islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4868
EURO
36,2376
ALTIN
2.961,79
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
19°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
8°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

SAİT ÇAMLICA: ‘CEHALETİN PANZEHİRİ ÖĞRENMEK, ÖĞRENMENİN EN İDEAL YOLU OKUMAKTIR’

SAİT ÇAMLICA: ‘CEHALETİN PANZEHİRİ ÖĞRENMEK, ÖĞRENMENİN EN İDEAL YOLU OKUMAKTIR’
31 Ekim 2018 14:58
A+
A-

Rabbimiz Allah, Kur’an’da şöyle buyurmaktadır:

“Oku yaratan Rabbin adına, insanı bir yumurta hücresinden yaratan! Oku, çünkü Rabbin Sonsuz Kerem Sahibidir,  (insana) kalemi kullanmayı öğretendir, insana bilmediğini belleten!”(Alak, 96 / 1-5)  İnsanoğlu okuma sorumluluğunu bu ayetlerden almaktadır.   Dünyada kimseye köle olmamak için, mutlaka okumak gerektiğini ifade eden Eğitimci Yazar Sait Çamlıca ile “Oku, Düşün, Uyan” isimli kitabı ışığında okuma üzerine keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.  Bu minvalde Reşat Nuri Güntekin’in şu meşhur sözünü hatırlatmak gerekiyor: “Memleketin ancak okuyup yazmakla kurtulacağına inananlardanım.”  Kurtuluşun yolu okumaktan geçiyor.  Sait Çamlıca, “Okumak ciddi bir iştir. Okumayı sevdirmek, en az okumak kadar ciddi bir iştir. Ömrüm oldukça, Allah izin verdikçe okumaya ve yazmaya devam edeceğim” dedi.

Röportaj: Ziya Gündüz 

Yazılarınızda çalışmalarınızda okumaya ve düşünmeye çok vurgu yapmaktasınız.  Bu minvalde “Oku Düşün Uyan” isimli eseri kaleme aldınız. Oku, düşün uyan demekte ki maksadınız nedir?

İlk kitap çalışmamı 2007 yılında yayınlamıştım. Anne Babalara yönelik ‘Çocuk Eğitiminde 33 Hata’ ismini verdiğim ilk kitabımdan, en son yayınladığım kitabıma kadar, her kitap çalışmamda, az veya çok, kitap okumanın öneminden bahsettim.

Öğretmenler için yazdığım ‘Öğretmen Tohumda Ormanı Görmeli’ kitabımda da, Din gönüllülerine yönelik yazdığım ‘Mahallenin Kaderini Değiştiren İmamlar’ kitabımda da, Öğrenciler ve gençler için yazdığım ‘Gençlik Hazinesi’ adlı kitabımda da, din eğitiminde iletişim konusunu işlediğim ‘Allah Çocuk Yakmaz’ adlı kitabımda da, Din eğitiminde içerik problemimizi anlatmaya çalıştığım ‘Kur’an Alfabesi mi Ahlakı mı?’ adlı eserimde de hep okumanın öneminden bahsettim. Daha doğrusu değinmek zorundaydım. Çünkü yaşadığımız birçok problemin temelinde cehalet yatıyor. Cehaletin panzehiri öğrenmek, öğrenmenin en ideal yolu okumaktır.

‘Oku! Düşün! Uyan!’ adıyla 2016 yılında yayınladığım kitaptan önce, 2008 yılında ‘Okuyorum O Halde Varım’ adıyla başka bir kitap daha yayınlamıştım. Her ikisinin konusu da okumanın önemine dairdir. Tek amacım okuyan ve düşünen bir toplum yetiştirmeye katkı sağlamaktır.

TEK AMACIM OKUYAN VE DÜŞÜNEN BİR TOPLUM YETİŞTİRMEYE KATKI SAĞLAMAKTIR.

Kitabınızda ‘okumayanların canına okuyorlar’ diyorsunuz. Neden okumayanların canına okuyorlar?

Dünyanın en çok okuyan ve bilgiye hakim olan toplumlarının, dünyanın en az okuyan ve bilgiden mahrum toplumlarını nasıl sömürdüklerini görmek, okumayanların canına nasıl okunduğunu hepimize gösteriyor. Bilgiye hâkim olan Batı, bilgiden mahrum Afrika’yı sömürüyor.

Bilgiye hâkim olan Dünya’ya hâkim olur. ‘Fatih önce kitapları sonra İstanbul’u fethetti’ başlığında bir makale yayınlamıştım yıllar önce. Fatih Sultan Mehmed, bilgi sayesinde, kimsenin yıkamadığı Bizans surlarını yıkıp İstanbul’u fethederek yeni bir çağ başlatmıştır.

BİLGİYE HÂKİM OLAN BATI, BİLGİDEN MAHRUM AFRİKA’YI SÖMÜRÜYOR

Bilginin yol gösterici olduğunu söylüyorsunuz. Bilgi insanoğluna nasıl yol gösterir?

Göz için ışık ne ise, akıl için bilgi odur. Gözünüz ne kadar sağlıklı olursa olsun, ışık yoksa göremezsiniz. Beyniniz ne kadar sağlıklı olursa olsun, bilgi ile beslenmiyorsanız gör(e)mezsiniz. Görmeden yürüdüğünüz yolda, hangi kuyuya düşeceğinizi, sizi nereye sürüklediklerini kestiremezsiniz.

GÖZ İÇİN IŞIK NE İSE, AKIL İÇİN BİLGİ ODUR

Okumayanların okuyanlara secde ettiğini söylüyorsunuz. Bu çok iddialı bir çıkış değil mi sizce?

‘Bilenlerin bilmeyenlere boyun eğdiğini’ vurgulayan güzel bir teşbihtir ‘secde’ benzetmesi. Daha önemlisi Kur’an’da kullanılan bir teşbihtir bu. Kur’an-ı Kerim’de anlatılan 3 secde etme olayından ilhamla yazılmış bir makaledir o bahsettiğiniz sözün geçtiği makale.

Allah meleklerine Âdem’e secde etmelerini emretmişti. Hani biz meleklere: Âdem’e secde edin, demiştik… (Bakara – 34)

İkinci secde, Firavun’un emrinde çalışan sihirbazların, Hz. Musa’ya secdesidir. Bunun üzerine sihirbazlar secdeye kapandılar; ‘Harun’un ve Musa’nın Rabbine iman ettik’ dediler. (Taha – 70)

Üçüncü secde ise kardeşlerinin Hz. Yusuf karşısında secdeye kapanmasıdır. Ana ve babasını taht üzerine çıkardı, hepsi Yusuf için secdeye kapandılar. (Yusuf – 100)

Elbette burada ki secdeler, kulun Rabbine secde etmesi gibi değil, Rabbinin emirleri karşısında secde etmesi, boyun bükmek zorunda kalması olarak anlaşılmalıdır.

Üç secdenin de ortak özelliği, bilmeyenin bilene secde etmesidir. Cehaletin bilgiye secde etmesidir aslında bu secdeler.

BİLENLERİN BİLMEYENLERE BOYUN EĞDİĞİNİ’ VURGULAYAN GÜZEL BİR TEŞBİHTİR ‘SECDE’ BENZETMESİ

Düşüncemizi sağlam bir zemine oturtturmak için okumaya nereden başlamalıyız?

Cevaplamakta en çok zorlandığım sorulardan birisi bu sorudur. Ne okumalı? Kimi okumalı? Nerden başlamalı? Bu sorula cevap vermek zordur. Bana internet üzerinden bu soru geldiğinde genelde şu cümle ile cevap veriyorum: Tanımadığınız bir insana kitap tavsiye etmek, muayene etmediğiniz bir insana ilaç yazmak gibi risklidir.

Gerçekten öyledir. Her ilaç herkese aynı dozajda verilmez. Kimisine ilaç olan, kimisine zehir olur. Ben okuma konusunda gençlere sadece birkaç formül veriyorum. Burada da o formüllerden birkaçını kısaca özetleyeyim.

-Her gün mutlaka okuyun. 20 sayfa bile olsa okumadığınız gün olmasın. Günde 20 sayfa okuyan kişi bir yılda 7200 sayfa, on yılda 72.000 sayfa okumuş olur.

-Her şeyi değil seçici okuma yapın. İlgi alanınız ve ihtiyaçlarınıza göre okuyun.

-Yazar ve tür çeşitleriniz olsun. Sadece tek bir yazar veya tek bir tür okursanız, bilgi körlüğü oluşur. Sadece tarih veya sürekli roman okumak doğru bir okuma yöntemi değildir.

-Kimin kitabını okursanız okuyun, her kitapta altı çizilecek cümlelerde var üstü çizilecek cümlelerde var. Üstü çizilecek, yani ‘buna katılmıyorum’ diyemeyeceğiniz tek kitap, Allah’ın kitabı Kur’an olmalı.

-Dininizi öğrenin ve Peygamberimizin hayatını mutlaka okuyun. Anlayarak, düşünerek ve mesajlarını çağınıza taşımak niyetiyle Kur’an meali ve tefsiri okumalarını ihmal ederseniz, din adına kandırılır ve sömürülürsünüz.

KİMİN KİTABINI OKURSANIZ OKUYUN, HER KİTAPTA ALTI ÇİZİLECEK CÜMLELERDE VAR ÜSTÜ ÇİZİLECEK CÜMLELERDE VAR

Kitabınızda ‘okumak diploma almak değildir’  diyorsunuz.  Bu bölümde çok önemli bir konuya işaret ediyorsunuz bunu biraz daha açabilir misiniz?

Ülkemizin en önemli problemlerinden birisi de budur. Millet olarak eğitime önem veriyoruz ancak kitap okumuyoruz. Diploma almayı eğitim sanıyoruz maalesef.

Diploma insanı meslek sahibi yapar. Ancak diploma aldıktan sonra okumayı bırakan kişi, eğitimi anlamamış, diplomalı bir cahil olur. 23 yaşında Üniversiteyi bitirmiş ve bir daha eline kitap almayan kişi, hangi meslek grubunda olursa olsun, eğitimi anlamamış demektir. Ülkemizin hali maalesef budur. Okumuşların okumadığı bir toplumda, ‘gençlerin niçin kitap okumuyor?’ sorusunun cevabını arıyoruz.

Gençlere ‘okuyun’ dediğimiz zaman genelde ‘biz zaten öğrenciyiz!’ cevabı veriyorlar. Lisede veya üniversitede öğrenci olduğu için, okul kitaplarını okumayı okumak olarak anlıyor veya kendini kandırıyor.

Bilgi ve beyin ilişkisinde ilginç bir ayrıntı vardır. Bir insan okurken ne için (niçin) okuyorsa, zihin o kadarını kullanıyor. Okumanın ‘niçin’i öğrenmenin biçimini belirliyor. Daha somut bir biçimde anlatmaya çalışayım.

Bir lise öğrencisi ders çalışırken ‘niçin’ ders çalışır? Yazılıdan geçer notu alabilmek için elbette. İnsanın beyni okumanın sebebini bildiği için, öğrencinin niyeti kadar bilgiyi tutar ve o kadarından istifade ettirir. Sonuçta öğrenci, okumada ki amacı olan, yazılıdan geçer notu aldıktan kısa bir müddet sonra, öğrendiklerinin çoğunu unutur.

Üniversiteye hazırlanan öğrenci için de aynı süreç geçerli değil mi? Niçin test çözer gece gündüz? Üniversite sınavlarını kazanmak için. Ne için emek sarfediyorsanız, o kadarını zihniniz kaydeder ve kullanır. Sınava kadar yoğun bir tempo ile çalışır (okur), sınavdan sonra amacına ulaşmışsa okuma işi biter.

Üniversite okurken niçin ders çalışır bir öğrenci? Diploma almak için. Beyin bunu bildiği için sınavlardan geçmesini ve diploma almasını sağlayacak kadar bilgi depolar. Üniversite bitip diploma ele alınınca artık o bilgiler hızla unutulmaya başlar. Sadece meslek hayatında kullandığı bilgiler kalır. Diploma almak için okumak budur.

Kitap okumanın diploma almak için okumaktan (ders çalışmaktan) farkı nedir? Bir insan ne için (niçin) eline kitap alıp okur. Öğrenmek ve bilgilenmek için. Amaç öğrenmek olduğunda beyin o bilgiyi daha iyi kaydeder. Özelliklede severek ve isteyerek kitap okuyan insan, okumaya kalbini de kattığından, çok daha verimli ve kalıcı öğrenme gerçekleşir. Okurken amacınız ne ise bilgiden alacağınız da o kadar olur.

GENÇLERE SESLENMEK, GELECEĞE SESLENMEKTİR

Gençlere çok sesleniyorsunuz. Gençleri önemsiyorsunuz. Peki, gençler okuma alışkanlığını nasıl kazanacaklar?

Genelde gençlere seslenirim. Çünkü gençlere seslenmek, geleceğe seslenmektir. Öncelikle gençlerimize okumanın önemini ve hayatta ki yerini doğru anlatabilmek zorundayız. Bir şeyi anlatmanın en ideal yolu, söylemek değil yapmaktır. Yani onara örnek olmak zorundayız. Etrafı teknoloji ve eğlence ile kuşatılmış bir neslin eline kitap vermek ve okumayı sevdirmek kolay değil elbette. Ancak gençlerimizi teknoloji ile oyalamak için milyarlar harcayan ve gece gündüz çalışanlardan daha çok çalışırsak, gençlerimize okumayı sevdiririz.

Öğretmenlik ve yazarlık hayatında birçok öğrenciye okumayı sevdirmeyi başarmış biri olarak söylüyorum bunları. Biz vazgeçmez, akıllı projeler yapar, gençlerin diliyle konuşmayı başarır ve onlara örnek olursak, geleceğimiz (gençlerimiz) aydınlık olacak inşallah.

OKURKEN AMACINIZ NE İSE BİLGİDEN ALACAĞINIZ DA O KADAR OLUR

Okumayanların sorumluluğunu okuyanlara yüklüyorsunuz. Neden acaba okuyanlar, okumayanlardan sorumludur?

Okumanın keyfini, faydasını ve önemini bildiği halde bu keyfi başkalarına anlatmayanlar bencil değilseler, gafildirler. Hem de okumayı seven, okuyan gafil. Sevmek yetmez, sevdirmeye kafa yormak gerekir. Okuma mekânlarını gençlerin keyifle oturacakları ve okuyacakları alanlara dönüştürmek, yapılması gereken önemli adımlardan bir tanesidir. İstanbul’da Üsküdar Belediyesinin açmış olduğu NevMekan Sahil, diğer belediyelerin örnek alması gereken bir projedir.

Gençlere kitap tavsiye ederken, yaşlarını ve ilgi alanlarını hesaba katmadan ellerine kitap verirseniz, okumayı sevdireyim derken okumaktan soğutursunuz. Okumak ciddi bir iştir. Okumayı sevdirmek, en az okumak kadar ciddi bir iştir.

Şuanda üzerinde çalıştığınız bir kitap var mı varsa bunu bizimle paylaşır mısınız?

Bilgisayarımda 3-4 tane kitap çalışması için açtığım dosyalarım var. Hangi kitap çalışmamı daha erken bitiririm bende bilmiyorum. Geçen bir yılımı daha çok okuyarak, notlar alarak ve eski kitaplarımı güncelleyerek geçirdim. Ömrüm oldukça, Allah izin verdikçe okumaya ve yazmaya devam edeceğim inşallah.

DÜŞÜNMEYENLERİ KÖLE YAPIYORLAR

Son olarak okumayla ilgili neler söylemek istersiniz?

Madem bu Röportajı “Oku, Düşün, Uyan” kitabımdan sorular hazırlayarak yaptınız, bende o kitabın arka kapağı için yazdığım kısa birkaç cümle ile bitireyim sohbetimizi.

Okuyun! Düşünün! Uyanın! Okumayanların canına okuyorlar. Düşünmeyenleri köle yapıyorlar. Uyuyanları çok seviyorlar. Bu kitap ‘uyanın!’ demek için yazıldı. Okumazsanız düşünemezsiniz. Düşünmezseniz uyanamazsınız.

Hocam, vermiş olduğunuz bilgiler için çok teşekkürler.

Bende size teşekkür ediyorum.

Sait Çamlıca kimdir?

1974 Almanya doğumlu olan Sait ÇAMLICA, ilkokulu Almanya’da orta ve lise eğitimini memleketi Tokat’ın Turhal ilçesinde tamamlamıştır. 2000 yılında Üniversiteyi bitiren yazarımız, devlet kurumları ve özelde 8 yıl öğretmenlik yaptıktan sonra, ilk kitap çalışmasını 2006 yılında yayınlamıştır. Daha çok eğitim kitapları yazan Sait ÇAMLICA, eğitimciliğini konferanslar vererek sürdürmektedir.

Yayınlanmış Eserleri:

-Çocuk Eğitiminde 33 Hata (OkuYorum Yayınları)

-Çocuklar Ayak İzlerinizi Takip Eder (OkuYorum Yayınları)

-Öğretmen Tohumda Ormanı Görmeli (OkuYorum Yayınları)

-Okuyorum O Halde Varım (OkuYorum Yayınları)

-Çocuk, Aile, Medya ve Şiddet (OkuYorum Yayınları)

-Allah Çocuk Yakmaz (OkuYorum Yayınları)

-Doğurmak Annelik Doyurmak Babalık Değildir (OkuYorum Yayınları)

-Stresli İman (OkuYorum Yayınları)

-Gençlik Hazinesi (OkuYorum Yayınları)

-Kuran Alfabesi mi Ahlakı mı (OkuYorum Yayınları)

-Mahallenin Kaderini Değiştiren İmamlar (OkuYorum Yayınları)

-Cemaatlerin Bağlama Problemi (OkuYorum Yayınları)

-Oku! Düşün! Uyan! (OkuYorum Yayınları)

-Peygamberimizi Çağa Taşımak (OkuYorum Yayınları)

-Paralel Gider Meridyen Gelir (OkuYorum Yayınları)

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.