islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4849
EURO
36,2385
ALTIN
2.960,90
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
8°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

Bize “hoca” Gerek

Bize “hoca” Gerek
27 Nisan 2018 08:18
A+
A-

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, MEB Şura Salonu’nda yapılan İmam Hatip Okulları Birlik ve Beraberlik Programı’nda, bir müjde verircesine “İlahiyat Fakültesi sayısı 1997’den itibaren 17’den 100’e çıktı. İmam hatip öğrenci sayımız ise 60 binden 1 buçuk milyona yaklaşmış durumda.” şeklinde açıklama yaptı.

İnsanın aklına şu geliyor; bir üretici olarak, ürettiğiniz bir malın ya da hizmetin üretim miktarını yükseltmek tabi ki sizi mutlu edebilir. Peki, ürettiğiniz malın ya da hizmetin kalitesinin hiç mi önemi yok?

Tebdili mekânda ferahlık vardır; Cuma Namazımı hep aynı Cami’de eda etmem. Cuma’nın huzurunu farklı farklı mekânlarda farklı insanlarla yaşamayı tercih ederim. Tabi böyle olunca insan farklı tarzlarda hocalar görüp, kıyaslama şansına sahip oluyor. Kıyaslama da bir eksikliği gözler önüne seriyor.

Türkiye’de tüm toplumun eşit ve homojen bir şekilde eğitim hizmetlerinden yararlandığını iddia edecek olan yoktur. Adaletsizlik almış başını gitmiş; adaletsizliğin en ağır olanlarından biri de “eğitimde adaletsizlik”. Peki, bu sorun sadece kalitesiz eğitim alan kişinin problemi mi? Tabi ki değil, bu toplumsal bir konu. Eğitimdeki bu adaletsizlik, bölgeye göre, gelir seviyesine göre, hatta aynı semt içindeki bir sokaktan diğerine bile hissedilebiliyor. Varlıkları tartışmalı olan, kısaca adı var ama kendi yok dedirten İmam Hatip Liseleri ve İlahiyat Fakülteleri de bu adaletsizlikten nasibini alıyor. Bazı hocalarımız kendini o kadar güzel yetiştirmiş ki hem dini hem de dünyevî anlamda size yol gösteriyor ve güven veriyor. Bazı “din adamları” için ise aynı şeyi söylemek zor. Durum böyle olunca tüm topluma aynı kalitede din eğitimi verilemiyor.

Peki, bir Müslüman olarak beni rahatsız eden nedir?

632 yılında gelen son vahiy ile tamamlanan yüce kitabımız Kuran-ı Kerim şüphesiz ki sadece tebliğ edildiği dönemin değil tüm zamanların yol göstericisidir. Gösterdiği yolu anlamada Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’i (S.A.V) ve hadislerini anlamanın ve içselleştirmenin önemi büyüktür. Bizlere Kuran-ı Kerimi, Peygamberimizi ve hadisleri iyi anlamış, içselleştirmiş ve yaşadığı dünyadan haberi olan, temel bilimlere asgari düzeyde de olsa hâkim olan “din adamları” gerekmektedir. Tanıma uygun din adamları çok yönlü olarak bilgilerini arttırmalı, Müslüman kardeşlerine her anlamda “hoca” olmalıdır.

Ekonomi bilmeyen bir din adamının, faizin haram ve büyük günah olduğunu söylemekten başka cemaatini ikna edecek dünyevi bir argümanı bulunmamaktadır. Aynı şekilde, neoliberal sistemin içinde yaşayan bir din adamının bu sistemin çarklarının nasıl döndüğünü anlamamış olması, mevcut sisteme karşı İslami bir bakış açısı içerisinde alternatif yollar üretebilmesine mani olacaktır. Beşer yapımı hukuk sistemini bilmeyen bir din adamının mukaddes kitabımızın oluşturduğu hukuki yapının muazzamlığını beşer yapımı hukuk sistemi ile kıyaslama yapmadan açıklayabilmesi, anlatabilmesi ve dahi anlaşılabilmesi zordur. Coğrafya, biyoloji, felsefe vb. alanlarda örnekler çoğaltılabilir.

İmam Hatip Liselerinin ve İlahiyat Fakültelerinin müfredatlarına baktığımızda bu sayılan alanlara neredeyse hiç değinilmediğini, yetiştirilen din adamının bir tarafının eksik olduğunu ve yukarıda saydığım alanlarda gelişimin yetiştirilen öğrencilerin kendi çabasına bağlı kaldığını anlayabilirsiniz. Diyanet İşleri Başkanlığı artan kontenjan ve öğrenci sayılarına sevindiği kadar, nitelikli eğitim verilebildiği için de sevinebilseydi keşke.

Diyanet İşleri Başkanlığı bu konudaki bakış açısını değiştirmediği sürece, cemaati ile tam irtibat kuramayan “din adamları” yetiştirip kendine “memur” etmeye devam edecektir. Oysaki bizim “din adamlarına” değil “hocalara” ihtiyacımız var. Donanımı ile cemaatini tatmin edemeyen “hocaların” boşluğu ne yazık ki şarlatanlar/teröristler tarafından dolduruluyor.

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.