Mirat Haber sitemizin kurucusu Ali Rıza Demircan Hoca’mızın “Deniz Baykal ve Siyasi Etiğin İflası” başlıklı yazısını yayınlamadan önceki taşıdığı endişeye benzer bir endişe, geçtiğimiz yıl yaşadığım bir duyguydu. Ve ilgili yazıyı yayınlamamıştım. Geçen yılın 16 Temmuz’unda yayınlamadığım o yazıyı; 08 Temmuz 2018 Pazar günkü CNN Türk haber bülteninde, haber spikerinin mavi ceketli benzeri bir sunumunu görünce, bu yazıya eklemeyi doğru buldum.
Maalesef; toplum olarak etik değerler üzerindeki hassasiyetlerimiz yavaş yavaş ölüyor. Siyasetle birlikte medyamız da bu değerleri ciddi ve samimi bir biçimde gözden geçirmelidir. Çünkü; medya da azımsanmayacak derecede öncü bir güçtür ve şu ana kadar kendi iç hiyerarşisinden bağımsız hareket etmemiştir.
Öncelikle 16 Temmuz 2017 tarihinde yayınlamaktan vaz geçtiğimiz “Algı yönetimi caiz midir?” başlıklı o yazıyı paylaşmış olalım:
“Algı yönetimi caiz midir?
*Tarih: 16 Temmuz 2017, saat 13:20 NTV Haber Bülteni
NTV Haber spikerinin üzerindeki mavi çeket, makyaj, saç rengi ve modeline kadar algılarımıza dayatılan görüntüler, bilinçaltlarımızdan kelimelere dökülüyor.
…
Zira; geçen yıl, 15 temmuz 2016”yı kabusa çeviren gecede, darbe metnini okuyan TRT Spikeri Tijen Karaş”ın üzerindeki kıyafetleri, makyajı, saç rengi ve modeline kadar, karşımızda tekrar belirivermişti.
NTV Haber Spikeri hanımefendi, belki dikkat çekmek için, belki tesadüfi olarak, benzer bir ruh halini, tekrar teğet geçmemize sebep oldu.
Her ne sebeple olursa olsun, hain darbe girişiminin, şer olarak hatırlanabilecek ve tehdit unsurlarını güçlendirici izlerinin, bu milletin zihninden silinmesi gerektiği düşüncesindeyim. Dolayısıyla bu ve buna benzer tutumların, doğru tutumlar olmadığı kanaatindeyim.
Haber programa konu eleştirimiz; “15 Temmuz Milli iradenin darbeyi püskürtmesi”nin yıl dönümünde, yarım kalmış bir girişimin, psikolojik argümanı haline gelmiş nesnelerinden ziyade, milli iradenin bütününü korumayı başarmış imajlara yönelmelerinin daha uygun olacağıdır. Haber sunumunu güçlendirme adına da olsa; toplumsal olarak yaşadığımız travmaları körükleyici tutumlardan uzak durulmalıdır.
Rabbimiz, Mü”minin Suresi 92. ayetinde: “O, kullarının algı ve tasavvurlarının erişemediği şeyleri de, onların akıl ve duygularıyla algıladıkları şeyleri de tamamen bilir. Bunun içindir ki, onların kendisine yakıştırdıkları her türlü vasıftan ve ortaktan mutlak olarak yücedir.” buyurmuştur. “
Şimdi; günümüze gelelim.
*Tarih: 08 Temmuz 2018 CNNTurk 09:30 Haber Bülteni
Totem, kişiyi motive edici, bir şeye inanmışlık, adanmışlık anlamlarını da kapsayan durumları sembolize eden, aslı astarı olmayan tutum ve davranışlardır, diyebiliriz. Ayrıca, bilimsel bir karşılığı olmamakla birlikte kişiyi çarpık bir inanışa sevk ederek o inanışın sonucuna yoğunlaştıran da bir esarettir.
Şüphesiz 15 Temmuz darbe girişimi zihnimizde derin yaralar açmıştır. Bu durum, her zihinde tazeliğini korur niteliktedir. Öyle ki; hala milletimizin zihninde etkin ve güçlü biçimde teyakkuz halindedir. Belki de bu nedenledir, bizler de çevremizdeki uyarıcılara, dikkatle ve hassasiyetle müşahede ediyoruz. Özellikle; görsel medya yayıncılığı nazara alındığında, mevcut durumdaki bu hararetin neyi ifade ettiğini, ne yönde, ne ölçüde olduğunu nasıl anlamalıyız? Kritik soru bu olsa gerek…
Bir de totoculuk vardır. Darbe olsa da, olmasa da kahraman yapardı, insanı… Kimini sokağa döker, kimini ekmek kuyruğuna… Kimi fırıncıya da; kuyruğa girenleri azarlatıp, kepenk indirtirdi…
Doğrusu; Cumhurbaşkanımızın cep telefonu üzerinden yapılan facetime canlı bağlantısını izleyememiştim. Çünkü; o sırada sokaklardaydık. Daha sonra izlediğimde ise; aklıma Libya ve Arap Halkı gelmişti. Cumhurbaşkanımızın görüntüsünün, zar zor, küçücük bir telefon ekranından izletildiğini görünce içim burkulmuştu. Nihayetinde; hamdolsun, darbe püskürtülmüş ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı, hak ettiği şekilde bütün TV kanallarında en kaliteli ve en özel çekimlerle yerini bulmuştu.
15 Temmuz’un zihinlerdeki karşılığı; bayramı mı ifade ediyordu; yoksa bir totem miydi? Bu sorunun yanıtı, belki de henüz bir netliğe kavuşmuş değil. Bir yanda bayram hazırlıkları, kutlamalar vs organize edilirken, diğer taraftan homurtular yükseliyordu…
Bir de; bu tarihin sürekli hafta sonlarına denk gelmesi, resmi tatil olduğu gerçeğini fiili olarak destekleyememişti. Zihinlerdeki bu bölünmüşlük gerek siyasi, gerekse algısal olarak daha da belirginleşerek önümüze geliyor/getiriliyordu.
Aksi halde; gerek geçen yıl, gerekse bu yılın 15 Temmuz’unun morfik etkisindeki haber spikerlerinin imaj tercihleri ancak uzay matematiğine konu olacak niteliktedir, demek durumunda kalacağım. Açıkçası, bunu da tercih etmek isterdim. Zira; bir yandan resmi olarak ilk kez ilan edilmiş olan 15 Temmuz bayramına müteakip bir Pazar günü, diğer yandan ise yine resmi olarak ilk kez Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin başlayacağı günün arefesi bir Pazar günü, toplumun gündemi çağrıştırıcı duygularıyla da örtüşüyordu.
Gündemi seyretmekte olduğumuz medya öğeleri zamanın ruhunu pozitif yönde değerlendirici nitelikte olmalıdır. Zira; “15 Temmuz Destanı” yazısı ile ekranın bir köşesinde dalgalanan bayrağımızın yanı sıra, arka fonda daha dikkat çekici bir şekilde verilen bu türden mesajlar yaralayıcı olmaya devam ediyor. Toplumumuz bir yandan yeni bir dönemin başlangıcında geleceğini inşa etmek üzere iken; diğer yandan, bu geleceğe inancı da sabitlemek, hissetmek ister. Toplum bilincini, bu türden karasızlığa itici, olumsuz algı yönetimini destekleyici, görsel yayın politikalarından vazgeçilmesi gerektiği kanaatindeyim. Medyanın habercilik ve yayın çizgisi maksadını gölgede bırakmamalıdır.
Bir dönemin öznesi haline getirilmiş Ağca’nın mavi kazağı tartışmalarına benzer biçimde; 15 Temmuz’un her yıl dönümlerinde de; mavi ceket totemleri yapılmamalı, bu bilinçaltı oyunlarıyla toplumsal motivasyona negatif yönde ket vurulmamalıdır.
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi