islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4690
EURO
36,3690
ALTIN
2.962,53
BIST
9.277,71
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Az Bulutlu
9°C
Pazar Az Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
11°C

Bir açıklama zarureti..

Bir açıklama zarureti..

VE BİR ÇÖZÜM ÖNERİSİ

15 Temmuz’da, uluslararası bir etkinlik için davet almıştım. Sunum yapmam ve projelerimi anlatmam isteniyordu.. Öncelikle, değerli davetinize çok teşekkür ediyorum dedim. Ama izninizle, bir açıklama yapma zarureti hissediyorum diye devam ettim !..  İlkin şunu söylemeliyim ki, ön koşulunuz olan İngilizce sunum şartınızı kabul etmem mümkün değildir.. Kendi ülkemde kendi dilimle konuşurum. Simültane sisteminiz de bir zahmet yabancılara aktarır..  Ayrıca anladığım kadarı ile de; panele benzer, söz sırası ile cereyan edecek bir anlatım söz konusu.. İnanın bana, son on beş, yirmi yıldır hiçbir panele katılmıyorum o yüzden. Çünkü artık, derdimi anlatmak ve görselleri ile destekleyebilmek için kullanabileceğim 3 saatin altında bir konuşma süresi benim için, bilimsel bir takdime yeterli olmuyor !.. Bazen güncel konular için özel bir haber niyetine arayan ve fikrimi soran TRT dahil, radyo ve televizyonlara, 15-20 dakikalık özet yapmış olduğum vâkidir elbet ama, böyle bir iddialı başlık altındaki konuya ilişkin söyleşimde söze sadece, birazdan işaret edeceğim KAVRAM YANLIŞLARINIZDAN başlasam, bile, iki saate sığmayacaktır anlatacaklarım dedim… Peki neden dedim. Derdim neydi ?..

10 yıl kadar önce, ülkemizde ilk kez, Ankara’da inşa edilen bir binaya Leed platin ödülü verileceği için, İngiliz Büyük Elçiliği bir toplantı düzenlemişti, Dünyaca ünlü iki üç tane de mimar vardı davetliler arasında. Davetiyedeki ifade ise özetle şöyleydi: Leed sertifikası, insanlık adına çok önemli bir ödüldür, mutlaka gelmemiz ve bir anlamda medeniyet dersi almamız tavsiye olunur deniyordu. Bence ağır hakaret içeren bu satırlar, hazırlıklı gitmeme vesile oldu. Ağızlarının payını mutlaka vermeliydik. 1984 den bu yana ağırlık vermeye çalıştığım İlk enerji mimarlığı projelerimin A3 panolarını toplantı salonunun duvarına iliştirerek bir sergi köşesi hazırladım kendime. Yabancı mimarlar da ilkin pek anlamış gibi bakmıyorlardı doğrusu. Bazı açıklamalardan sonra, siz farklı bir pencereden bakıyorsunuz mesleğinize itirafında bulunabildiler yinede !..

Bilgisayarımda da, özel olarak seçtiğim slaytlarımla bir sunum hazırlamıştım. Sıra bana gelince anlatmaya başladım. Ödül verdikleri binayı yakından tanıdığımı, planlanması sırasında hiç akla gelmeyen bazı şeylerin binaya eklenmesi sırasında, güneş panellerinin yandaki binanın sürekli gölgesinde kalacak bir duvarına dizildiğinden başladım anlatmaya. Sonunda, bu mudur sizin platin anlayışınız dedim ve bina sahibinin bu ödül için kaç dolarlık bir başvuru yaptığını sordum.. Çünkü biliyordum ki böyle bir plaket, bina sahibine elbette sanal bir prestij kazandırıyor ve örneğin bir otel o sertifikayı kapısına yapıştırdığında, oda fiyatlarına da hemen zam yapıyordu.. Dolayısı ile, alan da veren de memnundu bu işten. Yâni bu PARAN KADAR SERTİFİKA aymazlığı, maalesef bizlere, medeniyet dersi olarak pazarlanıyordu..

Sıra bana gelince de, bir sunum yapmak için izin istedim kendilerinden. Simültane tercüme olduğu için Türkçe anlatıyordum elbette.. Önce şunları hatırlattım yabancı izleyicilere. Versay sarayında bile hala tuvalet olmadığından başladım söze. Avrupa menşeli dantelli şemsiyelerin her mevsim kullanılmasının sebebinin, şıklık icabı olarak değil, pisliklerin pencerelerden sokağa fırlatılması sırasında, hanımların başından aşağıya geçmemesi için, yüksek ince topuklu ayakkabılarının da aynı şekilde yollara saçılan pisliklerin arasından bulaşmadan geçebilmek için icat olunduğunu anlattım kendilerine. “E ne olmuş yani ?” diye suratıma bakarlarken de, 400 yıl önce yaptığımız Edirne Şifahanesinin iç mekan fotoğraflarını göstermeye başladım. Yüzyıllar boyu bütün binalarımızda ve saraylarımızda tuvalet ve hamam bulunduğunu söyleyerek, bu şifahaneyi çevreleye her yarım kubbeli girintili hacimde de, farklı bir hastalığın tedavi edildiğini anlattım kendilerine.. O yüzden lütfen, bizlere MEDENİYET DERSİ vermek iddianızdan vazgeçiniz ve bir an önce tarihinizle yüzleşiniz tavsiyesinde bulundum.. İnanıyorum ki bu yaşananlar; “biz kendimize, tarih boyunca yettik, hala yetebiliriz” güvenini pekiştirecektir yüreklerde..

KÜRESEL KiRLİLİK

İçinde bulunduğumuz yıllarda, en önde olması gereken konudur küresel kirlilik. Bir yılda ölenlerin nerede ise yüzde onunun bu kirlilikten kaynaklandığı dünyada, insan eliyle gerçekleşen küresel kirlenmenin hiç değil, sadece küresel ısınmanın ve iklimsel değişikliğin insan kaynaklı olduğuna inanan batı hayranı iklimsel aktivistlerimiz var maalesef. Ve bunlar, içinde bulunduğumuz Pandeminin de, DSÖ yani Dünya Sağlık Örgütü isimli, aslen dünya sağlığını bozmak ve çaresini satmak üzere kurulmuş mafya örgütü ve yardakçıları tarafından kurgulandığını, anlamak istememektedirler… Kendileri ile tanıştığımız 2006 IPCC Uluslararası iklim toplantılarının katılımcısı olup 2007’de durumu fark edip, küresel ısınma insan kaynaklı olamaz diyerek ayrıldıklarında, tehditlerle karşılaşan 16 bilim adamı, davet ederseniz Türkiye’ye de gelebiliriz demişlerdi.. Çünkü özetle, o da bir korku senaryosuydu. Kısaca, yeşil sermayenin satmak istediği AAAA kotlu ürünlerin gerekçeleri idi sunulanlar.. Daha ağır bir tabirle, hepimize yutturulmaya çalışılanlar !..

Genelde, böyle bilgilerin paylaşılması, büyük menfaat şebekelerinin arka yüzünü ifşa ettiğinden ötürü, örneğin WhatsApp Grubumuzda, 600 kişiyi aşan toplu paylaşım yapabilirken, maalesef yine onlar tarafından yasaklanmıştım.. O yüzden, benzer bir sıkıntı yaşamamak için, toplam 73 dakikalık olan ve üç parçaya böldüğümüz, Türkçe altyazılı hale getirdiğimiz videoyu, ayrı bir kanala yükledik. Böylece linklerini de paylaşabiliyorum artık.. Aklınızda olsun, toplam 4 GB olduğu için, cep telefonlarınıza ağır gelebilir..

Elbette hepimize dersler taşıyor bu paylaşımlar.. Ama en çok önemsediğim, sevgili gençlerimizin perdelerin arka yüzünü şimdiden görebilmeleri ve biran önce, geleceğin yönetimine hazırlanmaya başlamalarıdır.. Büyüklerin beceremediklerini sizlere emanet ettiğimin farkındayım sevgili gençler… Çünkü itiraf ediyorum ki artık, geleceğin şansı, sizlersiniz !..

Bu vesile ile, “Enerji Mimarlığı” adına ileri sürdüğümüz ve doğru örneklerin yaygınlaşmasına çalıştığımız şu günlerde, yine uluslararası ölçekte yıllardır gündem başlığı yapılan bazı TEMEL YANLIŞLARA dair bir açıklama yapmak ve yedi sene önce, sevindirici bir şekilde dünya gündeminde yer alarak, bir anlamda itirazda bulunduğum yanlış kavramlara, doğru örnekler sunan cami örneğimizin, geçen sene yayınlanan haberini de, bu makalenin sonunda sizlerle tekraren paylaşmak istiyorum. Onunla birlikte de, detaylarına www.erengezgin.net  sitemizden ulaşabileceğiniz, Güneş Evi, Güneş Okulu ve Güneş Spor Salonu projelerime.. Yani, hiçbir yaşamsal risk taşımayan, ülkesine maddi manevi yük olmadığı gibi, basitçe yapacağımız hesap sonunda hep beraber görebileceğimiz gibi, uluslararası borçlarımızdan tamamen kurtulmayı sağlayacak milli tasarrufunun, yani kendimize yetmenin yolunu da açabilecek örneklere !.. Önemle dikkatinizi çekmek isterim ki, burada sözünü ettiğimiz tasarruf, kesinlikle, hayati gereksinimlerden vazgeçmek, yada kısıtlamak anlamına gelmemektedir.. Tam tersine; sağlığımız, gıda güvenliğimiz, yaşam konforumuz ve deprem riski taşımamamız sayesinde, geleceğimizin sigortasına sahip olabileceğimiz anlamına gelmektedir…

Şimdilik 97’ye ulaşan Enerji Mimarlığı Projemin toplu görselleri :

http://www.erengezgin.net/ENERJi%20projeleri_anasayfa.html

Diyarbakır Güneş Evi 18 ( İnşa Edildi )

http://www.erengezgin.net/ENERJi%20projeleri018.html

Güneş Okulu 31

http://www.erengezgin.net/ENERJi%20projeleri031.html

Güneş Köyü 34

http://www.erengezgin.net/ENERJi%20projeleri034.html

Muğla Güneş Evi 41 ( İnşa Edildi )

http://www.erengezgin.net/ENERJi%20projeleri041.html

Antalya Gençlik Merkezi 46

http://www.erengezgin.net/ENERJi%20projeleri046.html

Afyonkarahisar Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Bahçesi 64 ( İnşa Edildi )

KAVRAMSAL YANLIŞLAR

Şimdi gelelim, bu konularda çoğunuzun yıllardır işittiği TEMEL yanlışlara.. Neye itiraz ettiğimi yani ne demek istediğimi, dört başlıkta ve kısaca özetlemek istiyorum yol arkadaşlarıma:

1- Toplantının ana başlıklarından ilki olan SIFIR ENERJİLİ BİNALAR tanımının yanlışlığından girelim konuya.. Ödenmeyen bedel, sıfır enerji ile yaşanıyor anlamına hiç gelmez. Bu bir.. Ayrıca bu tanım her nasılsa, enerjinin hiç kullanılmadığı, sanki hiç ihtiyaç olmadığı gibi saçma bir duruma da karşılık gelmektedir. Sıfır enerji kullanmak, yaşayan değil ölü bir varlık için söz konusu olabilir ancak.. Yani özetle sıfır enerji, ölüm halinin tanımıdır, yaşamın hiç değil !..

2- PASİF BİNA demek ise yine maalesef, o yapı, tam tersine tümüyle aktif olabilmek için yani kendisine yetebilmek üzere yola çıkmışken, tamamen zihinsel bir değersizleştirme amacı ile PASİF EV denerek, hiç bilmeyenler için, olan şey yine önemsizleştirilmektedir böylece.. O yüzden, bu yaklaşıma da şiddetle karşıyım dedim davet saiplerine !.. Maalesef batının maksatlı değersizleştirme politikasıdır bu tanımlar !.. Ve kapitalizmin bel altı yöntemlerinden sadece birisidir. Kendisine tamamen yetebilen bir binadır esas aktif olan.. Her gelen zamma ve koşula razı olan zavallı binadır asıl çaresiz olan, yani pasif olan.. Benim evim pasif ev diyenlere, yaa vah vah diyesim geliyor o yüzden !..

3- ENERJİ VERİMLİLİĞİ ise, yine bir kavram çarpıtmasıdır. Bu hükümetin ilk Enerji Bakanı Sayın Hilmi Güler’e danışmanlık yaparken de EN-VER projesine karşı çıkmıştım o yüzden.. Çünkü, kaynak ne olursa olsun; ister nükleer, ister kömür, ister doğal sanılan en kirli gaz, sen onu verimli kullanırsan günaha girmemiş olursun anlamına gelerek, kaynak sorgulamasını tamamen es geçen bu sloganın yanlışlığına dikkat çekmiştim ve gayet makul karşılanmıştım o dönem.. Ama maalesef, ülkemizin bu içerikteki, tüm görevlerini yerine getirebilen ilk bilimsel girişimi olarak yine benim projelendirdiğim ve 45.000 öğrenciye ders verdiğimiz, üç kez AB ödülü aldığımız Diyarbakır Güneş Evi projesi gibi, kendisine tamamen yeten ve yaşamsal risk taşımayan ikinci örnek güneş evi projemi, Enerji Bakanlığının Bahçesinde yapmaya karar verdiklerini açıkladıkları basın toplantısından tam bir hafta sonra Sayın Enerji Bakanımız da, görevden alınmışlardı !.. Yani özetle; kendi enerjisinin üretme gayretine değil, babasının verdiği harçlığı akıllıca harcamaya odaklı idi verimlilik tanımı !..

4- DİL DAYATMASINA HAYIR !.. Üstelik ne diyeceksem, özetini İngilizce yazıp göndermem ve sunumu da İngilizce yapmam isteniyordu.. Yani bütün yabancılar kendi dillerinde anlatır ve, bizler simültane tercüme ile onlara yardımcı olurken, kendi ülkemde İngilizce konuşmak zorunda isem, hiç kusura bakmayın, ben yokum dedim ve şu açıklamayı yapmak zorunda kaldım: Sunumlarım, yabancı davetlilerin olduğu yada yabancı elçilik gibi mekânlarda, daima simültane yolla yapılmıştır ve doğru olan da budur. Kimse kusura bakmasın, bendeniz kendi ülkemde, yabancı dilde konuşma yapmayı hiçbir zaman tercih etmedim ve etmeyeceğim.. Dolayısı ile, ilginize çok teşekkür ediyorum ve beni anlayışla karşılayacağınıza inanıyorum diyerek konuyu kapattım…

97 adedi bulan, farklı başlıklardaki “Enerji Mimarlığı” projelerimin önemli bir kısmı hala, henüz batının aklına gelmeyen çözümler içermektedir. Örneğin, tüm enerjisine üretip, mekânı kışın ısıtıp, yazın soğutup, havalandırıp, enerji fazlasını devlete satarak, caminin tüm giderleri ile, imamın ve müezzinin maaşı da dahil tüm masraflarını karşılayabilen, temizlik ve abdest almak için gerekli suyunu da üretip, biyolojik arıtması sayesinde kanalizasyona da ihtiyaç duymayan, ahşap olduğu için de hiç deprem riski taşımayan ve bulunduğu mahalle ve yakın çevresi için de aynı zamanda, deprem sığınma merkezi olabilecek ilk ibadet mekânı örneği, meğerse bana aitmiş. 2012 yılında yani bu projeden bir yıl öncesinde ise, Çamlıca Camii için, Allah selamet versin Mimarlar Odamın “sakın kimse katılmasın” şeklindeki “sorumluluktan kaçma” çağrısına rağmen, aynı içerikte projelendirdiğim ve Cumhurbaşkanına özel olarak sunulan ama sonuç alınamayan önerime de, bu linkten ulaşabilirsiniz:  http://www.erengezgin.net/ENERJi%20projeleri073.html

Bir yıl sonra yani 2013 te, ikinci önerim olarak, Bursa için ürettiğim, deprem riski taşımayan 4600 kişilik ahşap caminin, ülkemin gazetelerinde hemen haber konusu olmasının ardından, Daily News’te yayınlanması ve sonra, Reuters ajansının benle röportaj yapması, olayın ilk örnek olarak dünya basınında yankılanmasına yol açmıştı. Mısırda bir gazetenin ve Özbekistan’da bir derginin, bizim camiyi haber yaptığını görmüştüm. 7 sene sonra, nedense bize hiç destek vermeyen Diyanet işleri tarafından, aynı özellikleri taşıyan benzerinin tamamen finanse edilerek İngiltere’de inşa edilmesi üzerine.  Hürriyet gazetesi “Çevre dostu camiye Avrupa onayı” başlığı ile iki sayfa haber yapmıştı. Bundan sonraki sayfalarda, o haberi paylaşmaktayım.. Şimdi gelelim, bu paylaşımı neden tekrarladığımın sebebine..

Bundan böyle tüm camilerimizin benzer özellikleri içerebilmesi, yani hiçbir yaşamsal risk taşımayarak, depremde sığınma merkezi de olabilmesi ve kendilerine tamamen yetebilesi halinin en kısa özeti; ülke genelinde 9 bakanlığın bütçesi büyüklüğünde bir harcamanın, çok daha önemli işlerde kullanabilmesi ve böylece giderek, dış borçlarımızdan en kısa sürede kurtulabilme şansının kazanılabilmesi demektir… Bu özelliklere sahip olacak; ülke genelinde Güneş Evi, Güneş Köyü, Güneş Spor Salonu ve elbette, tüm giderlerinin yanında, öğretmenlerinin maaşını da çıkarabilen Güneş Okulu projelerimizle birlikte, ülkemizin çok kısa bir zamanda enerji ve ekoloji adına tüm bağımlılıklardan kurtulabilmesi, hiç de zor olmayacaktır. Hayali cihan değer demeyeceğim. Çözüm ellerimizde ve irademize teslim diyeceğim. Gönlüme sorarsanız, ikinci istiklâl savaşımız olacaktır bu hamle. Ne dersiniz ?..

Değerli yorumlarınızı bekleyeceğim…

Sevgiler..

Y. Mimar

Çelik Erengezgin

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.