islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4838
EURO
36,2362
ALTIN
2.960,88
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
19°C
Cumartesi Az Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

MÜNKERİ EMİR VE MARUFU NEHYİ Mİ!?

MÜNKERİ EMİR VE MARUFU NEHYİ Mİ!?
11 Haziran 2022 10:00
A+
A-

Geçen hafta yazımızın sonuna Tevbe suresinden ilginç bir ayet meali kaydetmiştim. Yazıyı okuduktan sonra beni arayan kardeşim Saim Oral, ayeti kerimeye göre yeni bir yazı yazmamın uygun olacağını söyledi. “İşte o yazı; münkeri emir ve marufu nehyi mi? 

Kur’an beyanlarında, inanç itibarı ile insanlar genellikle üç grupta değerlendirilirler. Fakat bunların arasında bir ekol daha vardır. Bununla beraber dört grup olur. Bu dört grup inanç yapısına sahip insanlar; mümin, kâfir, müşrik ve münafık olarak isimlendirilirler. Bu dört grup insandan en ideal olumlu olanları müminlerdir. Tabii müminler, marufu emreder ve münker adına ne varsa ondan da insanları uzak tutma mücadelesini verir ve sürdürürler. Hatta kendilerine karşı koyan, kötü yolda olan insanlara bile ısrarla yardımcı olurlar. Şirk ve küfür yüzünden cehenneme yelken açmış insanların cehenneme sürüklenmeleri onları tedirgin eder. Onlar başkalarına “miskali zerre” zarar vermekten çekinir ve Allah’tan ittika ederler.

Kâfirler, Allah’a ve Allah’tan gelen vayhe inanmazlar. Vahyi ile ilgili maddi ve manevi değerleri kabul etmezler. Dinin bütün hüküm ve itikadî değerlerini reddederler. Dine ve dindarlara karşıdırlar ve net olarak tepkilerini ortaya koymaktan çekinmezler. Müşrikler kâfirlerden farklıdırlar. Kâfirler net olarak inkârcıdırlar. Müşrikler Kâinatın bir sahibi olduğunu kabul eder hatta inanırlar. İnançlarında netlik olmamakla beraber genelde Allah’a ortak koştuklarını, aracılar olarak kabul eder ve Yaratıcıyı tanıdıklarını savunurlar.

Bunlar genelde putperesttirler. Fakat bunlardan dindar olarak yaşayanlar da vardır. Fakat şirk batağına battıkları gerçeğini gizlemeyi yeğlerler. İhtilaf ve tefrika illetine tutulan müslüman da olsa tevhid sisteminden koparlar. “Peygamberle hiçbir şeyde beraberlikleri kalmaz.” (Enam:6/159) Dahası, iman kardeşliği yerine tarikat kardeşliğini esas alanlar da, Allah’a, Kur’an’a ve Resûl’e ters düşerler. Diğer bütün müminleri de dışlamış olurlar.

Bu hakikati daha açık anlamak için bir örnek vermek gerekirse, ayette gelen ilkelere yoğunlaşmak gerekir. Muhammed Allah’ın Resulüdür. Onun beraberindeki müminler de kâfirlere karşı şiddetlidirler, kendi aralarında çok merhametlidirler. (Fetih:48/29) Bu ayeti Kerimede, müminler birlik ve bütünlük halindedirler. Kardeştirler, kardeş oldukları için safları nettir. Müslümanlar kardeşlik görevlerini yerine getirmiyorlarsa, Allah ile ahitlerini bozmuş olurlar.  Bu kadar net ilkeler karşısında müslümanların durumları vahamet arzeder.

Ayni zamanda trajediye dönüşür. Böylesi bir trajedi yaşadığımız bir dönemde, ”problem üreten bazı akademisyenlerimiz; dini meseleleri ters yüz gösterme eğilimine girerlerse mesele daha da çıkmaza sürüklenir. Mesela, “sünnet namaz yokmuş, namaz ancak farz olurmuş” iddialarıyla çıkmışlar iyice cahilleştirilmiş milletimizin manevi atmosferlerini ifsat ediyorlar. Geçenlerde bir ilâhiyat profesörü çıkmış, “Kur’an’da bir avuç hüküm varmış, zihar konusunu işleyerek hikmetler döktürüyor ve “ulan Kur’an’ın neyini anlatacaksın” diyecek kadar da ukalalaşıyor ve saçmalamakta rekor kırmayı yeğliyor.

Bu hengâmede görüldüğü gibi müslümanlar, dini bilgiler hususunda da kontrpiyede kaldı. Bu akademisyenlerin bir kısmı yüzünden müslümanlar bocalama ve tereddüt hali yaşamaktadırlar.. Bunlardan birleri çıkıyor, “namazı beş vakitten üç vakite” indiriyor. Birileri, “namazın kazası” olmadığını savunuyor. Birleri “şefaati” peygambere yakıştıramıyor. Birileri insin ve cinnin peygamberi Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’i adeta “tonton dede” olarak tanıtmaya yelteniyor. Daha nice iddialar kırıla gidiyor. Bitmiyor devam ediyor.

Bunların arasında “Peygamber öldü, misyonu bitti” diyene, “Resûlullah hangi dönem ya da hangi zamanın peygamberidir, diye sorsak, acaba ona nasıl bir cevap verecektir? Müslüman milletimizin kendilerine umut bağladığı hocalarımız böylesine raydan çıkarlarsa elbette maruf ve münker başka ellere düşecektir; Münafık erkekler ve münafık kadınlar birbirlerindendir. Kötülüğü emredip iyiliği yasaklarlar, ellerini de sıkı tutarlar. Onlar Allah’ı unuttular; Allah da onları unuttu. Onlar hep bozguncu fasıklardır. (Tevbe:9/67) İşte böyle dostlar, her görevimizi ortada bıraktık, hayat boşluğu kabul etmedi. Kimler nasıl üstlendi?!

Allah’a nasıl hesap vermek kolay olacak mı?! Esselamu aleykum İlhan ORAL 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.