Ben, Diyanet İşleri Başkanlığından sorumlu Devlet bakanı olacağım…
“????”
Evet, bendenizin bakan olma ihtimali nasıl milyarda bir ihtimal ise, Sayın Akşener’in de Başbakan olma ihtimali aynı…
Çünkü başkanlık sisteminde Başbakanlık makamı kalktı ve artık geriye dönüş, yani eski sisteme dönüş imkansız görünüyor. Keşke Sayın Akşener “Başbakan Olacağım” demek yerine “Cumhurbaşkanlığına adayım” deseydi, daha mantıklı olurdu diye düşünüyorum.
Günlerden beri bunun siyasi bir manevra olduğu, bir yerlere mesaj vermek için böyle bir cümle sarf ettiği, şöyle demek istedi, böyle demek istedi şeklinde tartışıldı…
Sayın Akşener, 15 Temmuz darbe girişiminden önce de anlamsız bir şekilde 15 Temmuz’da Başbakan olacağım demişti ya…
Tekrardan ben Başbakan olacağım demesi, bendenizi farklı düşüncelere sevk etmedi desem yalan olur. Mesela ABD Başkanının, başkan olmadan önce Türkiye’de bulunan dostları vasıtasıyla Erdoğan’ı iktidardan uzaklaştıracağız cümlesi geliverdi aklıma…
Öyle ya kim bu Türkiye’de ki dost ve ahbaplar?
Millet ittifakının “Güçlendirilmiş parlamenter sistem” diye diline pelesenk ettiği durumu anlamakta zorlandığımı itiraf etmek istiyorum. Yok, zekâ özürlü falan değilim çok şükür…“Güçlendirilmiş parlamenter sistem” diyenlerin bunu kamuoyuna açık ve net bir şekilde anlatamamaları, kriterleri ortaya koyamamaları benim gibi birçok insanın kafasında soru işaretlerinden başka bir şey bırakmıyor.
Zira sistem değişikliğine gidilebilmesi için, Parlamentoda anayasayı değiştirebilecek çoğunluğu bulmanız gerekiyor. Yeni Anayasa, 360 milletvekilinin oyuyla geçerse halka gitmeniz ve referandum yapmanız gerekecek. Ancak Millet ittifakı 400 milletvekilini bulabilirse referandum ihtimali o zaman ortadan kalkıyor…
Yani zor bir ihtimal…
Hatta imkansız…
Ülkeyi eyaletlere bölmeyi ve Anayasanın ilk dört maddesini değiştirmeyi teklif eden ve bunu kafasına koyan millet ittifakının bir parçası olan HDP’nin bu teklifine, CHP ve İyi parti, Erdoğan’ı devirmek adına şimdiye kadar savundukları siyasi anlayıştan vazgeçip sıcak bakarlar mı onu da bilemiyorum…
Siyasi arenada her an her şey olabilir…
Bizim dışarıdan görebildiğimiz, İyi parti milliyetçi çizgide olduğunu iddia ediyor, CHP ise Atatürkçü… Millet ittifakının ortağı olan HDP ise ülkeyi eyaletlere bölmekten ve anayasanın ilk dört maddesini değiştirmekten söz ediyor. Ama bu sözlere, başta CHP olmak üzere millet ittifakının diğer üyelerinden çıt çıkmıyor. Hatta söylenen şu:
“Demirtaşa özgürlük…”
Millet ittifakında ki bu çok seslilik ise, benim bakan olma ihtimalimin, Sayın Akşener’in Başbakan olma ihtimalinden daha büyük olduğunu gösteriyor.
2023 yılında yapılacak seçimler için siyasi ringin şimdiden kurulması, benim düşünceme göre çok etik olmadı… Pandemi sebebiyle bütün dünyada yaşanan ekonomik daralmaların olduğu, Fransa’da öğrencilerin yardım kuruluşları önünde sıraya geçtiği, Almanya’da yaşanan fiyatlarda ki fahiş artışların vs. olduğu bir dönemde; içeride bizim siyasilerimizin sistem tartışmasına girerek enerjilerini bu yönde harcamaları pekte sağlıklı değil…
Ama her şeyi çok iyi bilen siyasilerimizin bu konuda ki düşüncelerine de seçimlere kadar mecburen saygı duyacağız. Çünkü milletimiz, sandıkta konuşma işini çok iyi yapıyor ve siyasilere gerekli dersi de veriyor.
Bizim Yunus’un deyimiyle;
Gelin tanış olalım/İşi kolay tutalım/Sevelim sevilelim/ Dünya kimseye kalmaz. Dediği gibi, siyasilerimizin artık halkı kutuplaştırıcı söylemlerinden vazgeçmelerini arzu ediyoruz. Bütün siyasi partilerimizin “İnsana Sevgi ve saygı meziyetini” ön plana çıkartıp plan ve projelerini ortaya koymaları, halktan buna göre oy istemeleri en büyük temennimiz. Ancak görünen köy kılavuz istemez misali, bu, şu anda pek mümkün görünmüyor galiba. Ama unutulmamalıdır ki bunu yapacak olan yine siyasilerimizdir.
Mesela Sayın Kılıçdaroğlu’nun “Siyasi cinayetler olabilir” sözü, siyasi arenayı germekle kalmaz, toplumda da kutuplaşmalara yol açar ki, doksanlı yılları yaşayanlar bunu çok iyi bilirler. Kemal Kılıçdaroğlu’nun böyle bir durumda yapması gereken şey, ketum davranmak suretiyle elindeki bilgi ve belgeleri Cumhuriyet savcılığı ile paylaşmak olurdu.
Yanlış yaptı…
Ya da Biden’ın yukarıda ki naklettiğimiz sözlerini de dikkate alırsak, paramiliter davrandı. Öyle ya sormadan edemiyoruz kim bu Biden’in ülkemizde ki dost ve ahbapları?
Doksanlı yıllarda ki siyasi cinayetlerin bizi adım adım 28 Şubat darbesine götürdüğünü, 15 Temmuz darbe girişimi dahil bütün darbelerin arkasında ABD’nin ve Siyonist düşüncenin olduğu gerçeğinden hareketle, Türkiye üzerinde yeni plan ve projelerin yapıldığını anlamakta zorlanmıyoruz. Ve dahi korkmuyoruz. Bizi bölmek ve parçalamak isteyenlere ve bu konuda plan ve hazırlık yapanlara da 15 Temmuz gecesini tekrar tekrar hatırlatıyoruz.
Siyasilerimize, sevgi dilinin hakim olması dileğiyle…
Sevgi, saygı ve muhabbetlerimle….
Şaban Doğan