Hayatta birçok problemle karşılaşırız. Bu sorunların çözümü içinse söz konusu alanda ihtisas sahibi kimselerden yardım almamız gerekir. Hastaysak doktora, iyi bir eğitim için iyi bir okula/öğretmene gideriz. Peki din bu sorunların çözümünde nerede durmaktadır? Daha doğru bir soruyla din, sadece dini/varoluşsal sorunlarımızın çözümünde başvurmamız gereken bir üst yapı mıdır?
Din hayatın dinamiğinin dışında, ondan ayrı bir varlık değildir aslında, aksine hayatın tüm yönlerine sinmiştir. Hareketlerimize bir amaç kazandıran tüm bakış açılarımız ve motivasyonlarımız kaynağını inançtan alır. Özellikle dinimiz olan İslamiyet’te bu özellik daha bariz bir şekilde görünür. Sosyal hayatın her veçhesine dair Kur’an ve sünnet ışığında birtakım ölçütler bulmak mümkündür.
Ancak tüm bunlarla birlikte din, hayatta karşılaştığımız sorunların çözümünde veya başarıya ulaşmamız için atmamız gereken birtakım adımlarda, adımımızın diğer bir yönünü teşkil eder. Daha açık ifade etmek gerekirse, yaptığımız her işin bu dünyaya baktığı yönü haricinde Allah’a bakan bir yönü de vardır. Fiziksel bir rahatsızlık geçirdiğimizde bu rahatsızlığımızın kaynağını arayıp alışkanlıklarımızı düzeltmeye çalıştığımız gibi Allah’ın bizi neden böyle bir rahatsızlığa muhatap kıldığı noktasında da düşünüp hayatımızı sorgulamamız gerekir. Genelde vurgulananın aksine, bu hep olumsuz bir muhasebe olmak zorunda değildir. İmtihan dünyasında olmamız itibariyle her hadisenin bir hikmeti vardır. “Buradan kulluğumu geliştirmek adına ne öğrenebilirim?”, “Rabbimle irtibatımı nasıl geliştirebilirim?” gibi birçok soru ile daha yüksek tefekkür mertebelerine ulaşmak mümkündür. Önemli olan, hadiselerin dünyevi boyutuna olduğu kadar uhrevi boyutuna da bakmaya çalışmaktır. Bu bakış açısı, birçok içsel dönüşüm ve gelişimin başlangıç noktası olacaktır.
Allah İslamiyet’i hayatımızın her alanında hakkıyla yaşayabilmeyi nasip etsin.
Rumeysa Gündüz