Katar’da Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’na Reuters’in provokatif bir şekilde “Buraya para için mi geldiniz?” sorusu üzerine Fransa ve Almanya’dan yüz milyonlarca dolar kredi alıp hizmet almayan İstanbul’u görmezden gelen CHP medyası için altın madeni değerindeydi ve bunu sonuna kadar kullandılar.
Osman Ateşli CHP’nin “peşkeş” çekmelerini ve Türkiye karşıtı kirli algı operasyonuna CHP medyasının dört kolla sarılmasını köşesine taşıdı.
İşte Osman Ateşli’nin “İmamoğlu ‘kaynak oluşturdu’, Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘peşkeş çekiyor!’” başlıklı yazısı;
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Katar ziyaretinden nasıl da rahatsız oldular. Arap ülkeleriyle iyi ilişkiler hazımsızlık yaptı. Yine karın ağrıları, krampları tuttu. Sancı girdikçe bastılar veryansını…
CHP ve İP’liler çamur attı. Neymiş efendim, ‘elin oğlu ucuza mal kapama derdinde’ymiş. Arkasından Millet İttifakının diğer paydaşları ziyareti kılıflar uydurmaya kalktı. Arap sermayesi ya… Sanki sadece onlar hesap kitap biliyor.
Arkasından fondaş medyaları sazı eline aldı. Sözcü’nün Katar nefreti hep depreşirdi, bu sefer de sektirmedi. Manşetten Arap düşmanlığını sürdürdü. Arkasından Halk Tv ve saz arkadaşları sıralandı. Hazır yalanı bulmuşken… Masayı kurdular. Sözcü’nün manşetinden yürüyüp kol kola devam ettiler.
“En güzel gazete Sözcü. Şahane, muhteşem gazete yapmışlar.”
Alkışş…
Halk TV’de manşetleri yorumlayan Mehmet Tezkan öyle coştu, öyle keyfe geldi ki… Sözcü’sünü öve öve bitiremedi. Dönüp dönüp “Sözcü muhteşem” dedi. Abartı yok. İnanmayan izleyebilir.
Reuters’in “Katar’a para için mi geldiniz?” sorusu tam istedikleri cinstendi. Onu da bayıla bayıla kullandılar. Yeter ki işlerine gelen malzeme olsun onlara… Koro halinde papağan gibi tekrarlıyorlar.
“Türkiye’nin imajını yerle bir ettiler. Türkiye’nin dışarıya verdiği görüntüyü görüyor musunuz ey ahali… Bakın bakın Türkiye’yi para dilenen ülke haline getirdiler”
İnsan bunları ülkesi için söylerken hicap duyar değil mi? Onlar söylerken mutlu gibiydiler.
‘Yabancı yatırımcı Türkiye’den kaçıyor’ yalanlarını ağızlarını yaya yaya köpürten Kararlı tayfa zaten malum. El birliğiyle ülkeye yatırım kazandırmak için yapılan olağan görüşmeleri nasıl manipüle ederiz derdine düştüler. İkili ticarete nasıl kulp takacaklarını bulmaları fazla uzun sürmedi. Katar’dan yatırıma gelecek Arap yatırımcı bir anda ‘tüh kaka’ oldu.
İbrahim Kahveci teşhisine göre; Neymiş efendim her krizde umudumuz Arap ülkeleriymiş. Batı sermayesi Türkiye’ye geldiğinde piyasa şartlarıyla gelirmiş. Körfez sermayesi ise siyasetten imtiyazlar alarak imtiyazla gelirmiş. Körfez’den mandacı sermaye gelirmiş.
Seda Selek durur mu araya girdi;
Kahveci’nin tespiti çok hoşuna gitti ki altını çizere hep birlikte tekrar ettiler;
“Batı’dan gelen yatırımcı, gelip yatırım şartlarına bakarak, piyasaya bakarak, ekonominin durumuna bakarak, kendi hesabını yaparak gelmiştir? Ama körfezden gelen sermaye siyaset iltiması ile beraber imtiyazlarla gelmiştir.”
“Katarlıların Kanal İstanbul güzergahından arazi alması tesadüf mü” diye sordu bu kez Kahveci…
Katar’ın emirinin annesi Kanal İstanbul’un güzergahından 44 dönüm arsa almış ya onu hatırlatıyor. Hepsi topu sadece 44 dönümlük tarla… Yüz binlerce dönümden sadece 44 dönüm. Bari 44 bin metrekare diye yazsaydınız da rakam kalabalık görünseydi. Kaynak Sözcü… Toplam 44 dönüm! “Yalan” diyen arşivler bir tık ötede, bir zahmet bakıversin.
Sayın Kılıçdaroğlu’nun üniversite sınavı üzeri ortaya attığı Katarlı öğrenciler Türkiye’de tıp fakültelerine sınavsız alınıyor tezviratın bir benzeri işte…
Neyse ki onu da, Yükseköğretim Kurulu “2019-2020 öğretim sezonunda Türkiye’de okuyan toplam Katarlı öğrenci sayısının sadece 41” diye düzeltti de ortalık biraz yatıştı. Sınava giren çocukların ruh hali düzelene kadar yalan dünyayı dolaşmış oldu.
Olsun onlara göre Batıdan gelen yatırımcı, Katar’dan gelen fırsatçı değişmez!. Onlara göre Batılı yatırımcı sırtını sıvazlar, Körfez avucunu ovuşturur. Onlara göre Arap dünyasından akın akın, oluk oluk gelir, Batılılar usül erkan bilir, incitmez!
Körfez sermayesinin Batılı ülkelerle yaptıkları anlaşmaları bilmiyor olsalar şaşıracağız;
Oysa ki Türkiye’nin yaptığı anlaşmalar, ticaret onlarınkinin yanında gerçekten devede kulak yerine bile geçmiyor.
Ona rağmen Körfez sermayesi İngiltere borsasının yüzde 10’unu satın alınca Batılılar yaygarayı koparmıyor.
Dev futbol kulüpleri satılırken taraftarlar çıkıp, “benim dünya efsanesi takımımı sen nasıl Araplara satarsın” diye hesap sormaya kalkmıyor. “Sermaye küreseldir” deyip ülkelerinin, kendilerinin kazançlarına bakıyorlar.
Gelelim asıl ikiyüzlülüğe;
Katar’la yapılan yatırım anlaşmalarını, “ülkeyi batırdılar Katar’a kaldılar” diye sunanlar İmamoğlu’nun Avrupa’da yalvar yakar borç dilenmesini hiç öyle görmediler oysa… Ekrem İmamoğlu’nun 580 milyon dolar borçlanmayı kameraların karşısına geçip: “Kıymetli hemşehrilerim, bugün size harika bir müjde vermek için karşınızdayım.” dediğinden nasıl da musmutlu olmuşlardı.
Malum, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, önce Alman Deutsche Bank’tan 110 milyon euro kredi aldı. Ardından Fransız Kalkınma Ajansından 93 milyon euro kredi daha almak için imza attı.
Seçim döneminde “İBB’nin yeterli kaynağı var. Öz kaynakları ile belediyeyi rahatça yönetirim.” diyen İmamoğlu’nun İBB’yi bir kuruş borç alamayacak noktaya getirmesi bunları hiç mi hiç rahatsız etmedi.
Halk TV, Sözcü, Cumhuriyet, Diken vs..
“-Kamu bankaları kredi vermedi: İBB, metro için 580 milyon dolar dış borç aldı
-Fransa, İBB Başkanı İmamoğlu’na 93 milyon Euro borç verdi
-Almanya’dan İstanbul’a 110 milyon Euro kredi
-İBB, Fransız Kalkınma Bankası ile 93 milyon avro borç için anlaştı” diye süslediler. Büyük başarı deyip yayınlarında boy boy verdiler.
İmamoğlu’na itibar etmişlerdi ya, İmamoğlu’na güvenip kredi vermişlerdi ya…
“Karşılığında ne vaat ettin, neyi peşkeş çektin Başkan” diye sorma gereği duymadılar.
“Kaynak oluşturma” gibi yakışıklı bir cümleyle iflası geçiştirdiler.
Üstelik İmamoğlu’nun Avrupa’dan dilendiği borç, Katar’la yürütülen ilişkiler ise ağırlıklı olarak yatırım, işbirliği, ortaklık olduğu halde…
Sermaye ırkçılığı yaptılar, Arap düşmanı kesildiler.
Sermaye Katar’dan gelince satış oldu, peşkeş oldu, imtiyaz oldu. Batı’dan olunca ‘piyasa şartlarına bakıp geldiler, kaynak’ oldu.
Erdoğan da niye gidip onlara el açmadı öyle ya!? Ey Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya demedi… IMF’in kapısına “borç borç” diye yatmadı. Ülkenin anahtarlarını teslim etmedi.
İkiyüzlülük parayla mı!? Bunlara kaldıysa gerçekten bedava…