“Dostlarım ev eşyamdı, bir bir gitti diyorum. Artık boş odalarda ölümü bekliyorum…” Necip Fazıl Kısakürek
Ev denildiğinde ilk akla gelen; bacası tüten, ağaçlarla çevrili, arka fonda dağların uzandığı, nehirlerin aktığı, güneşin doğduğu bir binadır. İçkindir, sıcaktır, manevidir, güvenlidir, yuvadır. Konut ise her ne kadar aynı binayı ifade ediyormuş gibi görünse de maddi, fiziksel, öznellikten uzak şekilde bir ifadedir. Birçok kültürde ev ve konut Türkçede olduğu gibi farklı kelimelerle ifade edilir.
Ev, canlılığın var oluşundan itibaren, insanlar ve canlılar tarafından oluşturulan ilk mekanlardır. İnsanlar ve tüm canlılar kendilerini güvende hissetmek, iklim koşullarından korunabilmek, sosyalleşebilmek gibi temel ihtiyaçları için barınaklar kurarlar. Yaşadıkları yerlere göre insanlar ağaç evler, mağaralar, çadırlar, taş evler inşa ederler. Günümüzde yer ve iklim fark etmeksizin kullanılan beton işgalinden önce Karadeniz’de ahşap, Doğu Anadolu’da taş kullanılırdı.
İnsan yerleşimlerinin ilk mekanları, yani ilk evleri “Megaron”lardır. İlk yerleşme bölgelerini barındıran Anadolu’da mimarlık megaronlar ile başlamıştır. MÖ 3000 yıllarından itibaren görülmeye başlayan bu tip evler; dikdörtgen planlı, ön kısmından içeri girilen, orta kısmında bir ocak olan taştan yapılardır. Megaron plan çizimi 1980’den itibaren Mimarlar Odası’nın amblemi olarak da kullanılmaktadır.
Megaron Eskizi, Temsili
Ülkemizde ve dünyada hızla artan nüfus ve şehirleşme merkezi alanlarda yığılmalara neden oluştur. Bu yığılmaların yaşayabilmeleri için ihtiyaç duyulan ev miktarı, giderek daha yüksek kat sayılarına ulaşan apartmanlarla karşılanmaktadır. Avluları bulunan evlerdeki kamusal alan-yarı kamusal alan-özel alan geçişlerinin kademeleri evlerdeki mahremiyetin daha sağlıklı var olabilmesini sağlar. Ancak günümüzde toplam yapı sayısının %85’ini kapsayan konutların büyük çoğunluğu apartmanlardan oluşur. Modern çağın kaçınılmaz bir sonucu olan kentlerde tüm toplumun müstakil, avlulu evlerde oturmalarını beklemek ütopik bir düşüncedir.
Modernizmin önemli isimlerinden Le Corbusier evi; “Ev, içinde yaşanan bir makinedir” şeklinde tanımlar. Bu bakış açısı günümüzde içinde oturduğumuz evlerin de temelinin oluşturur. Ancak unutulmamalıdır ki, “Ev”i yuva yapan içinde yaşayanlardır.
Müslüman toplumlarda ev, yaşamın sürdürüldüğü güvenli mekan tanımından daha fazlasını kapsar. Evde; ibadet edilir, aile olunur, okunur… Cahiliye döneminde Müslüman olanlar için ev, hem yuva hem mescit hem okul olmuştur.
İslam tarihinde ilk ev olarak kabul edilen Darülerkam; Hz. Mudammed’in Mekke’den Medine’ye hicretinden sonra yaşadığı evdir. Bu ev ilk müslümanlardan Erkam b. Ebü’l-Erkam el-Mahzûmî’ ye aittir. Hz. Peygamber Mescid-i Harâm içinde Safâ tepesinin eteklerinde bulunan bu evi kendine ikametgâh olarak seçmiştir. Burada bir yandan ashâb-ı kirâma dinî bilgiler öğretirken bir yandan da ilâhî gerçeği arayan insanları İslâm’a davet ediyor, onlara Kur’ân-ı Kerîm okuyor ve onlarla birlikte namaz kılmıştır. Hz. Ömer de İslâmiyet’i burada kabul etmiştir. İslâm’a davet için bu evin seçilmesinde, Kâbe’nin haremine dahil oluşu, hac ve umre için Mekkeliler’le ve dışarıdan gelenlerle dikkat çekmeden temas kolaylığı sağlaması göz önüne alınmıştır.
“Gerçek şu ki, insanlar için ilk kurulan ev ( Mekke ’de) o kutlu ve
bütün insanlar için hidayet olan Kâbe’dir“
(Ali İmran, 96)
Müslümanlar olarak içinde yaşadığımız evlerde dikkat etmemiz gereken şeyler vardır. Tuvalet ve yataklar Kıble yönünde yerleştirilmemelidir. Dış kapıdan eve girişte mutlaka bir karşılama mekanı oluşturulmalıdır. Eğer evde bir giriş holü yok ise, giriş kapısının önüne bir ayırıcı eşya görevi görebilecek portmanto, paravan vs konulabilir. Bu sayede evin mahremi, dış kapıdan görülemez hale getirilebilir.
Evlerde abdest almak için ayrı bir alanın olması hem hijyen açısından hem de dini açıdan daha doğrudur. Eğer evdeki tuvalet ve lavabonun bulunduğu alan yeterli büyüklükte ise, aralarına bir ayırıcı konularak abdest alanı elde edilebilir.
Müslümanlık ve Türk kültürünün bir sonucu olarak evlerimizde misafir ağırlamak önemlidir. Bu hususta evlerde haremlik selamlık şeklinde oturulabilecek alanların olması gerekmektedir. 50 m2 de olsa, 250 m2 de olsa evi içinde yaşayanlar ev yapar. İçinde Müslüman yaşarsa o ev Müslüman bir kimsenin hassasiyetlerine uygun hale getirilebilir. İçinde dualar okunan, namazlar kılınan evler melekleri misafir eder, yaşayana yuva olur.
KAYNAKLAR:
Doğan Hasol – Ansiklopedik Mimarlık Sözlüğü
Mimarlar Odası, http://www.mimarist.org/mimarlar-odasinin-amblemi-megaron
https://islamansiklopedisi.org.tr/darulerkam
ZEYNEP AYBÜKE TİRYAKİ