ABD-Çin ilişkileri, son dönemde Washington ve Taipei arasındaki temaslar ve Çin’in hipersonik füze testleriyle şiddetlenen çok seviyeli bir gerilimle karşı karşıya.
Pekin, Perşembe günü yaptığı açıklamada, Washington ile Tayvan arasındaki askeri temaslara karşı olduğunu bildirdi. Pekin’in bu açıklaması Tayvan lideri Tsai Ing-wen’in, az sayıdaki Amerikan askerinin Tayvan ordusunun eğitimi için Ada’da bulunduğunu ilk kez teyit ettiği açıklamadan sonra geldi.
Tayvan’ı bir parçası olarak gören ve gerekirse zor kullanarak birleşme sözü veren Çin, son birkaç yılda söyleminin dozunu yükseltti.
ABD merkezli CNN International’la yayınlanan röportajda Ing-wen, az sayıda ABD askerinin Tayvan ordusunun eğitimi için Ada’da bulunduğunu ilk kez teyit etti.
Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığı habere göre, Tayvan lideri, ABD ordusunun olası bir Çin saldırısı durumunda Tayvan’ı savunacağına “tam güveni” olduğunu da sözlerine ekledi. Bu açıklamalar Pekin’i kızdırdı.
Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Wang Wenbin, “ABD ile Tayvan arasında her türlü resmi ve askeri temasa ve ABD’nin Çin’in içişlerine müdahalesine ve ortalığı karıştırma girişimlerine kesinlikle karşıyız” dedi.
1979’da son ABD askeri gücünün Tayvan’dan ayrılmasından bu yana Tsai’nin açıklamaları ile ilk kez bir Tayvanlı lider ABD askerinin Tayvan ordusunun eğitimi için Ada’da bulunduğunu kamuoyu önünde itiraf etmiş oldu.
Wang, “Tek Çin ilkesi, Çin-ABD ilişkilerinin siyasi ayağıdır. ABD, Çin halkının ulusal egemenliği ve toprak bütünlüğünü savunma konusundaki güçlü kararlılığını küçümsememelidir” dedi.
Pekin, Taipei ile resmi ilişkilerini kesti ve Tsai’nin Ada’yı “Tek Çin”in” bir parçası olarak görmemesi nedeniyle Tayvan üzerindeki diplomatik, ekonomik ve askeri baskıları artırdı.
ABD siyasi tanınmayı Pekin’e devretmiş olsa da Tayvan’ın statüsünün herhangi bir şekilde zorla değiştirilmesine karşı çıkıyor ve Tayvan’ın savunma yeteneklerinin korunmasına yardımcı oluyor.
ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Mark Milley, Çin’in hipersonik silah sistemi denemesinin Washington ve Pekin arasındaki yarışın tırmanmasında ‘çok endişe verici’ bir gelişme olduğunu söyledi.
Milley, Bloomberg TV’ye verdiği röportajda, “Gördüklerimiz, hipersonik bir silah sisteminin test edilmesinde çok önemli bir olaydı. Bu çok endişe verici. Sputnik anı mı bilmiyorum ama buna çok yakın olduğunu düşünüyorum. Tüm dikkatimiz üzerinde” dedi.
ABD Genelkurmay Başkanı, bu ifadeler ile 1957’de fırlatılarak Sovyetler Birliği’ne uzay yarışında erken bir liderlik sağlayan Sputnik uydusuna atıfta bulundu.
Öte yandan Pentagon sözcüsü John Kirby, Çin füze testi ile ilgili yaptığı açıklamada, “Bunu karakterize etmenin yararlı olduğunu düşünmüyorum. Çin’in gelişmiş askeri yeteneklerine “komşu ülkeleri sindirmeye ve Çin’in çıkarlarını savunmak için boyun eğdirmeye dayanan bir dış ve savunma politikası eşlik ediyor” dedi.
Pentagon daha önce Financial Times tarafından 16 Ekim’de bildirilen füze testi haberini doğrulamayı reddetmişti. Gazete, Ağustos ayında gerçekleştirilen füze testinin ABD’yi şaşırttığını kaydetti.
Gazeteye göre, füze, ses hızının 5 katı hızla, düşük bir irtifada Dünya yörüngesinde döndü ve hedefini 30 kilometreden fazla bir uzaklıkla ıskaladı.
Hipersonik füzeler, daha düşük irtifalarda uçabilme yetenekleri nedeniyle bu tür teknolojide son sınırdır. Bu nedenle balistik füzelere göre izlenmesi zor, hedeflerine daha hızlı ulaşabilmesi ve manevra kabiliyeti kolaydır. İşte bu yüzden daha tehlikelidirler; özellikle nükleer savaş başlıklarıyla donatılmışlarsa.
ABD, Rusya, Çin ve Kuzey Kore hipersonik füzeleri test etti ve diğer birçok ülke bu teknolojiyi geliştiriyor.
Çin, 2019’da 2 bin kilometre seyahat edebilen ve nükleer savaş başlığı taşıyabilen orta menzilli, hipersonik bir füze olan DF-17’yi piyasaya sürdü. Financial Times’ın bahsettiği füze ise daha farklı ve menzili daha uzun. Hedefini vurmak için atmosfere yeniden girmeden önce yörüngeye fırlatılabiliyor.