Maruf, sözü edilip geçiştirilecek bir kavram değildir. Çünkü insanlığın kaderiyle yakinen ilgilidir. Maruf medeniyetinden, mahrum kalan insanlık bugün ki gibi felakete sürüklenir. Fakat farkına varamaz. Münkeri bilmek de çok ciddi ve çok önemlidir.
Bu gün toplumlar, değerler bunalımı yaşıyorlar. İnsanlığın kaderini zindana dönüştüren fikrî ve ideolojik sapmalar zirvededir. Bunların nelere yol açacağını göremeyen birey şaşkındır. Bu şaşkınlığının, nelerinin elinden çıkaracağının farkında değildir. İşte bu, onu bunalıma sürüklemektedir. Bir tarafta hafız yetiştirmek için çocuğunu hazırlayan nice müslüman birkaç sene içinde hafız yetiştirdiği çocuğunun kimlerin eline geçtiğini görünce gönül dünyası kararıyor. Manevi hayatı zindana dönüyor ve yaşama azmini kaybediyor.
Diğer tarafta sınırsız özgür olma hummasına tutulan ve hiçbir engel tanımayan genç kızların cesedinin parçalanarak telef edilmesi, toplumu derinden sarsıyor. Sosyal ve siyasî tercihlerin toplumu ne denli dengesiz ve acımasız düşman kamplara böldüğü ortadadır. Bu vesile ile felaket kasırgaları, tehdidini artırmaktadır. Her şey tersine gidiyor. Eğitimin çöktüğü, ailenin parçalandığı, dürüstlüğün buharlaştığı, namus anlayışının LGBT’ye ihale edildiği, çıkarcılığın geçer akçeye dönüştüğü, vatanına ve milletine hizmet edenlere düşmanlığın prim yaptığı bir dönemde belirsizlikler içindeyiz. Hiçbir şeyi sorgulamıyoruz!
Bizim sosyal medyacılarımız ise “taziye” ve “HAYIRLI CUMALAR” dilekleri, “kopyala yapıştır,” sanatı ve örtülü hanımların sırıta sırıta yayınladığı fotoğraflar meşgalesi ile yaşadıkları malayani bir hayatın cazibesinden kurtulamıyorlar. “Kazandıkları paranın, malın ve mülkün kendilerini dünyada ebedileştirdiği” zannına sürüklüyor. Farkına varma yeteneklerini kaybettiklerini hissedemiyorlar. Yirmi senelik bir süreçte ülke insanı tarafından desteklenerek yöneten bir lideri yıkma mücadelesi veren ve bunun için milleti âdeta bloke edip büyüleyen çevreler doludizgin çalışmaktadırlar. Böylesi bir düşmanlığı, fırsat ve ganimet olarak değerlendiren dâhili ve harici düşmanlar canhiraşane çalışıyorlar. Farkına varamıyoruz.
Bütün bunlar göz göre göre yaşanırken, bizim sosyal medyacılarımız, yazarlarımız, hocalarımız, akademisyenlerimiz, gönüllü kuruluşlarımız, tarikatçılarımız, Diyanetimiz, daha nicelerimiz marufu emretme önemini gündemine almıyor. Bunun mücadelesini vermiyor.
Bütün bunların karşısında elbette marufu emretmenin mücadelesi verilmelidir. Öncelik ve özellikle şuurlu bireyler hayatın merkezine çıkmalıdırlar. Şahsiyeti kemale ermiş, karakteri sağlam olanlar, ilim yeterliliği, aklî melekeleri, mantıkî değerlendirmeleri yerinde ve hitabeti çekici olan öncü yetkililerimiz, mücadelede alanlarına girmelidirler. Gözlerini budaktan esirgemeyecek kadar yürek taşıyanlar harekete geçmeli ve Allah’ın azabını hatırlamalıdırlar.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Din nasihattir. Buyurdu (Sahabe) Biz, kim için diye sorduk o da Allah’a, Kitabına, Resûlüne, Müslümanların idarecilerine ve bütün Müslümanlara, dedi.” Rabbimizin beyanı ise çok çarpıcı ve her kes için gerçekten elzemdir. Şimdi gelen ayetin mealini okumadan önce şartlı reflekslerden arınalım ve öyle okuyalım;
Onlara, Allah’ın indirdiği Kur’an’a ve Peygamberin hükmüne gelin, denildiği zaman MÜNAFIKLARI senden düşmanca dönerek kaçtıklarını görürsün. Allah onların kalplerinde olanı bilir. Onlara aldırma, onlara öğüt ver, onların içlerine işleyecek beliğ beyan ile en etkili sözü söyle! (Nisa:4/63) Ayet mealini okurken elbette farkındasınız. Münafıkların hali bilindiği halde Kur’an bize ne denli karma bir görev yüklemektedir.
Rabbimizin bize verdiği mesajı algılayarak sınıfımızı belirleme hakkımızı kullanalım.
Sizden önceki nesillerden “bakiyye akıl” sahiplerinin, yeryüzünde bozgunculuk yapanları men’etmeleri gerekmez miydi? Fakat onlardan, ancak görevlerini yaptıklarından dolayı kendilerini kurtardığımız pek az kişi bu hizmeti yaptı. Zalimler ise kendilerine verilen refahın peşine düşüp şımardılar ve günakâr suçlular olup çıktılar. Rabbin, halkı dürüst hareket eden, hem kendi nefislerini, hem de birbirlerini düzeltmeye çalışanları, haksız yere asla helâk etmez. (Hud:11/116,117) Evet, şimdi tam tercih yapma özgürlüğü ile seçelim
Günakâr suçlular mı? Birbirlerini düzeltenler mi?
Esselamu aleykum İlhan ORAL