Allah’a, ölüm ötesi hayatına ve bu hayatın sorgulamasına, Cennet ve Cehennem’e inanılmıyorsa güveni oluşturacak, iç huzurunu sağlayacak, ruhsal yalnızlığı giderip mutlu kılacak yöntemler oluşturulamaz, geliştirilemez ve sürekli olarak devreye sokulamaz. İşte insanlığın hali ortada.
Geçici olarak bunalımlar bitebilir, problemler çözülebilir. Ama İslam’sızlığın belası bitmez, Ahiret azabı da önlenemez. Vay ki vay Covid 19’dan bile ibret alamayarak Allah’a ve onun Kur’ânî yasalarına dönemeyen ateist deis ve sorumsuz yaşayan insanlığa. Mağma tabakasının ve patlayan yanardağların hatırlattığı Cehennem de önümüzde.
Ya âhiret varsa ki var, kâfirlerin vay haline…
Sözü Dünyanın da, Cennetin de ,Cehennemin de sahibi olan olan Rabbimize bırakalım:
“…İyice biliniz ki kalpler yalnızca Allah’ı anış ve onun yasalarını yaşayışla huzur bulur.“ (Ra’d 13/28)
“İman edip İslam ve yaratılış çizgisinde doğru ve yararlı işler yapanlara gelince, Rableri onları rahmetine erdirecektir: işte bu, onların bariz üstünlükleri/kurtuluşları olacaktır!
“ Hakikati inkâr ederek kâfir olanlara ise (şöyle denecek:)
Kur’ânî ayetlerimiz/mesajlarımız size iletilmedi mi? Aslında (iletildi, ama) siz küstahça büyüklük tasladınız ve böylece günaha saplanmış bir toplum oldunuz,
‘ Size Allah’ın vaadi her zaman gerçekleşir ve Son Saat olan Kıyamet’in gelişi hakkında hiçbir şüphe olamaz’ denildiğinde siz şu cevabı verirdiniz:
‘ Son Saat’in ne olduğunu bilmiyoruz: onun boş bir zandan başka bir şey olmadığını düşünüyoruz, ve (sonuçta) ona kani olmuş değiliz! ’
( Sorgulama Günü olan O Gün) yaptıkları kötülükler onlara apaçık görünecek ve alay edip durdukları azap onları kuşatacaktır.
Ve onlara şöylece denilecek; hesap günü olan Kıyamet’in geleceği ve sorgulanacağınız hakikatini unuttuğunuz gibi Biz de bu gün sizi unutacağız, sonuçta varacağınız yer ateştir ve size yardım edecek bir kimse de bulamayacaksınız;
Böyle olacaktır, çünkü siz Allah’ın mesajlarını küçümseyip alaya aldınız ve bu dünya hayatının sizi ayartmasına izin verdiniz!” Bundan dolayı o Gün, onlar ne ateşten çıkarılacaklar, ne de mazeretleri kabul edilecektir.” (Casiye 45/30-35)
EYMEN FAİK