Hangi birimizin, nerdeyse iradesini yitirecek derede öfkelendiği anlar olmamıştır. Çünkü öfke canlıların en bariz vasfıdır.
Hangi Birimiz Öfkelenmedi
Yazılı basında haberler arasında dolaşırken Spor Adamlarının Öfke Dolu Anları başlıklı haber dikkatimi çekti ve hafızama yüklemiş olduğum bazı bilgiler üzerime üşüşerek kalemimi yönlendiriverdi.
Hangi birimizin, nerdeyse iradesini yitirecek derede öfkelendiği anlar olmamıştır. Çünkü öfke canlıların en bariz vasfıdır.
Öfke Zayıflıktır
Bir tür akıl tutulması olduğu için öfke zaaf halidir. Varlıkların en muhteşemi olan biz insanları insanlık değerlerinden koparabilir ve özelde adaletten saptırabilir,
Melek değil insan oldukları için Peygamberler de öfkelenmiştir. Hz. Musa’nın buzağıya taparak Allah’a ortak koşan kavmine duyduğu öfkeden ötürü çılgına döndüğünü yüce Kitabımız Kur’ân bize şöylece açıklıyor:
Ve Musa, halkına döndüğünde, öfke ve üzüntü içinde onlara, “Benim yokluğumda ne kötü bir yol tutmuşsunuz böyle!” dedi, “Rabbinizin buyruğunu bir kenara attınız, öyle mi?” Ve (Kanun) levhalarını yere attı, kardeşinin başından yakalayıp kendine doğru çekti. Harun: “Ey anamın oğlu” diye sızlandı, “halk beni güçsüz gördü ve neredeyse öldüreceklerdi beni: bunun için benim acımla düşmanlarımı sevindirme ve beni zalimler topluluğuyla bir tutma!”
(Musa): “Ey Rabbim!” dedi, “Beni ve kardeşimi bağışla ve bizi rahmetine kabul et: çünkü sen merhametlilerin en merhametlisisin!” Araf 7/150-151)
Aziz Peygamberimiz de öfkelenmiş, örneğin Bi’r-i Maun olayında yetmiş sahabisinin ihanete uğratılarak katledilmesi sonrasında zalimleşen cani kâfirlere ıstırab ve öfke halinde günlerce beddua etmiştir.
Öfke yani kızgınlık hali kişiyi adaletten saptırabileceği için Peygamberimiz şöylece dua etmiştir:
“Allahım! Senden razı olduğum durumlarda da öfke halinde de daima hak olanı söylemeye ve doğru olanı uygulamaya başarılı kılmanı dilerim.
Ebû Hüreyre (r.a.) anlatıyor:
“Adamın biri Allah’ın Resûlü’ne (s.a.v.) geldi ve şu ricada bulundu:
– Ey Allah’ın Elçisi! Bana hayat düstûru edineceğim bazı gerçekleri öğretir misiniz? Kavrayabilmem için çokça da öğüt vermeyiniz.
Allah’ın Resûlü Peygamberimiz ona şöyle öğüt verdi:
– Öfkelenme; (seni öfkelendirecek sözlere, işlere ve davranışlara muhatap olmamaya çalış.)
Adam, kendisine öğüt verilmesi ricasını birkaç defa tekrarladı ise de Allah’ın Resûlü her bir öğüdünde ona:
– Aman öfkelenme, buyurdu.”
Peygamberler de öfkelendiğine göre biz de öfkelenebiliriz, öfkelenebiliriz ama önemli olan öfkemizi yutup bağışlayıcı olabilmemizdir.
Şanı yüce olan Allah Kur’ân-ı Kerîmde; “…Allahın kendilerinden razı olacağı gerçek müminler öfkelendikleri zaman (öfkelerini yutup) bağışlarlar.” buyurarak bizleri bağışlayıcılık erdemine yönlendirmektedir. (Şura 42 /37)
Çünkü öfkeyi yutup bağışlamak insanlık düzeyimizi yükselteceği gibi ebedi hayatın mutluğuna yani Cennet’e de erdirecektir. Çünkü Cennetliklerin bir vasfı da öfkeyi yutarak insanları affedici olabilmektir. Rabbimiz Al-i İmran 133’de şöyle buyurur:
“ (Ey Mü’minler!) Rabb’inizin mağfiretine koşuşun, bollukta ve darlıkta harcama yapan, öfkelerini yutan ve insanları bağışlayan takva sahibi kullar için hazırlanmış olup eni göklerle yer arası büyüklükte olan Cennete koşuşun.”
İşte böyle saygı değer okuyucular, spor adamları da, siyasiler de ve bizler de öfkeye kapılabiliriz, ama biz farklı olmalıyız çünkü biz ateistler ve deistler gibi değiliz. Bizler Allah’a ve âhiret hayatına inanan insanlarız. İslâmî çizgide Cennet’e yönelmek için öfkelerimize hakim olmaya çalışmalıyız. Hiç şüphesiz çalışırsak başarabiliriz.
Sözü, gerçek sporcunun öfkesine hakim olan kişi olduğunu açıklayan Peygamberimize bırakalım. Allah şanının artırsın o şöyle buyurur:
“Zulme onay verme dışında) haklı da olsa çekişip didişmeyen-çelişip çatışmayan mümin kişiye Cennet’te özel bir yer verileceğine kefilim. Şaka da olsa yalan söylemeyen mümin kimseye Cennet’in ortasında bir yer verileceğine kefilim. “ (Ebu Davud Hn. 4167)
Ali Rıza Demircan