Yeni, yenilenme, yenilik, yaşamın doğasında vardır. İnsanın umudunu diri tutmasının en önemli amili bir şeyin yeniden ele alınabilmesi, yenilenmesi ve yeni bir zemine geçiş imkânıdır. Eğer bu imkân olmasaydı, müthiş bir karamsarlık kaplardı insan ruhunu… Her dem tazedir, her dem yeni ve yeniden bir imkândır. Bu temel imkân üzerinden insanın içinde bulunduğu şartların kendisinden kurtulma umudu her zaman diri kalabiliyor…
Umutsuz olma hali insanı çökertir, çözer ve çökeltir. Umutsuzluk, herhangi bir şeyin değişiminin mümkün görülmediği zeminlerde oluşur. Hâlbuki Allah, insana öyle bir ikram ve inayette bulunmuştur ki; her gün yeni bir başlangıcı hatırlatır, her zaman yeni bir şeye başlama istidadı ve iradesi vardır. İşte bu istidat ve irade insanı umutlandırıyor. Tecrübi olarak da tarihe bakıldığı zaman yıkılmaz denilen imparatorluklar yıkılmış, yıkılmaz denilen kahramanlar ölmüş, yenilmiş, yenilmez denilen ordular yenilmiş, yok edilmiş… Bu tecrübe de insana değişimin mümkünlüğünü en derin biçimde idrakte billurlaştırır.
İnsanı karamsarlığa iten sebepler dâhili ve harici olarak iki kısma ayrılır. Dâhili sebepler, kişinin karşı karşıya kaldığı durumdan fazlasıyla etkilenmesi ve onu değiştirme gücünü kendisinde bulamama halidir. Mesele zihni ve psikolojik halin kişide oluşturduğu durumdur. Zihnen kişi değişime inandığı andan itibaren iradesini devreye alarak, ilk adımı atmaya başladığı zaman gerisi kendiliğinden gelecektir. Psikolojik olarak kişi kendisini zihninde var olan düşünce ile besleyerek kaygılarını ve korkularını giderdiği zaman değişime yönelik bir kuvvet kendisinde bulacaktır. Meselenin ana damarı düşünce zeminidir. Kişide düşüncede yenilik fikri yatsa da o cesareti bulabilmesi için, psikolojik vasatını da buna hazır kılması elzemdir. Çünkü değişim tam güven ile başlanılan adımın sonuca ulaşması ile sağlanır. Bu güven ise tam bir bütünlüğü ister…
Harici etkinin değişimi engellemesinin dâhili etkisini de ancak hem zihnen ve hem de psikolojik zeminde karşı durarak geriletilir. Değişim aslında kaçınılmazdır. Yenilik ise bu kaçınılmazlık üzerine kuruludur. Birbirini tamamlayan unsurlar bunlar…
Harici neden olarak; dış gücü çok güçlü görmek, onun yıkılmaz olduğuna inanmak, buna karşı çıkacak bir gücün varlığının mümkün olmadığını düşünmek vesaire olarak çoğaltılabilir. Propaganda üzerinden insanlar üzerinde bir karamsarlık üretmek ve çok güçlü olduğunu hissettirmek de gözlenen olgudur. Özellikle, eğitim, öğretim, kültürel biçimlendirmeler ve eğlence kültürünü de hesaba katarak her şeyin mevcut durumu iyi göstermesi ve değişime kapalı olduğu zehabını uyandırması da mümkündür. Zaten bugün yaşadığımız süreç tam olarak buna tekabül etmektedir. Kurulu bulunan bu devasa yapıya karşı olumsuz duygular beslese bile buna karşı çıkabilecek bir zeminin, hareketin, kişilerin, önderliğin, öncülüğün imkânsız oluşuna olan inanç kişide atıl bir karakter oluşturarak mevcudun devamını sağlarken, o mevcut durum kendi içinde yeniliğini sürdürmeye devam etmektedir. Ama onda o durumu da fark edecek bir takat kalmamıştır.
Her şeye rağmen yenilenme ve diriliş kendi doğal akışı içinde sürmektedir. Doğa kendi akışı içinde yenilenmeyi yaşamaktadır. İnsan kendi doğal seyri içinde yenilenmeyi sürdürmektedir. Ama kişi bu doğal yenilenmeyi göremeyecek kadar kötümser bir duruma düşmüştür. Önce kişi, bu kötümserliği yenmesi lazım! Sonra zihnen yenilenmesi lazım! Ardından sahip olduğu bakışın ısmarlama olduğunu anlayıp kendi bakışını inşa edecek bir arayışa yönelmesi elzemdir. Bakış değişmediği sürece yenilenme arayışı akamete uğrayabilir.
Yenilenmenin temel şartı; ayrımına varmaktır. Yaşamda sürekli bir yenilenmenin izinin ayrımına varması şarttır. Bu ayrım, bazı şeyleri fark etmesine neden olur. Ayrımın farkındalığa dönüşmesi ile birlikte düşüncede yeni bir aydınlanma meydana gelir. Mevcut düşünce biçimine yönelik bir şüphe belirtisi açığa çıkar. İşte bu şüphe onu mevcut düşünceye yönelik bir sorgulamaya ve eleştirel tutum almaya yöneltir. Sorgulama ile birlikte bir başka düşüncenin de var olduğunun ayrımını ve farkındalığını algılar ve idrake taşır. İdrak edilen bu yeni durum, onu, mevcut düşünceyi sorgularken elinde bir koç olmasına zemin oluşturur. Çünkü bir düşünce iki biçimi ile sorgulanır. Bir, düşünceyi, sahip olduğu ve önerdiği yaşam üzerinden gerçekleşen boyutu ile zaaflarını tartışmaya açmak… İki, bir başka düşünce ile mukayese yaparak mevcut yaşamın daha iyi olabileceğine dair bir yeni bakış üzerinden eleştiriye tabi kılmak… Her iki halde de mevcut düşünce, eleştiriye konu edinildiği için artık eksikler kendinizi izhar edecek ve mevcut durumun da değişime konu olabileceğine dair bir inanç için ışık görülecektir. Her inanç günü geldiğinde yaşamda kendini göstermek ister. Bu inanç yenilenmenin başlangıcını işaret eder.
İradeye kaynaklık eden şeyin inançlarımız ve bu inancın iman düzeyine çıkması olduğunu söylememiz haklı bir makuliyete dayanmaktadır. İnanç imana dönüşünce eylem ister, eyleme geçen iman, değişimi başlatır ve yenilenme kaçınılmaz olur. Bu kaçınılmazlık, zihinde bir aydınlanma yaratır ve umudu güçlendirir. İşte bu güçlü umut, yenilenmeyi ve dirilişi bir sembol üzerinden yaşam buyur eder. İrade, gücünü ortaya koyar, kişi bunu somut düzeyde temsil eder ve başka kişiler bu somut örneklik üzerinden bu yenilenmeye ve dirilişe katılırlar. Önce zihinsel değişim, sonra inanmaya başlama, ardından ise iman ederek amele dönüştürme arayışı sosyal bir harekete dönüştüğünde diriliş başlamış ve yenilenme kaçınılmaz olmuştur.
Daha somut bir adım; birden fazla kişi tarafından yenilenme kaçınılmaz bir durum olarak idrak edilir ve irade beyanını cesaretle destekleyerek onu temsil liyakati ortaya konabilirse eğer, bu temsiliyet yenilenmeyi ve dirilişi başlatacak bir zemine kaynaklık eder…
Yani Şair ’in dediği gibi ‘dört inanmış adam’ lazım bize…
Abdulaziz Tantik