Osmanlı ahşap sahil sarayı geleneğini gerek boyutları ve gerekse kâgir malzemesi ile yeni bir boyut getiren saray, hanedanın tarihi yarımadadan çıkıp Boğaziçi’nin çağdaş dokusu içerisine yerleştirdikleri Batılılaşma Dönemi saray yapılarının ilkidir. Sahil sarayı geleneğine anıtsal boyutu ve kullanılan malzeme ile yeni bir yaklaşım getiren saray kendisinden sonra yapılacak olan Beylerbeyi, Çırağan gibi sarayların öncüsüdür.
Osmanlı ahşap sahil sarayı geleneğini gerek boyutları ve gerekse kâgir malzemesi ile yeni bir boyut getiren saray, hanedanın tarihi yarımadadan çıkıp Boğaziçi’nin çağdaş dokusu içerisine yerleştirdikleri Batılılaşma Dönemi saray yapılarının ilkidir. Sahil sarayı geleneğine anıtsal boyutu ve kullanılan malzeme ile yeni bir yaklaşım getiren saray kendisinden sonra yapılacak olan Beylerbeyi, Çırağan gibi sarayların öncüsüdür.
Mimar Zeynep Aybüke Tiryaki
Beşiktaş’ta bulunan Dolmabahçe Sarayı’nın yeri 17. yy. başlarına kadar kaptan paşaların ikamet ettiği ve donanmanın demirlediği bir koy görevi görmekte idi. Sarayın üst kadrosu, bu alanı resmi yazlık olarak seçmişlerdir. Beşiktaş Sahil Sarayı adı ile anılan saray buraya yapılmış, sonradan ismi Dolmabahçe Sarayı olarak değişmiştir.
Rokoko tarzı bezemelerle donatılmış olan Beşiktaş Sarayı 1815 yılında geçirdiği yangından sonra yenilenmiştir. Abdülmecit Dönemi’nde yıktırılarak Batılı normlara göre Garabet ve oğlu Nikogos Balyan’a yaptırılmaya başlanan yeni kâgir saray 1856 yılında hizmete açılmıştır.
110.000 metrekarelik bir alana yayılan Dolmabahçe Sarayı’nda ana yapıyı oluşturan Mabeyn, Muayede Salonu, Harem ve Veliaht dairelerinden başka Bezm-i Âlem Valide Camisi, Tiyatro, atlar için Istabl-ı Âmire, Serasker Dairesi, Saat Kulesi, Hazine-i Hassa ve Mefruşat Daireleri bulunur. Bu grubun arkasına düşen yerde Kuşluk Camlı Köşk, Gedikli Cariyeler ve Kızlarağası daireleri, Hareket Köşkleri, Hereke Dokumahanesi, Baltacılar, Agavât, Bendegân ve Musâiban daireleri ile bu yapıların halkını doyuracak nitelikte Matbah-ı Amire bölümleri yer almaktadır. Yapılardan kayıkhane, tiyatro, depo ve ahırlardan oluşan avlu etrafında bulunan yapı topluluğu yol ve stadyum yapımları sırasında yok edilmiştir.
Ana bina, Mabeyn-i Hümâyûn, Muayede Salonu, Harem-i Hümâyûn adlarındaki üç ana bölümden oluşmaktadır. Ortada Muayede Salonu yanlarda ise Mabeyn-i Hümâyûn ve Harem-i Hümâyûn kısmı yatay bir birliktelik sağlar.
Dış bezemeler açısından Batılı akımların etkisinde olan saray plan açısından geleneksel Türk Evi Plan Tipi’ne sahiptir. Bu tip planlarda sofa ve sofaya açılan odalar bulunmaktadır. Ana Bina 14.595 metrekarelik bir alana kurulmuş olup 285 oda, 43 salon, 6 balkon ve 6 hamamdan oluşur.
Sarayın örtü sistemi olarak genellikle çatı altına gizlenmiş kubbe, tonoz ve cam malzemenin kullanıldığı görülür. Yapının bahçelerine bakıldığında kara tarafında bulunan Bayıldım Bahçesi’nin Türk Bahçe özelliklerini koruduğu ancak deniz tarafında bulunan bahçelerinde Avrupa etkilerinin olduğunu görmek mümkündür.
Batılılaşma etkisindeki Dolmabahçe Sarayı’nda bir bina içerisinde koridorlar ve geçitlerle ulaşılan büyük sofalar, birimlerin birbirinden ayrılmasını sağlamıştır. Tanzimat Dönemi’nde yapılan Dolmabahçe Sarayı tek parça bir yapı kütlesi olarak ele alınmıştır. Bu kütlenin genel görünümüne içten ve dıştan bakıldığında Eklektik Üslup’ un uygulandığı görülmektedir.
Dışarıda gözlenen sütun ve alınlıklarla oluşturulan modernizasyon ve Batılı olma arzusu içerde geleneğe bağlı sofalı plan ile Osmanlı karakterini vurgulamaktadır. Harem kısmı mimari olarak Batılı tarzda ele alınmıştır. Mabeyn bölümü devletin, Bîrun (dış) işlerinin teşkilatlarına yönelik birimlerini içermektedir. Bu bölümde dönem içerisinde monarşik yönetimin geçirdiği kuvvetler ayrılığı ilkesinin gelişimini vurgulayan, ancak mekânsal dizilimle yine sultanı hak ettiği monarşik liderlik konumuna oturtan bir konumlanış söz konusudur. Mabeyn bölümü Batılılaşma öncesinde Enderun bölümünün işlevlerini, eğitim hariç, kendi birimleri ile yaşatmıştır.
Sarayın önemli bölümlerinden biri de saray kompleksi içinde bulunan camii ve saat kulesidir. Camii eskiden beri Osmanlı saray eşrafı tarafından kullanılmaktadır. Saat Kulesi ise 1894 yılında Abdülhamit tarafından sarayın üslubuna uygun bir şekilde yaptırılmıştır.
Genel hatları ile Dolmabahçe Sarayı’na bakıldığında Osmanlı Mimarisi’nde ahşap malzemeli sahil sarayı geleneğine gerek boyutları ve gerekse kâgir malzemesi ile yeni bir boyut getirmiştir. Osmanlı Sultanları’nın Topkapı Yarımadası’ndan çıkıp Boğaziçi’nin çağdaş dokusu içerisine yerleştirdikleri yapı Batılılaşma Dönemi saray yapılarının ilk örneğidir. Sahil sarayı geleneğine anıtsal boyutu ve kullanılan malzeme ile yeni bir yaklaşım getiren saray kendisinden sonra yapılacak olan Beylerbeyi, Çırağan gibi sarayların da öncüsüdür.
Günün Mimarlık Terimi
Apsis: (Yunanca: “kavis”, “yay”) Mabetlerin sunak/kurban odasını kapsayan, çoğunlukla yarım daire ya da çokgen, çok nadir durumlarda dikdörtgen planlı bir yapı unsurudur. Apsisler antik döneme ait bazilikalarda yaygın kullanılan mimari öğelerden biridir. Apsisler, yapının cephesinde dışa doğru göbekli bir yapı olabildiği gibi, bina içlerinde ya da dikdörtgen planlı duvarlarla da sarılı olabilir.