarının maiyetleriyle birlikte namaz kılmasına ayrılan mekanlar “hünkar mahfili” olarak adlandırılmıştır.