Suudi Arabistan’lı gazeteci ve insan hakları savunucusu Kaşıkçı’nın öldürülmesi, İslam ümmetinin durumu konusunda bazı acı gerçekleri de önümüze getiriyor
Cemal Kaşıkçı öldürüldü mü ve öldürüldüyse kimin tarafından öldürüldü ortadaki gerçeklere bakalım:
– Kaşıkçı konsolosluktan içeri giriyor ve nişanlısı da kısa süre sonra buluşmak için dışarıda bekliyor,
– Suud İstanbul konsolosluğunun kapalı devre kameraları etkisiz hale getiriliyor,
– Sokak kameraları kayıt alıyor ve kapıdan ya da sokaklarda Kaşıkçı yok,
– Suud konsolosluk yetkilileri o günü hatırlamıyor,
– Olay öncesi gece yarısı iki özel görevli Suud uçağı iniyor,
– İçinden 16 devlet görevlisi gümrükten geçiyor, onbeşi özel kuvvetler komandosu ve biri de ülkenin adli tıp başkanı,
– Gece otelde dinlenip doğrudan konsolosluğa gidiyorlar,
– Kaşıkçı içeri girdikten iki saat sonra operasyon timi üç ciple ayrılıyorlar,
– Operasyon timi konsolos konutuna uğruyor ve saatler içinde uçaklarla ülkesine geri dönüyor.
Bunlar devletin yayınladığı, paylaştığı bilgiler. Bunların yanında devletin henüz kamuoyuyla paylaşmadığı ama Batılı istihbarat servislerine gösterdiği ve onların da uluslararası basına sızdırdığı bilgiler var:
– Resmi cinayet ekibinin özel testerelerle geldiği,
– Maktulün cebini nişanlısına bırakıp akıllı saatiyle senkron hale getirdiği, bunun kayıtlarının bir bölümünün telefona iletildiği,
– Konsolosluğun içinde ses ve görüntü kaydının alındığı ve bunda sadece cinayet değil sapıkça eylemlerin de vukuu bulduğu,
– Ekibin zaten başka bir ihtimal olamayacak şekilde tamamen Prens İbn Salman tarafından yönetildiği.
Ayrıca bir zamanlar meşhur silah tüccarı Adnan Kaşıkçı ile bilinen Kaçıkçı ailesinden iki üyesinin de geçtiğimiz hafta Cidde’de kılıç darbeleriyle vura vura kafalarının kesildiği bilgisi var. Daha önce istihbarat cinayetlerini bilmemize rağmen bunlara bakıldığında çok farklı bir durum sergileniyor.
– Normalde konsolosluklardan ülkeye adam kaçırma görülse de yabancı ülke topraklarında diplomatik misyonlarda cinayetler işlenmezdi,
– Suudi Arabistan ülke dışında doğrudan cinayet operasyonu yapan bir ülke değildi,
– Bir uluslararası tanınmış gazeteciyi çok da ağır olmayan bir dille kendisini eleştirdi diye diri diri testereyle kesmesi Prensin dengesi olmadığını ortaya koyuyor,
– Bu kadar açık ve saklanması imkansız bir operasyonun, kan delillerini kaldırarak örtebileceğini düşünmesi, Suud üst yönetim ve istihbaratının ilkel ve yontulmamış olduğunu ortaya çıkarıyor.
Bakınca aslında ümmetin durumunu görüyoruz:
– Peygamberimizin adını taşıyan, onun topraklarını yöneten bir genç adamın akla sığmayacak sadist tatbikat yapabilmesi,
– Bu tatbikatı hem muhalifine, hem yakın akrabasına, hem de milyonlarca Yemenli komşusu üzerinde tatbik edebilmesi,
– Bu davranışını engelleyebilecek bir şura, bir meclis, bir ulema, bir halkoyu, herhangi bir mani bulunmaması,
– Saldırı, açlık ve hastalık altındaki milyonlarca Yemenli, sayemizde kurtulan Katar ve milyonlarca Suudi vatandaşının buna karşı çaresiz bakması,
– Hemen her alanda tamamen İngiliz askeri ve istihbarat yetkililerine dayalı çalışması, muhtemelen çok acemice olan son operasyon hariç her kararı bunların alması.
Acaba tarih boyu daha aşağı bir durumda olduk mu ümmet olarak? 20’li yaşlarında ülkeyi dış güçlerin desteğiyle ele geçirmiş, farklı düşünenleri diri diri testereyle doğrayan, öz akrabalarını işkence askısında öldürtebilen bir insanımız, Mekke ve Medine’nin hadim-i-haremeyni olacak. Kuşkusuz İngiltere’nin denetiminde. Ama İngiltere tarihinde bizim üzerimizde bu derece bir denetim kurmadı.
Eskiden de Batı’nın elinde bu tür Suud ailesi üyeleri vardı. Ama onlara en fazla, iyi Kral Faysal’a yapılan gibi suikast yaptırabiliyorlardı. Kral Fahd gibi birine ülkeyi teslim etseler de en azından iç işlerine bu kadar karışamıyorlardı. Bugün artık kendi Blackstone paralı askerlerine Suud kraliyet üyelerine işkence yaptırabiliyorlar.
İtiraf edelim, BinSelman’ın yetkileri eline geçse, kimimiz ne kafalar keser, ne testerelerle rakiplerini, fikri hasımlarını, ne mezhebi karşıtlarını doğrar. Nice öğretim üyeleri sapık mezhep diyerek kıskandığı Müslümanı öldürtür. Televizyon tartışma programlarına ya da yazılan köşe yazılarına bakılması yeterli.
BinSalman neticede İngilliz istihbaratının başa getirdiği deli bir oğlan. Suçlu o değil. Onun ardındaki pısırık, korkak, sinik, sümsük İslam alimleri, akademisyenleri, sözde muktedirleri, güç sahipleri, siyasetçileri, kraliyet üyeleri, gemisini yürütenler suçludur. Suçlu bizleriz. Testereli seri katil biziz, Ümmet1440.
Bu zavallı duruma düşmüş zavallılar elindeki Müslümanlığı kime tebliğ edeceksiniz?
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi