islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4795
EURO
36,4287
ALTIN
2.955,56
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

Halife Hz. Ömer, Hükümdar Nûşirevân’dan Daha Âdildi

Halife Hz. Ömer zamanında Şam valisi Sa’d ibni Ebi Vakkas, bir cami yapmak ister. Ne var ki camiye bitişik arsası olan Yahudi, her nedense arsasını satmak istemez ve cami yapımını engeller.

Halife Hz. Ömer, Hükümdar Nûşirevân’dan Daha Âdildi
20 Mayıs 2021 08:00
A+
A-

Prof. Dr. Ali Seyyar

Değerli Okuyucularım;

Bir önceki yazımda İran Sasani hükümdarı Nûşirevân’ın Müslüman olmadığı halde ülkesinde herkese nasıl refah ve adalet sağladığını yazmıştım.

Neden mi şimdi Hz. Ömer’i, kendinden önce bir hükümdar olan birisi ile hem de adalet konusunda kıyaslama yapıyorum? Çünkü bu mukayeseyi bizzat Hz. Ömer yapıyor da onun için. Kaldı ki Hz. Ömer, söz konusu Nûşirevân’ı yakından tanıma fırsatı da bulmuştur. Öyle ise ilk önce neden Hz. Ömer’in kendisini Nûşirevân ile kıyaslama gereği duyduğunu aşağıdaki hadiseden öğrenelim.

Halife Hz. Ömer zamanında Şam valisi Sa’d ibni Ebi Vakkas, bir cami yapmak ister. Ne var ki camiye bitişik arsası olan Yahudi, her nedense arsasını satmak istemez ve cami yapımını engeller. Bunun üzerine vali, arsayı zorla kamulaştırır ve bedelini Yahudi’ye gönderir. Buna razı olmayan Yahudi, bir Müslümanın tavsiyesi üzerine Medine’ye gelerek, durumu Halifeye şikâyet eder. Hz. Ömer, bir deri veya kemik parçasına bir şey yazarak, bunu valiye vermesini söyler. Yahudi, bu yazışmadan pek bir şey anlamaz ve bundan bir şey çıkmayacağını düşünür. Yine de valiye gidip Hz. Ömer’in yazdığını uzatır. Vali, yazıyı görür görmez çok korkar, hemen Yahudi’nin arsasını iade eder ve onu memnun etmek için bir miktar da yardımda bulunur. Rivayet edilir ki bu hadiseyi bire bir yaşayan Yahudi, İslâm’ın adalet sisteminden o kadar çok etkilenmiş olacak ki, hem arsasını hibe etmiş, hem de Müslüman olmuş.

Peki, ne oldu da Şam valisi Sa’d ibni Ebi Vakkas, kamulaştırma kararından hemen vazgeçti? Daha doğrusu kemik parçasının üzerinde ne yazıyordu ki vali, bundan o kadar etkilendi? Kemiğin üzerinde Hz. Ömer, sadece şunu yazmıştı: “Ben, Nuşirevan’dan daha âdilim.” Bu söz, Şam valisi Sa’d ibni Ebi Vakkas için çok anlamlıydı. Çünkü bu söz, Hz. Ömer ile birlikte yaşamış oldukları bir hatırayı anında zihninde canlanmasına vesile olmuştu. Şimdi bu hadiseyi bizzat Sa’d ibni Ebi Vakkas’dan dinleyelim:

