HASTANEYE ATANAN GÖREVLİ İMAM
Taburcu olmamıza bir hafta kala hastaneye yeni atanan gür sesli görevini seve seve yapmaya çalışan genç imam namaz kıldırdı. Yanına giderek tanıştım ve yaptığım derslerden bahsettim, kendisine devam etmesi konusunda ricada bulundum. O da siz devam edin biz de sizin ilminizden istifade edelim dedi. Sağ olsun memnun kaldığını ve derslere devam edebileceğimi söyledi. Bu ilgisi beni memnun etmişti. O günlerde hastaların ve hastane görevlilerin çoğuyla tanışmış, onlara kitap ve kartela yetiştiremez olmuştum. Doktordan ihtiyaç izni alarak şehir merkezinde bulunan müftülüğün kitapevine gittim ve kitaplar aldım ve çok şükür emanet bilinciyle daha fazla dolaşmasını sağladım.
Genç imam birkaç gün sonra hasta ziyareti yapmamızı istedi birlikte ben de kabul ettim. Hasta ziyaretleri sırasında iki amca Avrupa’da hastanede yatarken papazların düzenli ziyaret ettiklerini, kısa bir vaaz ve dua ile hal hatır sorduklarını söylemişti. Bundan kendisi de biz de çok etkilendik. Bu konudaki önemli ihtiyacı hücrelerimize kadar hissetmiş olduk böylece. Hastalarla muhabbetimiz artıkça bana olan güvenleri artmış ve sorular sormaya başlamışlardı. Ben de bildiğim kadarıyla cevaplıyordum bilmediğim için Kurana başvuruyordum onların önünde. Bu hoşlarına gidiyordu özellikle annemlerin odasındaki ders halkası gittikçe genişliyordu. Memnun olanlar başka hanımları da çağırıyor on gün yaptığımız ders son günlerde yaklaşık otuz kişilik katılıma ulaşmıştı. Yatakların üzerinde oturan bu kadınların çoğu yaşlıydı ve hepsinin rahatsızlıkları söz konusuydu. Yine de peygamberleri ve Kurandaki dersleri öğrenmek için can atıyorlardı. Gelenlerden biri 70 yaşında tekerlekli sandalyesiyle gelen Fadime Teyzeydi. Hastane insanların gerçekten en çok etkilenebileceği yer ve gerçekten bazılarının hiç sohbet ortamı görmemiş olmaları söz konusu.
YAŞLILARIN VE ÇOCUKLARIN MADDİ MANEVİ İHTİYAÇLARI
Yaşlılara temel ihtiyaçları konusunda yardım etmek, cami giriş çıkışlarında onlara ve tekerlekli sandalyelilere yardım etmek, dualarını almak gönüllü olan, az da olsa hastalara vakit ayırabilen herkese ısrarla tavsiyemdir. Bu haz tarif edilemez.
