Memleketi yöneten politik liderde garip bir tavır zuhur etti ne hikmet ise. Sanki kendi halkının aklıyla alay ediyor, eğleniyor. Müjde (!) üstüne müjde (!) veriyor.
Memleketi yöneten ağalarımızda garip bir tavır zuhur etti ne hikmet ise. Sanki kendi halkının aklıyla alay edip eğleniyorlar. Müjde (!) üstüne müjde (!) veriyorlar. İnsanın aklına gelmiyor değil. “Acaba ağalarımız bizimle eğleniyor mu?” diye.
Sadece politik liderlerin değil, koro halini almış şekilde diğer politik aktörler de aynı nakaratı tekrarlıyor. “Şahlanacağız” diye nutuklar atıyorlar.
Halkının iktisadi ve içtimai durumunun iç yüzünden, geçim sıkıntısından, pazar market fiyatlarından, işsizlikten, parasızlıktan hiç haberleri yokmuş gibi davranıyorlar. Sürekli müjde vermekle meşguller. Lakin ne hikmet ise her müjdenin arkasından zamlar yağmur gibi yağıyor. Hiçte umurlarında değil. Sanki yapılan zamlardan hiç haberleri yokmuş gibiler.
Asgari ücretle çalışan yaklaşık 13 milyon insan, en düşük olasılıkla üç ile çarpsanız memlekete nüfusunun yarısı ediyor ve böyle devasa bir kitle yokluk içerisinde kıvranıyor. Fakat ağalarımız sürekli müjde veriyorlar ve her müjdenin ardından zam yağmuruyla halkını daha da fakirleştiriyor. Elektrik, doğalgaz, akaryakıt, gıda ürünleri, sanayi ürünleri, çarşı pazar sürekli zamlarla çalkalanıyor. Fakat ağalarımız hiç oralı olmuyor.
Memleketin istikbalini sağlayacak neslimiz uyuşturucu, alkol, kumar, serserilik, cinayet, fuhuş, ihanet, ibnelik, lezbiyenlik vb. sapkınlıkların kıskacında ifsad edilerek heba olup gidiyor, fakat ağalarımız bu çok vahim durumu görmezden geliyor. İktidarın şakşakçısı medya kanalları dizilerle, filmlerle, müstehcen ve ahlaksız programlarla ekini ve nesli ifsad etmek hususunda birbiriyle yarışıyor, kendi neslini ifsad eden ağalarımız yurtdışına dizi ihraç etmekle elde ettikleri gelirle övünüyorlar.
Fakat ağalarımızın söylediklerinde kısmen doğruluk payı var. Evet, memleketin kapitalist sermaye sahiplerinin, mutlu azınlık sınıfın işleri çok iyiye gidiyor. Onlar sürekli şahlanıyor. İşçisinden, emekçisinden, alın terinden çalarak, çaresiz insanları “şartlar böyle” yalanıyla haklarını sömürerek kazançlarına kazanç katıyorlar. Kazandıkları haksız kazançla yardım kuruluşlarına infakta (!) bulunuyorlar, hacca umreye gidiyorlar. Milyon dolarlık malikânelerde, ultra lüks hayat yaşıyorlar. İslamcılıktan muhafazakârlığa, oradan da liberal çizgiye kayan birçok kodaman kasalarını doldurmak hususunda birbiriyle yarışıyor.
Millete “dolarla ne işiniz var” diye soruyorlar. Bu memleket insanın kefen bezinin bile dolarla hesaplandığından haberleri yokmuş gibi. Siyaseten, iktisaden, içtimaen, hukuken gavurlara teslim olmuş memleketin, gavur parası olmadan hiçbir işinin yürümeyeceğini sanki bilmiyorlar.
Vekilleri, bürokratlar, üst düzey yöneticiler, genel müdürler, üç-beş yerden maaşla kesesini dolduranlar işlerini bir şekilde yürütüp sürekli şahlanıyor. Geçim sıkıntısı, yokluk belası, evlad-u iyal derdi, fakirlik, çarşı-pazardaki yangın umurlarında bile değil gibi. Ağalarımızın bunlardan hiç mi haberi yok. Sürekli müjde vermekle meşguller.
İşçiye, emekliye, emekçiye kapitalist patronların rızasını gözeterek yıllık yüzde altı-yedi zam yapılırken ve işçiyi ezdirmedik yalanları söylenirken, gıdadan giyim kuşama, yakacaktan aydınlanmaya varıncaya kadar yıllık yüzde ellilere varan zamlar yapmaktan hiç çekinmiyorlar. Ortaya saçılan yolsuzluk, rüşvet, adam kayırma, haksız kazanç, komplo, gasp haberlerine karşı da pek gamsızca, vurdumduymazca davranıyorlar.
Yaşlanılan bunca yokluk ve sefalet karşısında, kendi halkının dramını görmeyen, görmek istemeyen ağalarımız, her mikrofonu ellerine aldıklarında müjde vermekten geri durmuyorlar. Artık benim de aklıma “ağalarımız bizimle eğleniyor” demekten başka bir şey gelmiyor.
Yakup Döğer
Mirat Haberin Notu. Yazarımız kıt kanat el emeğiyle geçinen samimi bir Müslümandır. Asla aleyhte olmak için yazmaz. Tarafsız bir nazarla bakarak yaptığı ve yaşadığı tespitleri kaleme almıştır. Kaldı ki onun bu görüşleri, ehl-i dost ve vidan arasında yaygın olarak dile getirilmektedir. Biz dostuz, bu tür yazıların uyarıcı olacağına, gerçekçi değerlendirmeler yapılmasına vesile oluşturacağına ve dua ile karşılanacağına ve karşılanması gereğine inanıyoruz.