“İslâm’dan önce ben ve bugün halife olan Hz. Ömer, İran taraflarına ticaret için gittik. Yanımıza satmak maksadıyla 200 at almıştık. İran’a vardık. Orada cirit oynayan gençleri seyrederken, birileri yanımıza gelip ‘Bedeviler’ gibi sözlerle hakaret ettikten sonra zorla elimizdeki develere el koydular. Çok kalabalık bir çete grubuydu, bir şey yapamadık. Elimizde para da kalmamıştı. Üzgün bir şekilde, geceleyeceğimiz bir eski han bulduk. Hanın sahibine de sıkıntımızı anlattık. Adam, iyi biriydi. Bize yardım etti. Bize, ‘Hiç kederlenmeyin, bizim hükümdarımız Nûşirevân hazretleri son derece âdildir. Ya atlarınızı buldurur, ya da bedelini tanzim eder’ dedi. Sonra gidip hükümdara bir tercüman vasıtasıyla durumumuzu anlattık. Bize bir kese altın verdi ve atlarımızın bulunacağını söyledi. Atlar bulunup bize iade edildikten sonra ayrı ayrı kapılardan yarın şehri terk etmemiz söylendi. Ertesi gün şehrin iki kapısında vezir ve hükümdarın büyük oğlunun asıldığını gördük. Meğer bunlar bir çete kurup gasp ve talan yapıyorlarmış…”

İşte kemiğin üzerinde yazılan bu söz, bir zamanlar Nûşirevân’ın ülkesinde hâkim olan adaletin ne kadar önemli olduğunu gösteriyordu. Bir İslâm devletinde hukukun üstünlüğü hiçbir ayrımcılık gözetilmeksizin bütünüyle adaletin temelleri üzerine bina edildiği için, başka ülkelerde icra edilen adalet anlayışından daha geri olması düşünülemez. Hz. Ömer de “Ben Nuşirevan’dan daha az âdil değilim.” anlamına gelen temel duruşuyla, haddizatında İslâm’ın yüce adalet ilkesinin her halükârda koruması gerektiğinin altını çizmiştir.

Bir Değerlendirme

Bu hadise, günümüzün Müslüman siyasetçilere ve yöneticilere bir ders olmalıdır. Değil sadece Müslüman tebaa için hangi dinden, inançtan veya ırktan olursa olsun herkes, adalet önünde eşittir. Adalete dayanmayan her karar, zulümdür. İslâm’ın da en büyük düşmanı, zulümdür. İslâm’ı evrensel ve cazip kılan da işte adaletidir. Eğer İslâm ülkeleri bugün yaşanabilir olmaktan uzaklaşmış ve Müslümanlar da gayri Müslimlerin idaresi altında yaşamayı tercih edecek hâle gelmiş ise bunun tek sebebi İslâm diyarında adalet mekanizmasının yara almış olması ve(ya) âdil bir nizama dayanan bir sistemin olmamasıdır. Adaletin olmadığı yerde sosyal adalet de olmaz. Sosyal adaletin olmadığı yerde sosyal refah ve barış da olmaz.

Şu bir gerçek ki Hz. Ömer, hükümdar Nûşirevân’dan daha âdildi. Çünkü İslâm, bunu emrediyor. Ya günümüzün Müslüman idarecileri? Bırakınız Hz. Ömer’i, kendilerini Nûşirevân’dan daha âdil olduklarını iddia edebilir mi? Bugün biz Hz. Ömer gibi adalet çizgisinden ayrılmayan Müslüman liderlere hasretiz… Çünkü su gibi, ekmek gibi adalete muhtacız… Hatta imanımız ne kadar hayatî önem arz ediyorsa bilinçli imanın bir yansıması olan adalet de o kadar ehemmiyetlidir…

Adalet, her şeyden önce Cenab-ı Hakkın “Adl” isminin bir tecellisi ve kâinatta hükmeden mühim bir unsurdur. O halde bize düşen görev, varlık âlemindeki bu esaslı düsturun başta hukuk sistemimiz olmak üzere siyaset ve iktisat gibi sosyal hayatımızın bütün alanlarına yansıması için gayret göstermek olmalıdır. Aksi takdirde başımıza daha çok bela gelebilir. Adaletin tam tesisi için, hep birlikte mücadele etmeliyiz. Gayret bizden, takdir ve tevfik Allah’tandır.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.