Türkiye kamuoyu Gazeteci Martin Lejeune’i 15 yaşındaki Suriyeli sığınmacı Odei Khaled’in yılbaşı gecesi bir grup PKK’lı tarafından darbedilerek öldürülmesiyle ilgili davanın duruşmasını izlemek üzere bulunduğu mahkeme binasının önünde darp edilmesi ile tanıdı. Lejeune’in Türkiye dostu olduğu sıklıkla ifade edilirken bu gazetecinin kim olduğu da merak konusu oldu.
Lejeune, son yaşanan Türkiye-Almanya gerilimini Sabah’tan İsa Tatlıcan’a değerlendirdi.
İşte röportajın ilgili kısımları:
Almanya’da bir gazetecinin Türkiye dostu olması alışık olduğumuz bir durum değil. Bu sevgi nereden geliyor?
– Ben Almanya’da sekiz yıl gazetecilik yaptım ve büyük günlük gazeteler için de çalıştım. Bu dönemde Almanya’da ve dünyanın her yerinde Müslümanlara ne kadar çok haksızlık yapıldığını gördüm. Aynı zamanda Almanya’da gazetecilerin ne kadar sık yalan haber yaymaya mecbur bırakıldıklarına ve kaç kez siyasilerin bize nasıl haber yapmamız gerektiğini söylemelerine tanık oldum. Hatta kariyerimin bir döneminde önüme İsrail ve Siyonistlere destek verdiğimi açıklamaya mecbur tutulduğum bir belge imzalatmak istediler. Tam bu noktada satılmış gazeteci olarak yaptığım işi bırakıp sosyal medya aracılığıyla sesimi duyurmak istedim. O günden bugüne yayınladığım her kelimeden kendi adıma sorumluyum ve tüm vicdanımla yaptığım gazeteciliğin arkasında durabiliyorum.
Türkiye dostluğu nereden geliyor?
– O zamana kadar beni Türkiye ve Recep Tayyip Erdoğan pek ilgilendirmedi, çünkü ben daima biz Almanların, biz Avrupalıların iyi ve adil olduğunu yazmaya yönlendirildim. Biz gazetecilerin üzerindeki insanlıkdışı baskının basın özgürlüğü ile alakası olmadığını anladığım anda Türkiye’yi farklı gözle görmeye başladığım gibi, Recep Tayyip Erdoğan’ın sözlerini de çok farklı dinledim. Bu sırada Başbakan Erdoğan’ın konuşmalarında sürekli Avrupa’ya demokrasi dersi vermesi dikkatimi çekti. İlk başta buna şaşırdım. Çünkü Türkiye’deki özgürlükler bize çok farklı anlatılmıştı. Satılmış gazeteci olmayı reddettim ve Türkiye konusunda gözlerim açıldı.
Türkiye dostu olmanız nedeniyle Almanya’da basın kartınız alındı, ne düşünüyorsunuz?
– Umarım insanlar bir şekilde benim neden Erdoğan’ın yanında olduğumu ve Türkleri neden sevdiğimi hissedip, anlayabilmiştir. Şimdiye kadar Türkiye’de hiç kötü bir şey yaşamadım. Türkiye’de bana kötülük yapan hiçbir Türk olmadı. Türkiye’de sadece barış, güleryüz ve misafirperverlik gördüm. Erdoğan’ı ve Türkiye’yi desteklediğim için ailemle bile tartışmak zorunda kaldım. En eski ve en iyi dostlarım bana mesafe koydu. Ama ben kimseye Türkiye hakkında yanlış bir algıya sahip olduğu için kızgın değilim. Çünkü Almanya ve Avrupa’daki insanlar medya tarafından manipule ediliyor. Almanya’da siyaset ve medya Türkiye düşmanlığını körüklüyor. Erdoğan’a diz çöktüremediği için düşmanlık yapıyorlar. Erdoğan’ın dik duruşu Almanya’yı çıldırtıyor. Ve Avrupa halkı Türkiye gerçekleri konusunda bilgilendirilmiyor. Ve ben kendimi, Türkiye ve Erdoğan konusunda diğerlerinin de gözünü açma konusunda sorumlu hissediyorum.
AVRUPA DİZ ÇÖKMEDİĞİ VE DİK DURDUĞU İÇİN ERDOĞAN’I SEVMİYOR
Son dönemde Almanya ve AB ile çok sık kriz yaşıyoruz. Bunun sebebi nedir sizce?
– İngiliz Winston Churchill bir keresinde, “Türkiye ot gibidir. Çok fazla büyümemeli, ama susuz da bırakılmamalı” demiş. Batı’nın Türkiye’ye bakışı budur bence. Bugüne kadar Türkiye’yi istedikleri gibi yönetebilecekleri liderleri seçtiler. Erdoğan ise dik duruşu ile bu siyasi denklemi bozdu. Almanya bu yüzden Erdoğan’dan hoşlanmıyor. Bir Türk liderden bu sert ve haklı uyarıları duymaya alışık değiller.
Almanya ve AB’nin amacı ne peki?
– Tabii bu adımdan sonra mümkün olduğu kadar hızlı şekilde Erdoğan’ı koltuğundan indirip, yerine güçlerin koyduğu kurallara göre hareket eden birini oturtmak istiyorlar. Bugün Türkiye kendi savunma sanayisini, kendi sağlık reformunu, eğitim sistemini ve ulaşımını o kadar iyi düzenleyen bir büyük güç ki, kolay kolay alt edilemez veya emirler yağdırılamaz. Yani Türkiye artık bu güçler için kolay lokma değil. Türkiye’de bir Cumhurbaşkanı’nı veya bir Başbakan’ı kara propagandayla görevden almak o kadar kolay değil. Çünkü Türkiye eski güçsüz ülke değil. Bu noktada Batı medyası yalanlarla devreye girdi. Erdoğan’a diktatör diyerek kamuoyunu etkilemeye çalışıyorlar. Yani kötülük ekip iyi bir şey biçmeyi umuyorlar. Türkiye’ye artık tepeden bakamadıkları için, Türkiye verilen talimatlara artık boyun eğmediği için kıskanıyorlar. Türkiye’nin birçok Avrupa ülkesinden daha demokratik olduğunu onlar da biliyorlar. Erdoğan’ı yok etmek için başvurdukları yollar giderek sertleşiyor. Sertleştikçe inandırıcılıklarını kaybediyor ve batıyorlar.
CEM ÖZDEMİR TÜRKİYE HALKINA İHANET İÇİNDE!
Bir Alman olarak Türkiye dostusuzunuz. Ama Türk olarak Türkiye düşmanlığı yapanlar var.
– Cem Özdemir ve Sevim Dağdelen gibileri kastediyorsunuz. Onlar Türk halkına ihanet içinde olan, Almanya’daki Türkler’e zulüm yapmaya yardımcı olmak için Almanlar’a hizmet edip boyun eğen kişiler. Cem Özdemir ve Sevim Dağdelen gibi siyasiler Ermeni dostudur ve terör örgütü PKK’yı masum gösterenlerdir. Almanya’da Federal Meclis’te sözde bir soykırım hakkındaki Ermeni tasarısının önünü açtılar ve şimdi de 15 Temmuz darbecilerinin Almanya’da iltica alabilmeleri için mücadele ediyorlar. Bu siyasiler, 16 Nisan’da yapılan referandum öncesinde tüm HAYIR kampanyalarının önünü açıp öte yandan tüm EVET etkinliklerinin yasaklanmasına destek vererek, Almanya’daki Türklere zulmedenlerin suç ortağı olmuşlardır. Deniz Yücel gibi terör yardımcısına destek çıkıp Can Dündar gibi aranan kriminallere Almanya’nın kapılarını açarlar.
TÜRKİYE’YE İHANET ETMESELER BAŞARILI OLAMAZLARDI
Neden bunu yapıyorlar?
– Bunu kendileri inandığı için değil, para için yapıyorlar. Almanya’da konforlu bir yaşam sürüp başarılı kariyer yapma uğruna vatana, ulusa, bayrağa, halka ihanet ettiler. Zorunlu asimilasyona başarıyla karşı çıkan gururlu birer Türk olarak Cem Özdemir ve Sevim Dağdelen Almanya’da asla kariyer yapamazdı. Tüm imkanlar kullanılarak susturulurlardı. Belki de bu siyasileri Türk diye anmak da hakarettir. Bu tip kişileri Türk diye tanımlamak tüm Türklere hakarettir. Çünkü bir Türk hiçbir zaman bayrağını, vatanını para için satmaz. Hatta bunlar bazı vakıf ve dernek üyelikleriyle Alman meclisi ile terör örgütleri PKK ve FETÖ arasında arabulucu konumunda.
BU GURURU YAŞAMAK İÇİN 15 TEMMUZ’DA TÜRKİYE’YE GELDİM
– 15 Temmuz etkinliklerinde siz de vardınız. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Ben 15 Temmuz 2016’da da oradaydım ve Türk insanına neler yapıldığını ve Türk halkının demokrasi için nasıl mücadele edip kazandığını bizzat yaşadım. Benim için bu özel günde şehitleri ve kahramanları anmak bir gurur oldu. Bütün Türkler gibi ben de her yıl Türkiye’de olacağım ki bu gün ve kurbanlar hiçbir zaman unutulmasın. Tüm Türkiye’de milyonlarca insan meydanlara çıktı. Hiçbir ülkede böyle bir şeyle karşılaşamazsınız.Ve ben Türklerle birlikte demokrasi nöbetleri tutabilmekten ötürü çok gururluyum.
***
ALMAN VAKIFLARI TÜRKİYE ALEYHİNDE ÇALIŞIYOR
Gazeteci olarak Alman vakıfların Türkiye’deki çalışmaları ile yakından ilgilisiniz. Biraz açar mısınız?
– Bu çok uzun bir konu ama özetle şunu söyleyebilirim. Alman vakıfları Gezi olaylarında olduğu gibi, Türkiye’ye kaos amaçlı olayların merkezi ve kaynağı konumunda. Yaptığım çalışmalar sonucunda bu vakıflar tabelalarını değiştirmek zorunda kaldı. Bildiğim kadarıyla Türkiye yönetimi bu konuda boş durmuyor.
Türkiye’de bulunan Alman ve diğer Avrupalı vakıfların kötü emelleri ve eylemlerine artık bir son verilmesini umuyorum.
FETÖ AVRUPA’DA KONUMUNU KORUMAK İÇİN BÜYÜK PARA HARCIYOR
Yurtdışında FETÖ’ye karşı nasıl daha etkili mücadele edilebilir?
– FETÖ, gittiği her ülkede halka ve yöneticilere yalan söylüyor. Bu yalanı da başarılı şekilde sürdürüyor. Kiliselerle, medya ile, STK’larla ve siyasilerle yakın ilişki içerisindeler. Avrupa’daki konumlarını korumak için büyük para harcıyorlar. Türkiye’nin de aynı yöntemi uygulaması gerekir. FETÖ’nün yalanlarını belgeleriyle çürütmeleri gerekir. Hiçbir ülke, kendi sınırları içerisinde askeri darbe yapmış bir örgütü barındırmak istemez. Bunu anlatmak için yoğun bir diplomasi yürütülürse mutlaka sonuç alınır.
***
AB ÜLKELERİ 15 TEMMUZ OLMAMIŞ GİBİ DAVRANIYOR!
AB ve Almanya basınının 15 Temmuz darbe girişimine karşı tavrı hakkında ne düşünüyorsunuz?
– Avrupa Birliği’ndeki, özellikle de Almanya’daki önyargılı basın öyle davranmak zorunda. Çünkü eğer gerçeği anlatacak olsalar tüm dünya ne olduğunu öğrenir. Ve o zaman da Türk halkı ile dayanışma içinde olmak gerekiyor. Bunu engellemek için sanki 15 Temmuz darbe girişimi olmamış gibi davranıyorlar.
DENİZ YÜCEL KONUSU
– Türkiye’de gözaltına alınıp tutuklanan Türk asıllı Alman gazeteci Deniz Yücel ismi neden bu kadar önemli?
Deniz Yücel ile ilgili şunu demek istiyorum ki, suç işleyen gazeteciler cezadan muaf değiller. Bir gazetecinin PKK gibi terör örgütlerini destekleyip onların propagandasını yapması kabul edilemez. Türkiye bir hukuk devleti ve Deniz Yücel de yasalara göre muamele görüyor. Burada şu soruyu sormak gerekiyor. Deniz Yücel’in cezaevinden olmasına Alman Hükümeti neden bu kadar önem veriyor. Mesela bir örnek vereyim: Casusluktan ceza alan Türkiye’den Almanya’ya kaçan Can Dündar. Bugün Can Dündar’a demokrasi kahramanı bir devlet başkanı muamelesi yapılıyor. Alman Meclisi’nde konuşma yaptırılıyor, Cumhurbaşkanı onu bir devlet başkanı gibi karşılıyor, ödüller alıyor, Adalet Bakanı onu Alman hükümeti adına yeni yıl konuşmasını yapmak üzere davet ediyor ve TV programlarında onun yanında oturuyor. Almanya gibi bir partner ülkenin mahkum olmuş ve aranan suçlulara böyle davranmaması nasıl bir durumdur?
PETER STEUDTNER’İN İLİŞKİLERİNE DİKKAT!
Almanya ile yaşadığımız son krizin nedenlerinden biri de Büyükada’da yakalanıp tutuklanan Peter Steudtner. Bu ismi daha önce duydunuz mu?
– Peter Steudtner’in arkasında George Soros’un vakıfları var. Peter Steudtner Alman basınının masumlaştırıcı şekilde lanse ediliyor. Kendisi Alman vakıfları tarafından finanse edilen ve Hollandalı örgüt “HIVOS” tarafından Türkiye’ye gönderilen bir isim. HIVOS, George Soros ve onun Open Society enstitüsü tarafından finanse ediliyor. “HIVOS” aktivistleri bir “Bağımsız Kürdistan” için projeler üretiyor. Basında çıkan haberlere göre Peter Steudtner ve “HIVOS” Amnesty International ile birlikte çalışıyorlar. Alman vatandaşı Peter Steudtner Hollandalılar’ın verdiği görevle Türkiye’deki sözde aktivistlere dosya şifrelemek, gizli bilgi alışverişinde bulunabilmek için çalışıyorlardı. Türkiye’de bir rejim değişikliği istiyorlar, AK Parti hükümetini düşürmek istiyorlar. Peter Steudtner gibi isimler çok fazla var Türkiye’de.
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi