islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4868
EURO
36,2376
ALTIN
2.961,79
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
19°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
8°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

‘Ordu ve Diyanet’

‘Ordu ve Diyanet’
24 Nisan 2017 10:20
A+
A-

Kur’ân ve Nebevî Sünnet’in toplumsal amaçlarından kopuk Diyanet, Cemaatler, Tarikâtler ve ülkemizin hiçbir sorununa eğilmeyen ve İslâm’ı yetersiz bulan bir damarı da içinde barındıran İlahiyatlar, emperyalist ülkelerin pazarlayacağı İslâm patenli ve İşid benzeri tehlikelerden bizi koruyabilirler mi?

Yaklaşık 35-40 yıl önce Süleymaniye Camii İmam- hatibi olduğum yıllardı. Çok önemli bir kurumumuzda genel müdürlük yapmış olan akademisyen bir büyüğümüz camiye geldi. Daha sonra milletvekilliği de yapmış olan -şimdilerde merhum olan – bu büyüğümüz (Nevzat Yalçıntaş) * sohbetimiz sırasında bana şöyle söyledi:

Türkiye Cumhuriyet Devleti’nin iki önemli Kurumu vardır: Ordu ve Diyanet. Bu iki kurumda nefes alış verişler bile kontrol altındadır.

Yadırgamadım. Meşruiyetini “Devletin sosyal, ekonomik, siyasî veya hukukî temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırmayı” yasaklamış Anayasa’dan alan Diyanet’in “devlete bağlı din için” yapılandırıldığı tarafımızdan biliniyordu. Diyanette buyurgan ve dışlayıcı laiklik hep egemen ola geldi.

Diyanet, Ülkemizin Devlet Politikaları’nın onay verdikleri dışında hiçbir toplumsal sorununa ilgi göster(e)medi. Tarihi boyunca örneğin bir tek Faiz, Eşcinsellik ve Tesettür hutbesi bile okutturamadı. Daha da acısı kendi kurumsal onuru için konuştu. Ama İslâm’ın onuru için hiçbir risk üstlenmedi.

Üst yöneticileri arasında dinimizin özünden kopuk kişiler yanı sıra Mehmet Görmez kardeşimiz gibi mümin insanlar olduysa da genel çizgiler değişmedi gibi…

İyi de Diyanet kendi özgürlük alanına bırakılan konularda olsun bir duyarlılık ve varlık gösterebildi mi?

Herkesin tanık olabileceği İmsak vakti, İslâmî ölçülere uygun hale getirilemez miydi? Cuma namazının hurafelerden arındırılmış olarak kılınmasına öncülük edilemez miydi? Peygamberimizin uygulamalarını, mukimlik-seferilik tartışmalarının üstüne çıkararak Hac’da Arafat’ta namazlar da olsun birliktelik sağlanamaz mıydı? Kandil geceleri programları ıslah edilemez miydi?

Bilginlerimiz arasındaki “Recm, Nuzûl-i İsa, Kabir Hayatı, Kölelik-Câriyelik, Kadınların Özel Halleri, Ülke Kavramı, İslâm Açısından Demokrasi, Şefâat, Tarîkat, Mut’a Nikâhı, Kur’ân’a Aykırı Yasaların Konumu, Laiklik, Müslüman Kadınların Gayr-ı Müslimlerle Evliliği, Faizcilere Ceza Uygulaması, Kırklar-Yediler Kutub-Ğavs” ve benzeri konularda Kur’ân ve Sünnet ışığında, ihtilafları yatıştırıcı çözümler üretemez veya tartışma zemini oluşturamaz mıydı?

Hutbeler daha da çeşitlendirilemez bilgi ve bilinç verici hale getirilemez miydi?

İstenilse Kutlu Doğum Haftası türünden pek çok hayırlı işler yapılamaz mıydı? (Kutlu doğum haftasına niçin karşı çıkıldığını anlamış değilim.)

Örneğin fakirler, yetimler, dullar, hastalar, engelliler, suçlular, fakir öğrenciler için atılımlar yapılamaz mıydı?

Kimse değinmiyor, ama madem dokuz köyden kovulacağız biz işaret edelim ve soralım:

Kur’ân ve Nebevî Sünnet’in toplumsal amaçlarından kopuk Diyanet, Cemaatler, Tarikâtler ve ülkemizin hiçbir sorununa eğilmeyen ve İslâm’ı yetersiz bulan bir damarı da içinde barındıran İlahiyatlar, emperyalist ülkelerin pazarlayacağı İslâm patenli ve İşid benzeri tehlikelerden bizi koruyabilirler mi?

Ülkemizde özgürlükler İslâmi ilke ve kurumları da içine alacak şekilde geliştirilerek birliktelik sağlanamazsa değinilen tehlikelerin uzağımızda olduğu söylenebilir mi?

Şimdi Soralım:

Hurafeciliğin ve dışlayıcılığın hâkim olduğu ve nefret dilinin yaygınlaştırıldığı ülkemizde -hiç şüphesiz varlığı yokluğuna tercih edilebilirse de– Diyanet mevcut yapısıyla Müslümanları temsil edebilir bilgi ve otorite kaynağı olabilir mi? Devlet desteğine rağmen olabildi mi?

Not:

* Konumuz uyuyan bir dev halindeki Diyanet teşkilatımızdır; İslâm’a bağlığından şüphemiz olmayan başta Mehmet Görmez kardeşimiz olmak üzere azın azı olan mustarip Diyanet kadroları değildir.
* Bu yazı, Allah rahmet eylesin Nevzat Yalçıntaş hocamız vefatının hemen öncesinde yazıldı. Vefat haberi üzerine ertelendi.

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.