Mirat haberimizde şu anda yayında olan “HEM ÖRNEK HEM İBRET ALABİLECEĞİMİZ BİR İNSAN Henüz 23 Yaşına Gelmeden 200 Yetim Büyüttü” başlıklı bir video yayınladık. İzlenmesini tavsiye ederim. Bu video bende önemli çağrışımlar yaptı ve bir çalışmamı hatırlattı. Kısaltarak sunuyorum.
Renkleri, dilleri ve dinleri farklı insanlar nasıl birleşebiliyorlar?
Güzel kardeşlerim yeryüzündeki insanlara bir bakalım:
Onların coğrafyaları, renkleri, dilleri farklı; dinleri, akli ve ilmi donanımları ve kabiliyetleri farklı; cinsiyetleri ve görüntüleri de farklıdır. Böyle iken -altını bir daha çizelim-yaşadıkları bölgeleri, renkleri, diller ve dinleri … farklı olan bu insanlar bazı insani değerlerde ittifak edebiliyorlar. Mesela yargıda ve sosyal hayatta adalet, adalet, adalet diyorlar.
Farklılıklarına rağmen bitkileri, böcekleri ve hayvanlarıyla doğal bitki örtüsünün korunması yolunda yani çevrecilikle birleşebiliyorlar. İnsan öldürmeye ölüm cezası veya ağır cezalar verilmesi konusunda ittifak edebiliyorlar. Evet, bunca farklılıklarına rağmen dünyanın değişik bölgelerinde, kuzeyinde, güneyinde, doğusunda ve batısında farklı mı farklı olan insanlar felaketzedelere, yoksullara yardım edilmesi gereğini kabulleniyorlar. Uyuşturucu ve alkollü alkol karşıtlığında birleşebiliyorlar. Biyolojik, kimyasal, nükleer kitle imha silahlarına aklı başında insanlar olarak tavır koyabiliyorlar. Yüzlerce karşıt çalışmalara ve aleyhte propagandalara rağmen dünyanın hemen hemen her yerinde ve eşcinselliğe karşı tavır alabiliyorlar. İşgal ve kaynakları sömürü amaçlı savaşa hayır diyorlar.
Sevgili kardeşlerim, İngiliz aklı öncülüğünde dünyamızın büyük anarşist devletlerinden biri olan Amerika’da bile halk, yönetimlerin aldığı zulmedici kararları protesto edebiliyor. İsrail’in Filistinlilere yaptığı bunca büyük zulümler ortada ama İsrail’in zulümlerine karşı çıkan Yahudiler/Museviler de var.
Peki, bu birleşme nasıl oluyor? Aleyhteki şartlara rağmen, şeytani telkinlere, medyasal propagandalara ve çevresel baskılara rağmen değişik bölgelerde yaşayan farklı renkli, dilli ve inançlı insanlar, saydığımız değerler üzerinde nasıl birleşebiliyorlar? Bunu nasıl izah edeceğiz?
Ateistler-Deistler Ahlâklı Olabilir mi?
Soruyu şöyle de sorabiliriz İslam dininin inançlısı olmayan örneğin maddeci veya deist kişiler bir takım erdemlerin ve ahlakî güzelliklerin sahibi olabilir mi? Olabilir ise peki bunu nasıl izah edeceğiz? Problem tam da buradadır.
Sevgili kardeşlerim, bunu izah edebilmemiz için önce insanı tanımamız lazım. İnsanı tanıyamadığımız sürece bu soruya cevap veremeyiz.
Görünürde bütün ilmi çalışmalar insanlar için yapılıyor. Bütün hukuksal faaliyetler, fabrikasyon üretimler, tıbbi gelişmeler insan amaçlı olarak yapılıyor. Fakat insan nedir sorusuna, insanı konu alan çalışmalar da cevap veremiyor. Cevap verebilecek tek kaynak insanı yaratan Allah’tır. Onun açıklamalarını içine son İlahi i Kitap Kur’ân-ı Kerîm’dir.
Kur’ân’a Göre İnsan
Yüce Allah’ın nihai mesajlarını içeren Kur’ân’a göre insan en güzel kıvamda yaratılmıştır. Melekler dahil yaratıkların büyük çoğunluğuna üstün halk edilmiştir. Yeryüzündeki dağlar, denizler, bitkiler, ovalar, hayvanlar, madenler hepsi insan içindir/insan için yaratılmıştır. Muhtaç olduğumuz, bitkiler sebzeler-meyveler hava- su ve diğer pek nimetler… İhtiyaç duyduğumuz bütün bu varlıklar Rabbimiz tarafından bizim için planlı ve programlı bir şekilde yaratılmıştır.
Yaratan böylesine mükemmel yarattığı biz insanları denemeye tabi tutmayı dilemiş, dilediği için de bizi imana ve inkâra, adalete ve zulme, sevgiye ve nefrete, yardıma ve sömürüye, affa ve İntikama eğilimli yaratmış, bu zıt değerleri varlığımıza kodlamıştır. Yani insan hakka ve batıllara, güzelliklere ve çirkinliklere, eğilimli olan bir varlıktır. Zirvelere tırmanabileceği gibi dipsiz çukurlara da yuvarlanabilir.
İnsan ve İslâm örtüşmesi
İslâm Allah’ın insanlığa gönderdiği tek dindir. O bütün peygamberlerin ve kutsal kitapların ortak tebliğidir. İnsanı yaratan ve insan için İslâm ile yasa koyan yalnızca Allah olduğu için, İslâm insan doğası ile örtüşür. İnsan, doğasına kodlanan güzellikleri ve İslâm’ı yaşamakla dünya ve ahiret saadetini sağlamakla yükümlüdür. Evet Rabbimiz denemeyi dilediği için bu zıt değerleri varlığımıza kodlamıştır. Beled Sûresinde şöyle buyuruluyor:
“Biz insana iki göz bir dil ve iki dudak vermedik mi? Ona iki yolu (doğru ve eğriyi) gösterdik . Fakat o, sarp yokuşu aşamadı.“
Şems Sûresi’nde de şöyle buyruluyor:
“İnsanı yaratan ve onu şekillendiren Yaradana hamd olsun. Allah insana fücuru ve takvayı, iyilikleri ve güzellikleri, çirkinlikleri ve eğrilikleri, hakkı ve batılları kodlamıştır. Kodlamıştır da her kim o güzellikleri ortaya çıkarır, nefsini arındırırsa işte o zaman felah bulmuştur. Nefsini pisliği bulaştıran da kayba uğramıştır.“
İnsan böyle yaradılıştan mükemmeldir, toplumsal hayat süren bir varlıktır. Ama fıtratı koruyacak, besleyecek ve geliştirecek İslâma yönelemediği için fıtrat düzenini çökertebilir.
Sevgili kardeşlerim soruyu tekrarlayalım; Allah’a inanan ve inanmayan, İslâmi çizgide olan ve olmayan, isyankâr olan ve olmayan farklı inançlarda bir kısmı tamamen ateist ve deist olan bu inşanlar, örneklendirdiğimiz güzelliklerde nasıl birleşebiliyorlar?
Bunun cevabı insanın Allah tarafından varlığına kodlanan fıtrat düzenidir. İnsan inancı ne olursa olsun insan olarak yaratıldığında varlığına kodlanan fıtratıyla güzellikleri kavrıyor. Örneğin yoksula, hastaya yardım eli uzatıldığında ruhunda mutluluk duyuyor, içten içe güzellikleri yaşıyor.
İnsan bütün güzellikleri, ceza ve mükâfatı kavrayamaz
Maddeci bir insan evet güzellikleri kavrar ama bütün güzellikleri kavrayamaz. Tüm çirkinlikleri idrak edemez.
İnsan İslâm’ı rehber edinmezse güzellikleri yaşamanın görevi olup olmadığını, algıladığı kötülükler ve çirkinliklerden kaçınılması gereğini idrak edemez. Daha da önemlisi güzellikleri yaşamanın mükâfatı, çirkinlikten kaçınmamanın cezası olup olmayacağını bilemez.
İnsan Bu Gün Hak Dediğine Yarın Batıl Diyebilir
Bir önemli nokta daha var. İnsan bugün haktır dediğine yarın batıl diyebilir. Bugün güzel dediğine yarın çirkin diyebilir. Çünkü insan aklı/kalbi iç ve dış etkenlerin altında devamlı değişime ve değişikliğe uğrayabilir. Ama İslâm bunu engeller. Dünyanın neresinde olunursa olunsun, nereye gidilirse gidilsin İslâm’ın iman esasları, değer yargıları, emirleri ve yasakları değişmez nitelikli olup aynıdır.
İnsan – İslâm örtüşmesine işaret eden âyet
Sevgili kardeşlerim burada Rum sûresinin 30. âyetini hatırlatmak sterim. Bu âyette “Allah’ı birleyerek varlığını dine/İslâm’a, Allah’ın insanı üzerinde yarattığı fıtrat/yaratılış düzenine yönlendir,” buyrulur.
Müslüman ile Ateisti ve Deisti Birlikte ele Alalım
Allah’a inanmayan ateist ile Allah’a inanan ama vahye, peygamberlik kurumuna, ahiret hayatına ve bu hayatın sorgulamasına, Cennet ve Cehennem inanmayan deistle Müslümanı birlikte ele alalım.
Mesela ateist de, deist de, Müslüman da eşcinselliğe “hayır” der. Fark nerede? Ateist ve deist fıtrat çizgisinde bakarak hayır der. Müslüman ise hem fıtrat ve hem de İslâm İslâm penceresinden bakarak hayır, der.
İnancı ne olursa olsun fıtratı düzgün bilgili insan fıtrat düzeni ile örneğin işgalci ve sömürücü savaşa, uyuşturucuya, zalim faiz düzenine karşı çıkar, bir Müslüman olarak ben de karşı çıkarım ama ben fıtratla karşı çıkarken İslâmî inancımla da karşı çıkarım.
İslâm’ın devreye girmesi lazım. İslâm devreye girmezse ne olur biliyor musunuz? Allah’ın yarattığı fıtrat yani yaratılış düzeni çalışır çalışır çalışır ama iç ve dış etkenler, çıkarlar, propagandalar Allah’ın yarattığı bu fıtrat düzenini kilitleyebilir, mühürleyebilir. Bakarsınız savaşa hayır diyen adam kendi ülkesinin menfaati için evet diyebilir. Bugün doğal çevre korunmalıdır der ama yarın fabrika kurduğu zaman atıkları ile doğayı kirletir. Neden? Çünkü Fıtrat yetmez. İslâm ise insanı uyarır, “aklını başına al, Allah’ın yarattığı bu fıtrat düzenini bozma” der.
Sevgili kardeşlerim, İslâm’la Fıtrat kardeştir, örtüşürler. Bazen İslâm insanın fıtratını tetikler erdemlerde zirveye taşır. . Bazen insanın doğası insanı İslâm’a götürür. Bir kişi Peygamberimize gelir ve şöyle der:
“Ya Resulallah! Ben İslam öncesinde, siz peygamber olarak görevlendirilmeden önce ben esirleri, köleleri toplar özgürleştirirdim. İşsizlere, yetimlere, dullara yardımlar ederdim. Bunların bana bir faydası oldu mu, olacak mı?“
Peygamberimiz şöyle cevap verdiler:
“Yaptığın bu erdemli işler sebebiyle Allah seni İslâm’a yönlendirdi.”
İşte böyle…Ateist de Deist de Yaratılışından aldığı güçle geçici olarak insancıl olabilir.
Onları geçelim… fıtratın sesini dinlersek fıtrat bizi Yaratan’a götürür. Yaratana ve onun düzeni İslâm’a teslim olursak, bu teslimiyet hayatımızda iman devrimi yapar. Fıtrat İslâm’la birleştiği zaman dünyamız istikrar, huzur bulur. Âhiretimiz de Cennet olur.
Ali Rıza Demircan