Biyo-İslam veya Müslüman İnsan Anatomisi ile Uyumlu bir İnanca Sahiptir
Tek bir birey olarak biyolojik açıdan fizyolojik yapımız aynı zamanda onlardaki ulvi gayelerinin ne olduklarıyla da örtüşmektedir. Hakkı görebilecek gözler, işitecek kulaklar gibi beşeri açıdan hissedecek duyularıyla insan, eşref-i mahlukat olarak doğaya, tarihe ve özgün fıtratına uyumlu bir birliktelik yaşayarak bireysel açıdan kendisiyle baş başa kaldığında o bedenin sahibi, fıtrat kodlayıcısı, tarihin gerçek Yaratıcısı olan Rabbini mutlaka bulur. Zira bireysel açıdan insan, tevhide (devrimci monoteizme) toplum ise şirke (evrimci heno-politeizme) meyillidir. Beşerin biyolojisini ikmal eden üç araçtan biri olan bütün haşmetiyle doğa, afak olarak Rabbi bulmada en kısa tanımla “Tevhid için mekanik bir atölye veya bir laboratuvar” hükmünde tedbirat alanına dönüşür. Kronolojiden sıyrılan, birbirleriyle ilahi plan ile bağlı ve ardışık kutsallıkları mukayeseli olarak anlamlandıran tarih ise fenomenolojik çok boyutlu çehreye bürünerek eğitici pedagojik bir form verici öğretmen kimliği kazanır. Milletlerin tarihi önderlerin hayatlarıyla iç içe geçerek anlamlı kazanır. Fıtrat veya bir boyutuyla hilkatıyla insan, dik duruşu (kıyam), doğaya eğilebilen formu (ruku) ve tüm saygın alçakgönüllülüğü (secde) ile kendi Yaratıcısına kulluğa uygun bir şekilde yaratılmıştır. Kur’an’daki ey insan ile başlayan ayetler bu onurlu varlık için başucu rehberidir.
Sosyo-İslam veya Ümmet: Sosyal Akıl, Rasyonel Teolojik Unsurlarla Birleşip Kutsala Hizmet Eder
Tarihi geçmişten kurtarıp aktüelleştiren İslam toplumu ümmet, yaşadığı çağın farkında olup Müslüman kimliğiyle tüm insanları bilmekte, ismiyle hitap etmekte toplumsal açıdan bireyse zoom yaptığında tüm dert ve acılarını toplumsal açıdan yakınlaştığında tüm mutluluk ve sevinçlerine ortaktır. Ümmet içindeki sosyal insan veya Müslüman toplumdaki aktif insan olarak mücadele ve mücahede işinde hep İslam adına, Allah rızası için ve insanlık adına çıkarılmış hayırlı bir ümmetin ferdi olduğunu bilir ve feraset ve basiret sahibi akli donanımlarıyla etkin karizmasıyla daima öne çıkar. Medine modelini esas alan Bu açıdan baktığımızda cemiyet insanı olarak müslümanın misyon ve görevi ise rasyonel açıdan, dünyevi boyutlarla, irfan medeniyeti inşa ederek, ihya üzere yaşayarak yani Tevhid ile yaşamak ve yaşatmaktır.
Psiko-İslam: İslam Antropolojisinde gerçek odak Müslümanın Gönlüdür
Kalp, canlılardaki en ince damarlarla hücrelere kadar hayatı dağıtan organ olarak, cesaretli yaşamı anlatan sıradan bir yürek olmaktan çıkarak koskocaman gönüle elindekileri paylaşma ile başlar. Ötelere özlem ile devam eden ve sonunda fokur fokur kaynayan kalp muhabbet dolu gönüle dönüşmekle beşer kalbi gerçek hüviyetine kavuşur, Rabbin sekine yeri olma şerefine nail olmaktadır.
İslam Sosyo-Antropolojisi ise bu gönlün ümmet içindeki yansımasıdır. Gönül ümmetin en büyük yansıması olarak herşeyin gönüllülük esasının da ötesinde İsar ile işlediğini gösterir. İrşad ve hikmet ile bezenen, vahyin inşa ettiği temsil ile devam eden toplumdaki Müslüman insan etrafına maddi manevi iyilik ve şifa dağıtan koskocaman bir sadr haline gelir.
Eko- İslam Antropolojisinde anatomik açıdan midenin anlamı ulvidir.
Antropoloji, bir anlamda insandaki yeme- içme ve giyinme eylemlerinin anlamlı oluşunu vurgulamaktadır. Fizyolojik açıdan mide, helal rızık endişesinin odağında olmalı ve hiçbir zaman doymayan her şeyi öğüterek boş kalmak isteyen organ olmaktan çıkarılmalı. Salih amellerle elde edilen helal rızıkla üçte bir doldurulan bu dünya kazanı, dünyada yaşayan ama dünyayı yaşamayan insan için ulvi bir kulluk aracına dönüşür.
Bu şuurla amel ve eylem içindeki insan, topluma karıştığında hemen bir aşağıdan yukarıya doğru yükselen bir anlayışa kendini terakki ettirmektedir; helal rızıkla beslenen insan, sadaka vermeyi, kardeşine isar içinde olmayı, zekatlarını aksatmamayı ve kardeşlerine borç verebilmeyi (karz) seviye seviye yaşayarak eko-insan oluverir.
Symbio-İslam Antropolojisi teslimiyet keyfiyetine bağlı salih nesillerin çoğalmasını öne çıkarır
İnsanın en fizyolojik ihtiyacı olarak nesil sahibi olma, anlamsızlaştırılıp değersizleştirilmeyen, salt bir tahliye veya basit çoğalma işinin de ötesinde değerli bir eylemdir. Onu anlamlandıran zevc ile beraber “cinselliğe dayalı cezbedici bir aşktan” uzaklaşarak deruni bir muhabbetle anlamlı hale getiren ise İsrailoğullarındaki ahit sandığında gizli bir sekine kadar kıymetli olan, göz nuru salih nesillere sahip olabilen yüce bir varlık olan kadının kendisidir. Zira feminist bir cinsiyet kategorisi olmanın da ötesinde Müslüman kadın insan, bir araç değil aksine asli bir hayat (Havva) olup yok olmaktan (Adem) kurtarıp şeref ve azamete götüren bir unsur olarak muhabbete meyilli olandır. Kadın, Müslüman insan olarak “insan doğuran insan” olup kainatı var eden Yaratıcıyı bizatihi izhar eden “ayettir”.
Anatomik-İslam’a göre insanın asil ve şerefli duruşu aynı zamanda onun önceliklerini de sıralar
Anatomik olarak insanı var eden ve onun gerçek duruşunu sembolize eden ayakta duruşu (posture) aynı zamanda önceliklerini yukarıdan aşağıya doğru sıralar; sert bir kafatası ile korunan yumuşak dokularla her an “unutabilen kayıtları” anlatan bellek, bilinç ve aklın kaynağı olarak beyin vardır. Hemen sonrasında göğüs kafesinde kimseden emir almadan çalışabilen temiz ve kirli kanın doldur boşalt olduğu bir yürekten de öte gönüle dönüşebilen bütün müştemilatıyla sadr yer alır. Daha sonra ise her noktada korunmasız savunmasız bir karın boşluğunda ne gelirse çalışmaya başlayan istemsiz hareket eden bir mide yer almakta son olarak ise sağ ve sol istikametlerine doğru iki parçaya bölünmüş ayaklarla hem iyiye hem de kötüye adım atmanın odağında yer alan üreme organları bulunmaktadır.
Neticede; İslam antropolojisi insan fizyolojisi ile metafiziği uyum içinde tutan meta-fizyolojik bir antropolojidir
İnsan için öncelikle metafizik ile uyumlu fiziksel bilinç, daha sonra fizikle uyumlu metafizik bir varlık şuuru şarttır. Bunu elde edebilen Müslüman insan, birinci safhada imanıyla harmanlanan “yaratılmış bir varlık” olduğunu bilir. Bu ontolojik varlığıyla bu fiziksel alemde vücut bulan ama metafizik aygıtlarıyla (ruhu ile öznesiyle) teslimiyete uygun ve uyumlu Müslüman, son olarak asıl ideal ilerlemesi olan ve ihsan makamıyla kendisini ifade eden maneviyat dolu meta-fizyolojik bir varlık formuyla hayatını sürdürür.
Prof. Dr. Mustafa ALICI