Çocukları da düşünmüştüm hastaneye gitmeden evvel masal kitabı ve balonlar götürmüştüm. Okul öncesi çağındaki engelli çocuklar özellikle ilgi alanıma giriyordu. Onlarla oyunlar oynuyor, okşuyor ve balonlar hediye ediyordum. Ama bunu gönüllü yapıyor olmam insanları nadiren ve hafif bir düzeyde de olsa endişelendirebiliyordu. Ne kadar yazık ki bu konuda pek örnek davranış gösterecek gönüllü hayırseverler görememişler, göremiyorlar. Okul öncesi öğretmenlerinin bilhassa Fizik Tedavi Hastanelerinde staj yapmalarına imkan doğar temennisi içerisindeyim. Yine her zaman gönüllülüğün yayılarak artmasını niyaz ediyorum bu konuda. Azra, Mahmut ve Ümmügülsüm isimli hasta çocuklardan da kısaca bahsetmek istiyorum. Azra 6 yaşında ve hem annesi hem de kendisi engelli. Zorlanarak yürüyebiliyorlar ama denge mekanizmaları zayıf. Azra’nın hastalığının ilerlememesi için düşmemesi gerekiyor ancak Azra ile çok kez hastane koridorlarında döne döne koştuk. Çok şükür düşmedi. Annesi bu konuda çok kaygılıydı aynı ünitede tedavi görüyorduk ve bir gün annesi tedavi görürken Azra yerinde duramıyordu onun yaşındaki her temiz güzel çocuk gibi. Ben de kolumdaki havluyla Azra’nın peşinden koşmuştum kolumdaki ilaçlı havluyla annesine endişelenmeyin ben onunla ilgilenirim diyerek… O gün Azra ile çok eğlendik ve inşallah annesinin duasını aldık, gülüşünü unutamıyorum sevgili Azra’nın. Annesine ara sıra çocuk eğitiminde kaygı ve çocukların bilişsel ve ruhsal gelişimi hakkında bilgi veriyordum. Annesi çok açık bir hanımdı ancak dini konulara merak salmaya başlamıştı. Dağıttığım kartelalar onun da ilgisini çekmiş ve üst üste birkaç tane okumuştu. Yine Azra’yı ne zaman görsem izin almadan onunla oynuyordum. Çünkü annesi rahatsızdı ve Azra’yı alıp odama götürmemden bile rahatsız olmuyordu.
Diğer örneğimiz Mahmut’tu. Mahmut doğuştan yürüme engelliydi. 11 yaşındaydı. 6. Sınıfa geçmişti. Çok güzel gülümsüyordu. Ona dayısı bakıyordu. Dayısı Burdur’dan bir tüccardı. 2. Kez 21 gün boyunca yeğenine bakıyordu. Bu durumdan çok etkilenmiştim. Ticareti düşünmeyip asta olmadığın halde yeğenine bu kadar bakabiliyordun gerçekten bunu herkes yapamaz diyordum. O da Annesi rahatsız babası da vefat etmiş ben bakmazsam kim bakacak diyordu. Mahmut ve Ümmgülsüm onlardan erken taburcu olacağımı kabullenemediler ve çok üzüldüler. Sadece gözlerinin içine bakarak hal hatır soruyorsun. İyileşeceklerine dair motive edici sözler söylüyorsun. Allahın rahmet kaynağı olduğunu ve ümidin önemli bir güç olduğunu söylüyorsun. Belki bir iki kitap veriyorsun ellerine ya da sen okuyorsun. Yanaklarından öpüyorsun, sandalyesiyle gezdiriyorsun. Dünyalar onun oluyor.
BANA KUR’AN ÖĞRETİR MİSİNİZ?
Ümmgülsüm isimli hasta kızımız da hem aksayarak yürüyor. Hem de kol ve bacaklarında hareket kısıtlılığı vardı. 11 yaşındaydı. Onu ilk başta herkes yemek servisi yapan görevli personelin kızı sanıyordu. Ben de öyle sanmıştım. Çünkü Ümmügülsüm yemek dağıtılırken hep onunla gezerdi. Her görüşümde biraz ilgi gösterirdim o da naz yapardı. Bir gün kolay gelsin demiştim, o da kolaysa başına gelsin demişti. İşte ondan sonra Ümmügülsüm’le daha uzun sohbet ettik. Ona da dua ayetleri ve manaları kartelâsını vermiştim. Günler geçiyorken bir gün namaz çıkışında beni beklediğini fark ettim. Utana sıkıla ‘sizden bir şey isteyebilir miyim?’ diye sordu. Ben de tabii ki Ümmügülsüm dedim. ‘Ben Kur’an öğrenmek istiyorum’ dedi. Ben de o kadar çok sevindim ki ‘Maşallah o halde hemen başlayalım mı? Diye sordum. O zaten dünden razıydı. Onun gibi utangaç birinin böyle bir girişimde bulunması güvenilirlikle ilgili idi ki bu haz anlatılmaz gerçekten. Çünkü Kurandaki iman esaslarının aksine batı kafası bize de ‘babana bile güvenme’ safsatasını yutturmaya çalışıyor. Hemen mecsidte Elif Ba aradım. ‘Allah’ım inşallah vardır’ diye içimden dua da ediyordum. Onlarca risale kitapçıkları ve hakikat yayınlarının olduğu kitaplıkta bir adet meal yoktu. Ancak zor bela bir tane Elif Ba buldum ve hemen derslere başladık. Akşam namazı yakınken bıraktık. İlk dersimiz sohbet ağırlıklıydı buna çok ihtiyacı vardı. Annesi zihinsel engelli, babası ise çok yaşlıydı. Annesiyle birlikte hastanede kalıyor. Ancak gece yarısına kadar odasına gitmiyordu. Ona bu konuda da ibretlik kıssalar anlatmalıydım. Çok şükür sonraki günde 3 kez ders yaptık. Gündüz dinlenmemi bile istemiyordu. Ben de rahatsızlıklarımdan ve tedavinin verdiği rehavetten ve günde üçe çıkan düzenlediğim sohbetlerden ötürü bir saat uyumak istiyordum. İkinci gün ısrarla telefonumu istedi dört gün sonra taburcu olacağımı öğrenince çok üzülerek. Ben de iyi kuran öğrenirsen veririm demiştim. Derslere devam ederken bir gün acil ünitesinde çalışıyorken kardeşini arı sokmuş köylü bir kızın da Ümmügülsüm yaşlarında olduğunu fak ettim. O da ilgiyle ne yaptığımıza bakıyordu. Tanıştırdım onlar ve ona da Kur’an bilip bilmediğini sordum. O da bize katıldı. O gün hem çocuklar için hem de benim için çok heyecan vericiydi. Tabi Allah’ın bu güzel sözlerinin manalarının da çok güzel ve öğrenmenin önemi üzerine de konuştum.
Sonraki sabah Fizik teknikeri Rıdvan Bey’e namaz sureleri ve manaları kartelâsını ben okudum çok faydalandım siz de namazda okuduğumuz surelerin anlamını öğrenmek ister misiniz diye sorunca çok memnun kaldı ve babam da imamdır bana küçükken manalarıyla birlikte öğretmişti ama unuttum beni çok sevindirdiniz. Çok önemli görev üstlenmişsiniz. Kur’anda dualar kartelâsını da istiyorum dedi. Ben de dua kartelâsı olan personele okuduktan sonra Rıdvan Bey’e vermesini rica ettim. O da o gün vermiş. Çok güzel bir dayanışma oldu.
DİYANET İLE İLİŞKİNİZ NEDİR?
Hemşire Ayşe Hanım, bir temizlik personeli bir de aşçı ile olan diyaloglarımız da gerçekten çok önemliydi. Ayşe Hanım ve birkaç hemşire daha tüm kartelaları okumak istiyordu. Ayşe Hanım bir gün bana sizin diyanetle herhangi bir bağınız var mı diye sormuştu. Ben de Diyanet görevlisi değilim ama sadece dinimi seviyorum diye cevap vermiştim. Bu cevaptan çok etkilenmiş görünen hemşire Maşallah dedi gülümseyerek. Bir temizlik personeli de kendisine Allah kolaylık versin demem üzerine Allah razı olsun dedi içtenlikle. Ben de Allah sizden de razı olsun deyince Allah size de şifa versin dedi. Karşılıklı dualaşmanın ardından kendisine kartelalardan üç tane getirdim ve ilgiyle okuduğunu söyledi sonraki gün. Diğeri de aşçıydı. O da işini çok güzel yapmaya çalışan güler yüzlü bir personeldi son gün yemeği verdiğinde ben de ona Ahmed Hamdi Akseki’nin namaz sureleri tefsirini verdim. O kadar çok sevindi ki anlatamam. Kızımla birlikte okuyacağım çok mutlu oldum gerçekten bu hediyeden ötürü dedi.
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi