İlkokul yıllarında hemen hemen herkes bilaistisna okumuştur.
“Türküm, doğruyum, çalışkanım…”
Bu olay okul önlerinde yaz kış devam etmiş, küçücük bedenlerin üşümesine, yağmurda ıslanmasına ve kar yağışlarına rağmen vazgeçilmeden her gün tekrarlanmıştır. En azından benim çocukluğumda öyleydi. Ama daha sonra da pek farklı olduğunu zannetmiyorum. Ta ki 2013 yılına kadar devam etti okul önlerinde ant okuma…
Bu konuda bendenizin de hatıraları var ki anlatmak istiyorum. Bu fakir 1993 yılında Van ilinin Gedikbulak nahiyesinde Jandarma olarak askerlik görevini yapan biri… Hepinizin bildiği gibi 1993 yılı, ülkemiz açısından büyük sorunların yaşandığı bir yıl… Özal’ın ölümü, Eşref Bitlis’in kaza sonucu hayatını kaybetmesi, Adnan Kahveci’nin ölümü, Şemdin Sakık denilen PKK’lı teröristin, asker sevkiyatı yapan otobüsü durdurarak 33 erimizi şehit ettiği o karanlık yıllarda yaptım askerliğimi.
Çoğunuz hatırlarsınız…. Gedikbulak nahiyesi daha sonra 2011 yılında deprem ile ülkemizin gündemine gelmişti. Tabi ki buradan andımıza nasıl geleceğim sorulabilir.
Bu nahiyede jandarma karakolunda askerlik vazifemi yaparken, zaman zaman ihtiyaçlarımızı gidermek ve memleketimize telefon etmek adına dışarıya çıkar bakkala da uğrardım. Şimdi ismini hatırlayamadığım bakkal sahibi, benim sivil hayatta imam hatip olduğumu da öğrenince, bana bir başka ilgi gösterirdi ve bazen derin sohbetlere dalardık.
Bir gün sohbetimiz, okul önünde “Çocuklara okutulan ant içme” konusuna gelince bu bakkal kardeşimiz, mülayim ve mütebessim çehresiyle, kendilerinin Türk değil Kürt ırkından olduklarını, okul önlerinde yapılan bu ant içme olayının yanlış olduğunu bu sebeple de İslam’da ırkçılığın yasaklandığını, asıl olanın ırk değil “İslam kardeşliği” olduğunu bana beyan edince, şaşırmadım dersem yalan olur. Eğitim seviyesini bilmediğim ama doğru konuşan bu kardeşimize haklı olduğunu söyledim ve şu ayeti kerimeyi okuduğumu çok iyi hatırlıyorum:
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ ذَكَرٍ وَاُنْثٰى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوباً وَقَـبَٓائِلَ لِتَعَارَفُواؕ اِنَّ اَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللّٰهِ اَتْقٰيكُمْؕ اِنَّ اللّٰهَ عَلٖيمٌ خَبٖيرٌ
Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık, Allah katında en değerli olanınız O’na itaatsizlikten en fazla sakınanınızdır. Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir, her şeyden haberdardır. (Hucurat Suresi 13)
İslam’ın evrensel niteliğinden uzak bu uygulamanın kaldırılmasından sonra, ülkemizde koparılan yaygarayı da hatırlamakta ve hatırlatmakta fayda var. Oysa yüce rabbimiz biz insanoğlunu, bir tarağın dişleri gibi eşit yaratmış, insan hak ve hürriyetleri konusunda da kıyamete kadar geçerliliğini koruyacak hükümler ortaya koymuştur. Bunu da şu ayeti kerime ile bizlere, açık ve net bir şekilde beyan buyurmuştur:
“Göklerin ve yerin yaratılması, dillerinizin ve renklerinizin farklı olması da O’nun kudretinin delillerindendir. Şüphesiz, bunda bilenler için elbette ibretler vardır.” (Rum, 22)
O halde Müslümanları birleştirecek olan mensup oldukları ırk ve renk değil, “İslam kardeşliği, İslami birlikteliktir”
Burada ki meramımızı anlatırken bizi yanlış anlama gafletine lütfen kimse düşmesin. Bizler ayet ve hadisler noktasında konuyu anlatmaya ve hiçbir ırkın diğer ırktan üstün olmadığını, üstünlüğün ancak “Takvada “yani Allah’tan korkmada” olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Yoksa ırkımızı inkar etmediğimiz gibi, kimsenin de ırkına laf söylemek gibi bir derdimiz falan da yok…
Derdimiz İslam, derdimiz insan ve derdimiz İnsan sevgisi…
TBMM’de yapılan kapalı ve gizli oturumda; Yunan’a, İngiliz’e ve bilumum düşmanlarımıza böldürmediğimiz güzel ülkemizi, HDP milletvekilleri eyaletlere bölme talebini dile getirilmişler. Yazıklar olsun… Özerklik taleplerini her zaman dile getiren bu anlayışın, nereden, nasıl ve kimler tarafından desteklendiği ve finanse edildiği de gün gibi aşikâr…
Şunu unutmayalım ki ırkçılığın panzehiri insan sevgisidir. Bu sebepledir ki Peygamberimiz (sav) “İman etmeden cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de gerçek manada iman etmiş olmazsınız” buyurarak, büyük bir inkılâp gerçekleştirmiştir.
Bizlere düşen ya bu inkılabın peşine düşeceğiz ve başta İslam kardeşliğini tesis etmeye, daha sonrasında ise insanlığın barışı ve huzuru için çalışacağız ya da Seküler hayatın dayatma ve baskıları altında inim inin inleyerek yok olup gideceğiz. Gerçekten üçüncü bir alternatifimiz yok…
Bu sebepledir ki, CHP genel başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Kürt sorununu ben çözerim” çıkışı, yersiz ve zamansız olduğu kadar içi boş bir çıkıştır. Zira ülkemizde Kürt sorunu değil, ABD’nin binlerce tır silah yardımı yaptığı terör örgütü ve terör sorunu vardır. Ve şu anda da bu sorun minimum seviyeye indirilmiştir.
Ülkemizde ne Kürt vatandaşlarımızın Türkler ile ne de Türk vatandaşlarımızın Kürtler ile bir sorun ve problemi yoktur. Bendeniz askerlik yaptığım yerde, ineğini sağan nenelerin, çıkan iki üç kilo sütünü asker içsin diye karakola getirdiğine defalarca şahit oldum. Bayram namazından çıkan insanların, dağılmadan direkt olarak karakola gelerek askerler ile bayramlaştıklarına da şahit oldum. Bu küçük örnekler bile, Kürt vatandaşlarımız ile Türk vatandaşlarımız arasında sorun ve problem olmadığını; ama birileri tarafından sorun çıkartılmak istendiğinin bir göstergesidir.
Bizi Kürt vatandaşlarımız ile birleştirecek olan “İslam birlikteliği ve İslam kardeşliğidir”
Gerisi…
Gerisi lafı güzaf…
Selam, saygı ve muhabbetlerimle….
Şaban Doğan
çok güzel açıklayıcı olmuş. o zaman ne mutlu elhamdülillah müslümanım diyebiliriz.❤