Müslüman, Allaha inanan ve bu inancı ile güzel duygulara sahip, başkalarına saygılı, Kur’an’ın çizdiği yolda belli değerlere göre hayat süren ve ideal davranış ölçülerine sahip insan demektir. Bu tasvir, sosyolojik açıdan yapılmıştır.
Bu yaşam modelindeki en önemli prensip, yaşayışını ve kararlarını inancı çerçevesinde verebilen ilahi, sınırlar içinde yaşayışını sürdüren ve aklını sürekli işleten bir insan tipini anlıyoruz.
Bütün bu sağlam ölçülere rağmen, neden Müslümanlar bin bir türlü sıkıntılar ile karşı karşıya kalıyorlar? Bu konunun üzerinde duralım:
İnsanın yozlaşarak sadece kendi menfaatini gözetmesi ve bu hedefi elde etmek için başka kültür ve insan gruplarına yönelik her türlü gayrı meşru yönelişlere izin veren beşeri ideolojilerin genel karakteri, kendi hakimiyet ve faydasını elde etmektir. İnsan, Kur’anın belirttiği gibi genelde “heva ve hevesine tabi” bir varlıktır. Bu anlayış ve tutumlara alternatif kimlik ve kültür, sadece Allah’a tabi olmayı benimseyen İslam dinidir. Bu yüzde İslam toplumları, çeşitli ideoloji ve menfaat odaklarının tek alternatifi. durumda kalıyor ve insanın tabii özelliğini korumay yönelik farklı bir insan tipi oluşturmaya gayret ediyor. Onun adaletli ve ahlaklı kimliği, bu menfaat ve egoist grupların varlığını ve işlevlerini sekteye uğratıyor ve başarılarını (!) engelliyor.
Bu gerçek, zalim ve hegemonik güçleri Müslüman insanın ahlaki ve fikri yönünü dejenere etmekten başka ona nüfuz edilemeyeceği kanaatine ulaştırmış ve şeytani tuzak ve aldatıcı taktiklere başvurmalarına yol açmıştır. Bunun için, tüm bilimsel ve politik yolları da devreye sokarak, asıl emellerinin kendi ideoloji ve hayat felsefelerini sürekli kılmaktadırlar.
İslam ve Müslümanlar, adalet ve insani değerleri benimsemeyen bu tür güç, iktidar ve ideolojilerin asırlardır hücumuna maruz kalmaktadır. Bu güçler, öncelikle Müslüman ruhunu ve aklını karıştırmaya ve onun insani değerlerini itibarsız kılmayaçalışıyorlar. Arkasından, kendi sahte menfaat ve hedonik zevklerini tatmin etmeye çalışıyorlar.
Uzun yıllardır, İslam dünyası ve Müslüman alimler, İslam’a leke süren bu iftira ve yalan kampanyalarını aydınlatma ve doğru İslamı açıklamayaçalışıyorlar.
İlim adamları, dinin anlaşılması ve bu dinin, yeni hayat sistemlerinde nasıl kendini ayakta tutacağı ile ilgili çalışmalar yapıyorlar. Fakat, bu konuda müslüman aklın gereği gibi olaylara açıklama ve çözüm getirememiş olması, bu dinin kendini gereğince ifade edememesine yol açmış ve güçsüz kalmasına sebep olmuştur.
İslam’a açıktan yapılan taarruzlar, büyük ölçüde giderilirken, İslam adına ve İslami gruplar çevresinde gelişen eksik ve yanlış İslam algısıyla, güçlü bir sistem anlayışı ortaya çıkamamıştır.
Genelde pozitivist ve inanç dışı görüş ve teorilerinilim ve ekonomik gelişme alanında ortaya yeni açıklamalar getirmesi, dine ve ahlak karşıtı hareketlerin daha itibarlı gözükmesine yol açmıştır.
Müslüman kesimlerin, inanç ve ahlaklarını koruma adına ilim ve eğitim alanına uzak kalmaları, en önemlisi İslami kaynaklar çerçevesinde yeni bir söylem ve metodoloji geliştirememiş olması, toplumları cahil kalıp, başkalarının yönlendirmesine açık hale getirmiştir.Aslında müslümanca yaşamanın bilgi, irade ve problem çözümleyici mantıkla mümkün olduğumaalesef birçok din adamı ve dini gruplarca anlaşılmamıştır. İşte bu durum, İslam dünyasında bilgisiz ve bilinçsiz Müslüman kitlelerin sahtekar veya ajan tipli din önderlerinin eline düşmesine ve onları sapık, İslam dışı anlayış ve uygulamalarının esiri haline gelmelerinesebep olmuştur.
Bu gelişmeler, İslamın entellektüel gruplarca da yanlış anlaşılmasına ve dolayısıyla bu kesimin dinden uzaklaşmasına sebep olmuş ve gerçek İslamı bu tür kötü örnek ve eksik tanıtanların bakışıyla anlama ve benimseme imkanlarını da ortadan büyük ölçüde kaldırmıştır.
Bugün bu türlü oyunlar meydana çıkmış ve Müslüman kişilerin eğitim, bilgi ve kültürlü olmadan, İslami kimlik ve tutumlarının eksik olduğu ve onların yabancı ve yıkıcı görüşlerin aleti olma potansiyellerinin varlığı belirgin hale gelmiştir.
Şimdi öğrenilmesi gereken şey, kendini Müslüman kabul edenlerin Kur’an ve Peygamberin söz ve davranışlarını ruh ve akılları ile idrak etmeden “gerçek Müslüman” olamayacaklarını bilmeleridir. Hoca, ağabey ve şeyh gibi zevatın söz ve davranışlarını ölçmeden onlara tabii olmanın, kendilerini ve Müslümanları felaketten kurtaramayacağını, bazı söylem, tavır ve ibadetleriyle gerçek Müslüman olamayacaklarını anlamaları gerekiyor.
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi