Sayın Ertuğrul Özkök Mak Danışmanlığın 5400 kişi ile yaptığı anketin sonuçlarını değerlendirdiği yazısında Fatih Altaylı’nın bu anketle ilgili “Yüzde 99 yalanının sonu” başlıklı makalesine de yer verdi.
80 milyonluk bir ülkede 23 il 154 ilçede 5400 kişi ile yapılan anketin doğruları yansıtabileceğine inanmak safdillik olur. Ama inanmak istiyorsanız ne ala. Aslında yüzde doksan dokuzluk rakama hiçbir Peygamber toplumunda dahi ulaşılmış değildir. Medine’deki Müslüman görünümlü münafıkları dikkate aldığımızda bu rakama Aziz Peygamberimizin döneminde ulaşıldığını söylemek bile mümkün değildir.
Hele hele Kur’ân’ın insanların çoğunun Allah’a ortak koşmaksızın inanmadığı, çoğunluğun aklını kullanarak düşünüp öğüt almadığı, ekseriyetin şükredici olmadığı, bir kısım insanların da inadî bir inkâr içinde bulunduğu şeklindeki beyanlarını değerlendirdiğimizde yüzde yetmişlerin oldukça iyimser rakamlar olabileceğini anlarız.
Bendeniz 5400 kişinin görüşlerinin ülkemizin bütününe teşmil edilemeyeceğini söylemekle beraber yukarıda değinilen Kur’ânî açıklamalar çizgisinde ve farklı verilerden hareketle anket sonuçlarının altında tahminlerim olduğunu ifade edebilirim. Kaldı ki Kur’ân ve Sünnet Ölçüleri’ne göre hakiki Müslümanların oranı bizde ve İslâm Dünyası’ında çok çok daha azdır.
Farklı verilerden hareketle dedim ya, şimdi onlardan bazılarına değineyim.
1. Eğitiminde Allah’a ortak koşucu bir dilin kullanıldığı, hukuk sisteminin insan doğasıyla çeliştiği bir ülkede sözü edilen anket verilerinden farklı bir sonuç beklenebilir miydi?
2. Dinimizin temelini oluşturan Kur’an’ın anlaşılarak okunmadığı, yıllarca okutulmadığı, üstelik Diyanetin, İlahiyatların, hurafeci bazı tarîkatlerin ve dünyevileşmiş bir kısım cemaatlerin gerçek İslâm’a engel oluşturduğu ülkemizde olumsuz sayıların daha da artmadığına şükredilmeli değil midir?
3. Jakoben laikliğin demokratik laikliğe olsun evrilemediği, -son yıllar müstesna- inançlı insanların sivil ve askeri yönetimlere getirilemediği bir ülkede bu anket sonuçları garipsenebilir mi?
4. Rabbimizin insanlığa mesajlarını içeren Kurân ile ve en ağır bir dille yasakladığı işlem faizdir. 51 banka, 12500 şube ve 220 000 personelle ülkemizi ahtapot gibi sardığı ülkemizde başka nasıl bir sonuç bekleyebilirdik?
5. Hürriyet ve Habertürk gibi materyalizme açık ve kadın vücudunu reyting için kullanan medya organlarının at oynattığı bir ülkede nasıl bir sonuç beklenebilirdi?
6. Batıl bir dîn haline dönüşen futbolun milyonlarca taraftarla desteklendiği ve stadyumların onbinlerle doldurulduğu ve düzeysiz komedilerin 7 milyon izleyiciye eriştiği ülkede daha iyi sonuçlara ulaşılabilir miydi?
7. Kendi İslâmi/milli değerlerinden soyutlanır/soyutlandırılırken AB kuyruğuna takılmış bir ülkede, LGBT nin bile propagandaya soyunabildiği bir toplumda anket sonuçları başka nasıl olabilirdi?
Bu tespitlerin ve benzerlerinin sebep veya sonuç olarak değerlendirilmesi gerçekleri değiştirmez.
Allah’a inandığına şahid olduğum Mehmet Ali Birand’ın ifadesiyle Ülkede 15 yıldır İslâm’a yakın bir iktidar yok mu denilebilir. Bilgili, bilinçli, amaçlı ve gayretli kadrolardan yoksunluk sebebiyle iktidar olup da köklü devrimlere müktedir olunamazsa bir 15 yıl daha iktidarda kalınsa bile sonuç alınamaz.
Hulasa insan doğası, maddî ve mânevî hayatı düzenleyecek kuşatıcı bir hayat düzeni ister. İslâm’ı bir Hayatı Düzeni olarak tanımaya ve tanıtmaya çalışan Ali Rıza Demircan gibilerin Ahmet Hakan’ın deyimiyle radikal kaçtığı İslâm dışı laik bir düzende mezkûr anket sonuçları yine de iyi ve ümit verici kabul edilebilir. Boşuna cümbüşe kalkılmasın.
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi