Hikmet Sami Türk Örneği
Modern Çağdışılık
Modern dönemin çağdışı şahsiyetlerinden biri de Hikmet Sami Türk Olsa gerektir. Çünkü hazret ile ilgili 13 Haziran 2018 tarihli haber şöyle:
{DSP’li eski Adalet Bakanı Prof. Dr. Hikmet Sami Türk dün bir açıklama yaptı ve dedi ki:
Ölüm cezası çağdışı bir cezadır. O nedenle Avrupa Konseyi üyesi devletlerce Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne ek iki protokolle iki aşamada kaldırılmıştır. 28.4.1983 günü Strazburg’da imzalanan 6 numaralı ilk protokole göre “Ölüm cezası kaldırılmıştır. Hiç kimse bu cezaya çarptırılamaz ve idam edilemez”. (m. 1)}
Bilindiği gibi Yaratanımızın yasalarını içeren Kur’ân-i Kerîm’de kasıtla insan öldürenlere Af, Tazminat (Diyet) ve Ölüm olmak üzere her biri tatbik edilebilir üç seçenekli ceza bildirilir:
“Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre karşı hür, esire karşı esir, kadına karşı kadın. Bununla beraber kim öldürülenin velisi tarafından bağışlanırsa, artık o zaman velisine güzellikle diyet ödemek gerekir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Kim bundan sonra cana tecavüze kalkışırsa, ona acı bir azap vardır. (Bakara/178)”
Ölüm cezası başka değil yalnızca ve sadece taammüden/tasarlayarak kasıtla öldürenlere uygulanır. Maktulün varislerinin bütünü veya bir kısmı affeder veya alacakları tazminat/diyet ile yetinirlerse ölüm cezası düşer. Özetlersek ceza üç seçeneklidir, sakınca olarak ileri sürülen adlî hatalara da kapalıdır.
Ölüm Cezasına Karşı Çıkmak İlkelliktir
Kasıtla insan öldürenlere ölüm cezası verilmesine karşı çıkmak insana saygısızlıktır, adaleti katletmektir, toplumu kaosa sürüklemektir, zalimlere katil çağrısı yapmaktır.
Muhterem okuyucum! Allah korusun Hikmet Sami Türk beyefendi (siz Ali Rıza Demircan da diyebilirsiniz) bu makalemizi kahvesini yudumlayarak okurken evine giren bir terörist veya soyguncunun kendisini, eşini ve torununu öldürdüğünü düşünelim. Bizler bu acımasız katil için ölüm cezası verilebilmesini kabul etmekle çağdışı olacağız öyle mi? İnsanlığın temsilcileri olan Hikmet Sami Türk ve ailesi bu kadar önemsiz mi? Peki bu ilkel anlayışla Hikmet Sami Türk gibi yetişkin insanlarımızı nasıl koruyacağız?
Ölüm Cezasını Kaldırmadan Önce Çağdışı mıydık?
Bu anlayış çizgisinde soralım:
Ölüm cezasını kaldırıncaya kadar Ülkemiz ilkel miydi? Yılda 15.000 insan öldürülen Amerika’da ölüm cezasını uygulayan eyaletler de çağdışı mıdır? Birkaç kişiyi terörizme kurban verince cihanı ayağa kaldıran ama kendileri birinci ve ikinci dünya harbinde, Cezayir’de, Ortadoğu’da, Afrika’da ve daha nice yerlerde milyonları öldüren ve öldürmekte olan Batı -son dönemlerde kendi içlerinde ölüm cezasını kaldırmakla- Çağdaş! Öylemi?
-Allah akıl fikir versin-
Katile değindiğimiz üç seçenekli cezayı içeren Bakara sûresinin 178. âyetinden sonra gelen âyette cezanın gerekçesine değinilerek şöyle buyrulur.
“Ey akıl ve gönül birlikteliğini kurabilen derin akıl sahipleri! (Ölüm cezasını da içine alan ve)birebir ceza olan Kısas’ta sizin için hayatı koruyucu özellik vardır. Umulur ki Kısas yoluyla fert ve toplum olarak korunabilirsiniz.”
Bu âyeti anlayamazdım. Demek ki diğer iki seçenek yanı sıra katil için ölüm cezası verilmesinin doğruluğunu anlayabilmek için aklı gereğince kullanmak yani akıl ve gönül birlikteliğini kurabilen derin akıl sahiplerinden olmak gerekiyormuş.
Cezanın Şahsiliği İlkesi
Katil için ölüm cezasında suçun şahsiliği gibi cezanın da şahsiliği ilkesi vardır. Siz af, tazminat ve ölüm cezası seçeneklerinden birini değil de müebbet veya 20-30 yıl ceza vermekle katile bakma yükümlülüğü ile toplumu, katilin anası babasını, kocasız bıraktığınız eşini ve babasız bıraktığınız çocuklarını da mânen mahkûm etmiş olmuyor musunuz?
Ölüm cezası konusunda da makalem ve televizyon konuşmalarım olduğu için Hikmet Sami Bey haberini not almıştım ama işlemeyi düşünmüyordum.
( http://www.alirizademircan.net/olum-cezasi-5-295h.html)
Bu sabah bilgisayarımın başına geçtiğimde karşılaştığım soru beni derinden derine düşündürdü ve bu konuya döndürdü. Aynen nakledeceğim soru şöyle:
“Özür dileyerek sormak istiyorum; eşim iki yıldır cezaevinde ve görüşemiyoruz. Birkaç yılı daha var. Ben genç bir kadınım kendime hâkim olmaya çalışıyorum ama yapamıyorum sanal ortamda sadece bir kez sex yaşadım, görüntülü değil sadece yazışarak ve çok pişmanım ama ben ne yapmalıyım yıllar olacak ve ben kendimi nasıl tatmin edeceğim, namaz kılan biriyim ama korunamıyorum yine de haramdan. Ben zina etmiş mi oluyorum? Eşime karşı çok üzgünüm lütfen bir cevap verin eşim gelene kadar nasıl muhafaza edebilirim kendimi? Ramazan ayında dahi aklımda bir sürü müstehcen şey: Oruçla da korunamadım. Yardım ederseniz. Ve dinen akıl verirseniz sevinirim…”
–Allah korusun-Hikmet Sami Türk’ü* ve ailesini veya Ali Rıza Demircan ve ailesini katleden kişiye 30 yıl hapis cezası verdiğinizde, onun örneğin 30 yaşındaki eşini de mahkûm etmiş olmuyor musunuz? Bu durum adaleti ve toplum ahlâkını tehdit etmez mi?
Katil affedilerek veya diyet ödeyerek hapishaneden çıkabilirse çok kısa bir süre sonra ailesine dönebilir, yok idam edilirse gerideki eş de hayatını yeniden düzenleyebilir.
İnsan Doğasıyla Çelişen Hukuk Mantığı
İşte böyle insan doğasıyla çelişen hukuk mantığı çizgisinde ceza yasalarınızı tercüme yoluyla Batı’dan devşirirseniz çırpınır ama insana; kadına ve çocuğa yönelik öldürmeleri de içeren şiddeti önleyemezsiniz.
Önemli Uyarı
Ali Rıza Demircan gibi Nihat Sami Türk ve benzeri yaşlıların bir ayağı kabir çukurunda. Ölüm çok yakınlarda… Allah’ın insanlığa son mesajlarını içeren Kur’ân’da Onun koyduğu hükümlerin bütününe veya özel şartları içeresindeki ölüm cezası yasasına karşı çıkmak kişiyi kâfirlerden kılar. Yani Yaratıcımız ve yaşatıcımız olan Yasa Koyucumuzu ve yasasını inkâr olur. İnkârcılara gelince…
“Hayat boyu kâfir olan ve kâfir olarak ölenler, kendilerini kurtarmak için dünya dolusunca altın verseler, yine de kabul edilmeyecektir. Onlar için elem verici bir azap vardır; onların hiçbir yardımcıları da yoktur. (Âl-i İmran/91)”
• İnsan olaylara kendisinden hareketle bakınca daha gerçekçi düşünebiliyor.
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi