islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4916
EURO
36,2572
ALTIN
2.963,26
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
19°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
8°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

KİRÂMEN KÂTİBÎN’İN KİTAPLARI

KİRÂMEN KÂTİBÎN’İN KİTAPLARI
19 Şubat 2022 09:33
A+
A-

Dinî kültürümüzde kitap denilince insanların aklına “Kur’an” gelmekte, zaman zaman bazı vaizlerin de “kâinat kitabı”n dan  söz ettikleri görülmektedir. Kur’an’da  kâinatla ilgili  bazı  bilgiler yer alsa da, “kâinat kitabı” ifadesi yer almaz. Buna karşılık  vahye dayalı kutsal kitaplarla birlikte bir başka kitaptan  da  söz edildiği görülür.  Bu da, her insanın yanı başında  bulunan ve   bütün davranışlarını gözetleyen “kirâmen kâtibîn” isimli meleklerin kaydettikleri kitaptır. Nitekim Kur’an’da bu kitapla ilgili şu  ifadeler  yer alır:

“İnsanı Biz yarattık. Bu sebeple  nefsinin ona ne gibi  vesvesler verdiğini  de  biliriz. Çünkü Biz ona şah damarından daha yakınız.  Onun sağında ve solunda  bekleyen, yaptıklarını  bir bir kaydeden  iki melek vardır.”[1]

“Biliniz ki, yanınızda gözcü melekler var. Bunlar çok değerli yazıcı meleklerdir. Onlar  yaptığınız her şeyi bilmekte/kaydetmektedir”[2]

“Biz insanın, kendi eliyle yaptığı  iyi-kötü bütün işlerini  boynuna ( bir halka gibi) asarız. Kıyamet günü ise onun bütün amellerinin yazıldığı kitabı  açılmış  olarak önüne koyarız. Ona ‘Şimdi kitabını oku bakalım, bugün hesabını kendi kendine göreceksin’ denilecektir”  [3]

“ O gün herkesin  kitabı/amel defteri, ortaya konacaktır. O zaman sen günahkarların, o kitapta yazılanlardan dehşete düştüklerini  ve  şöyle dediklerini  göreceksin: ‘ Eyvah bize! Bu nasıl bir kitap ki küçük büyük  hiçbir şey   eksik bırakılmamış, ne varsa hepsini kaydedilmiş’. Evet onlar dünyada iken  yaptıkları her şeyin o kitapta mevcut olduklarını görecekler. Fakat şunu da bil ki Rabbin kimseye haksızlık etmeyecektir”[4]

 “Kirâmen kâtibîn” ifadesi, “yazan, kayda geçiren” anlamındaki  “kâtib”  kelimesini çoğulu ile;  “iyi, dürüst ve değerli” anlamındaki “ kerîm”  kelimesinin çoğulundan oluşan  bir terkiptir ve “değerli yazıcılar”  anlamına gelmektedir.  Yukarıda zikrettiğimiz  ilk ayette  de  belirtildiği gibi,  her insanın biri sağında,  diğeri solunda iki melek bulunur.  Bu iki melek, insanın  her  davranışını kaydeder. Neye ve nasıl kaydettikleri ise  meçhulümüzdür. Zira Kur’an’da  bu konuda  her hangi bir bilgi yer almamaktadır.  Meleklerin kaydettikleri  şeyin adı,  Kur’an’da “kitap” olarak zikredilse de   toplumumuzda kitap yerine  “amel defteri” tanımı, daha yaygın olarak kullanılmaktadır. Bununla birlikte günümüzde gelişen yeni teknoloji ürünlerinin, bize bu kaydetme işini daha iyi  algılama  ve kavrama konusunda bir  kolaylık sağladığı da söylenebilir.

Kur’an’da  “Kim zerre kadar bir hayır işlerse onun karşılığını görecektir. Kim de zerre kadar  bir kötülük işlerse onun karşılığını görecektir”[5]  buyrulmaktadır. Bunun anlamı, ameller “zerre” miktarı da olsa, onun karşılığının ahirette  mutlaka görüleceğidir. Bu da  dünya hayatında bazı eşyaya ait  ölçütün metre, bazı eşyaya ait ölçütün  kilo, sıvı  maddelere ait ölçütün  ise litre  ile  oluşu  gibi  ahirette  karşılığı  verilecek olan  amellere ait  ölçütün de “zerre” olduğunu gösteriyor. Bu ölçütün zerre oluşu,  ahirete inanan insanlar  için daha çok  önem arz ediyor. Zira her insan, ahirete inanmayabilir, nitekim yeryüzünde milyonlarca insanın  ahirete inanmadığı  da bilinmektedir.  Bu nedenle ahirete  inanmayan inanlar için,  dünya hayatında böyle ölçütün  anlamı ve önemi yoktur. Buna karşılık Müslümanlar için  bu ölçüt, hem bu dünya da, hem de ahirette  büyük önemi  haizdir.  Çünkü Müslüman,  öldükten sonra dirilmeye  ve  ahirette yaptıklarının  hesabını tek tek  vereceğine  inanan kişidir

Teorik olarak  bu bilgiye  sahip  olsalar da  kimi Müslüman, bu bilgisini  bilinç haline  dönüştüremediği için,  bu dünyada sanki  ahirette  hesap vermeyecekmiş gibi  bir davranışın içindedirler. Tıpkı “sigara öldürür” bilgisine sahip olduğu halde, içmeye devam eden insana bir gün doktoru “Ya sigara, ya ölüm”  dediğinde, hakikatle  yüzleştiği gibi, Müslüman da ahirette yaptıklarıyla yüzleşeceklerdir. Bu nedenle ahiret inancı, Müslümanın hayatında önemli bir yere sahiptir. Çünkü  hesaba  çekilme  inancı,  Müslümanı   suç işlemekten ve  günaha girmekten  alıkoyan en  önemli  etkenler arasında yer alır. Fakat bu inancın etkin olabilmesi için, Müslümanın da  böyle bir  bilince  sahip olması gerekir.

Atalarımız, “Yerin kulağı var” demişler. Bu söz,  iki kişi arasında konuşulan gizli konuların dahi başkaları tarafından duyulabileceğini ve  hiçbir şeyin  gizli  kalmayacağını,   bu nedenle konuşmalarda daha dikkatli olunması gerektiğini ifade etmek için  kullanılmaktadır. Bu atasözüyle  ifade edilen  duyarlılığı  ne zaman  Müslüman, yaptığı her şeyin ve söylediği her sözün “kirâmen kâtibîn”  isimli melekler tarafından da kayıt  edildiğini ve  kaydedilen her şeyin de  ahirette  kendisine  bir kitap olarak sunulacağını bilir ve  bunun  idrakinde olursa,  işte o zaman  ahirete iman, gerçek anlamıyla   fonksiyonel olur.  Aksi takdir de ahirete iman, dil ile söylenen, fakat  eyleme geçirilmeyen  bir sözden    ibaret  kalacaktır. Bu nedenle Allah Teâlâ, “İnsanı Biz yarattık. Bu sebeple  nefsinin ona ne gibi  vesvesler verdiğini  de  biliriz. Çünkü Biz ona şah damarından daha yakınız.  Onun sağında ve solunda  bekleyen, yaptıklarını  bir bir kaydeden  iki melek vardır.”[6] buyurarak kullarını  uyarmış ve  onlardan böyle bir  bilince   ulaşmasını istemiştir.

Prof. Dr. Celal Kırca 

[1] Kâf,50/16-17.

[2] İnfitâr, 82/10-12.

[3] İsrâ, 17/13-14.

[4]  Kehf,18/49.

[5] Zilzâl,99/7-8.

[6] Kâf,50/16-17.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.