Mehmet Şimşek ‘’Türkiye iddia edildiği gibi ciddi bir borç altında değil’’ (mi)?
Bazen durup düşünüyorum, acaba ben mi çok kötümserim. Bir şeyler iyi gidiyor bunu ben mi göremiyorum. Olaylara ön yargıyla mı bakıyorum. Tekrar analizlerimi gözden geçiriyorum, tolere ettiğim bir çok şeyi de olumsuzluklar safına katmak zorunda kalıyorum.
Ekonomi ile ilgili yazılan çizilenleri topluyorum, ya felaket tellallığı ile felaketi arttırıcı nitelikte, ya felakete gözler kapatılarak, gelen ekonomik tusinami görmezden geliniyor.
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek Bloomberg HT Ekonomi Zirvesi’nde ‘’ Türkiye iddia edildiği gibi ciddi bir borç altında değildir’’ diyor. BDDK göstergeleri ile beraber makro göstergelere bakıyoruz, ya bu göstergeler yanlış ya Mehmet Şimşek yanlış.
Mehmet Şimşek, konuşmasında yine kendisi ile tezat düşecek orta ve uzun vadede çok ciddi sorunların olduğu gerçeğini kabul ediyor. Demek kamuoyuna mesaj verirken hem iyi hem kötü diyoruz. Politik dilin tecrübesizliğimi dersiniz, her tarafın gazını almak mı dersiniz bilmiyorum ama Mehmet Şimşeğin ifadelerine hakim olan temenni içerikli konuşması, sanki hükumet de kendileri yokmuş gibi.
Türkiye’nin 15 yılda ciddi şoklar atlattığı gerçeğini hepimiz biliyoruz. Mehmet Şimşeğin de konuşmasında adeta bir can simidi gibi sürekli bir tekrarla ifade etmesiyle karşı karşıyayız. Ak Parti’nin artık kendisi ile yarıştığı gerçeğini bakan dahi göremez haldeyken, muhalefetin de buradan bir strateji çıkaramaması da ayrı bir çözümsüzlüğün muhalefet yönünden yansımasıdır.
Mehmet Şimşek ‘’Döngü karşıtı bir maliye politikasını devreye soktuk. Harcama kısıntılarına gidiyoruz. Yine vergi politikası ile güçlendirdik. Türkiye’nin tabii ki kamu borcuna baktığınız zaman döviz kuruna ve faizlere olan duyarlılığı azalmış durumda. Eskiden Türkiye’nin borcunun yüzde 58’i döviz cinsindeyken bugün bu rakam yüzde 39 civarı’’
Mehmet Şimşek, faiz döngüsü olan parasal borç sistemine karşı, parasal borç sistemine bağımlı ve sınırlı alanı olan karşıt maliye politikalarını harekete geçirdiğini söylüyor. Bunlarda parasal daralmaya neden olan vergilerin arttırılması, transfer harcamaların tasarruf adı altında daraltılmasına neden oluyor. Şu anda piyasadaki darlık makro düzeyden mikro düzeye inmiş durumda. Esnaf mırıldanmaya başladı.
Sosyal medya da N. Alper ESEN tarafından gündeme getirilen kredilerin geri çağrılması neyin habercisi?
Alper ESEN ‘’… bankanın merkezi olan hariçten gelen mesaj şöyleymiş; “50 milyon ₺’dan aşağı olan hesapları kapatın, kredileri çağırın”. Biraz araştırdım. Benzer şekilde 80’e yakın şirket var ve hemen tamamı da ihracatçı, sanayici ve iyi şirketler.
İyi tamam da, bu adamlar durduk yere niye kara listeye giriyorlar ki? Yazık değil mi? Bu şirketler kredi kullanamayıp batarsa hesabını kim verecek? Bu Brexit çıkıp gidecek ülkemizden diye bizim şirketleri de batırmaya mı çalışıyor? Tıpkı kaçarken İzmir’i yakıp yıkan düşman askeri gibi…’’
Bankaların kredileri geri çağırmaları ne anlama geliyor?Bu şirketlerin çoğunun ihracat yapan firmalar olması onları batırmak anlamına gelmiyor mu? Böylesi bir durumda ithalat fazlası verip cari açığın büyümesini, bankaların krediyi geri çağırması tetiklemeyecek mi?
İşte görüyorsunuz, parayı kontrol eden nasıl sizin her şeyinizi kontrol eder hale geliyor.
Mehmet Şimşek’’Bankacılık sektörü sağlam. Bugün sermaye yeterlilik oranı yüzde 17’nin üzerinde. Problemli kredilerin toplam kredilere oranla yüzde 3 oranında. Bankacılık sektörünün kaldıraç oranı oldukça düşük sayılır.’’açıklamasını yapıyor. Yani bankalarımıza bir şey olmaz, verilen kredilerin % 3 oranında batık durumu var. Şu anda faiz çarkını bankalarımız döndürebilir.
Mehmet Şimşek sormak lazım; Eylül 2017 Kredi türleri gelişimi BDDK göstergelerinde kobilere 498 milyar havadan yarattığı parayı satan bankalar kobileri faizle sömürürkenmi % 3 batık kredi ile mi bankalar sağlam diyor?
Bankalar halka da tüketici kredileri olarak toplam 474 milyarolarak satıp faizle de halkı borç tuzağına düşürmesi ile mi, bankacılık sektörünün sağlam olmasını sağladı? Bakan Mehmet şimşek bununla mı övünüyor?
Sermaye yeterliliğinin % 17 olarak ifade edilmesi demek aynı zamanda sermaye yetersizliğinin % 83 demektir.
Ekonomideki % 83 lük bir sermaye kısıtlığını sağlayan borca dayalı para kredi sistemi, % 17 lik bir sermaye ile ekonomiyi faiz çarkı içinde sürdürmektedir. Sende çıkıyorsun bu ekonomik kurgu içinde para kredi sistemine bağımlı maliye politikaları ile halkı eziyor, buna da mali istikrar diyorsun.
Bu paradigma/değersayım devleti ve milleti fakirleştirme üzerine kurulmuş, çok başlılıkla farkındalıkları dağıtan, elit bir avuç zümrenin hizmetindedir.
Ekonomik tusinami gelmeden alternatif iktisadi modelimizi uygulamaya cesaretle koyamalıyız.Bizden söylemesi, başbakanlığın önüne atılan yazar kasalar, şimdi işsizlikle kendini yakmaya dönüşmüşse, mevcut ekonomik kurgunun masaya yatırılması kaçınılmaz hale gelmiş demektir.
Yeni iktisadi modele geçmek zorundayız. Siyasette milli ve yerli söylemleri iktisatta da hakim olmak zorundadır.Mevcut model uygulandığı sürece, borçlar artarak ötelenemez hale gelecektir. Hazırlanan Varlık fonu dahi bu borçları ödeyemeyecektir.
Selam ve dua ile…
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi